Okunma Sayısı: 15934
CANLI YORUMLAR

TOPLUMUN KADINA BAKIŞI

"Abi, öğretmen olmalı..!"

İki binli yıllarda iş hayatında kadın ve erkek ayrımının klasik cinsiyet ve sınıf bakışından ziyade birey ve işi yapabilme yeterliliği haline geldiği muhakkak. Teknolojideki baş döndürücü değişim özellikle de iletişimin bu kadar kolay, sıradan ve anlık bir hal alması kadın-erkek ayrımının sosyolojik dengesini yeni baştan inşa ediyor. Kadınların olmadığı bir iş yeri artık tasavvur edilemiyor. Kadınlar da fark yaratmayı biliyor. Şairin dediği gibi; “Eşyada gezmiş belli, bir kadının elleri”…

Uzman Sosyolog Ömer Erkan'la yaptığımız röportajda, tekrar tekrar dile getirilen ama hiçbir zaman gündemin dışına düşmeyen bir konuyu, çalışan ve çalışmayan kadınları konuşuyoruz. Onları sadece eşlerinin, çocuklarının ya da toplumun gözünden değerlendirmekle kalmıyor; çalışan-çalışmayan/eğitimli-eğitimsiz diye sınıflandırılmalarını, onların tarafından bakarak da anlamaya çalışıyoruz.     

İşte söyleşimizden bazı bölümler:

Toplumumuzda çalışan kadına ve ev kadınına bakış açısı nedir?

Bakış aşısına yönelik bu tip sorular kadınların iş hayatına yeni yeni girmeye başladığı dönemlere ait sorulardır ve bugün geçerliliğini yitirmiştir. 21.yy Türk toplumunda çalışan kadına ait olumsuz bir imaj olduğunu söylemek yanlış olur.  Aslında tam tersine, eğer şehirde yaşayan orta sınıf bir çiftseniz eşinizin çalışmaması tuhaf karşılanır. Çünkü çalışan kadının ekonomik değeri, getirisi vardır. Bu ise onu prestijli kılan şeydir. Bu hane gelirine artı olarak yansırken kadının da öz güven sahibi olması ve hareket kabiliyetinin artması anlamlarına geliyor. Çalışan kadın kendini daha iyi ifade ediyor.

Tabii tartıştığımız şehirli ve orta sınıf çalışan kadın. Yoksa Anadolu’nun bozkırında da, Karadeniz’in bahçelerinde de kadın çalışıyor.  

Çocuğunu iyi yetiştirebilmesi için kadının ev kadını olması gerekli midir?

Çalışan veya ev kadını yerine eğitimli ve eğitimsiz kadın ayrımı yapmak daha doğru olur. Evet, çalışan kadının ciddi bir zaman sorunu var. Koşturur, çocuğunu kreşe verir. Ev kadını evdedir, zamanla ilgili sorunu nispeten yok gibidir, iş stresi nedir bilmez falan filan. Tamam, güzel. Lakin bütün gününü çocuğuyla evde geçiren, “Beyefendi gelse de şu işlerin ucundan tutsa” diye hayal kuran kadının tükenmişlik düzeyi nasıldır? Tükenen kadın mı yoksa eve özleyerek gelen kadın mı? O ya da bu diyemeyiz. Önemli olan ilgi ve sevgidir. Ha bir de eşi tarafından desteklenen kadın her zaman daha iyi çocuk yetiştirir.

Eşler çalışan kadın ve ev kadını olmak hakkında ne düşünüyor?

Ekonomik açıdan kadın artık katkı sağlayan değil paydaş olmuştur. Kazanılan rakamların eş ile aynı seviyede ve hatta daha fazla olması aile içi demokratik yolları genişletmiş, kadın idarenin bir parçası olmuştur. Aile reisliği kavramının ortadan kalkması bu sosyolojik değişime dayanır. Erkeğin sadece erkek değil, insan olarak yükünün hafiflemesi kadının iş hayatına girmesi ile olumlu yönde değişmiştir. Ancak çalışan kadının yükünün arttığı, yıprandığı da işin diğer tarafı.

Bu arada erkeğin de bir değişim geçirdiği muhakkak. Artık kadının sosyal hayattaki yerinin öneminin ve bunun sadece kadın ve ekonomi ilişkisinden fazla olduğu yaşamsal bir gerçek.

Ev kadınlarının toplumda yaşadıkları zorluklar nelerdir?

Ev kadını deyince nedense hiç çalışmayan kadın imajı akla geliyor. Aksine ev kadını da bir iş kadınıdır ve onun işi profesyonel ev yönetimidir. Üstelik çalışan kadının yardımcı bir kadın alma gibi bir hakkı olduğu düşünülürken ev kadının bu hakkı da “ama hayatım” cümleleri ile engellenmektedir. Evde olmak başlı başına bir meşguliyet, bir iştir. Ev kadını hep çalışır ama maaş, ikramiye gibi sosyal güvenlik hakları yoktur. Bu durum da “senin garantin benim hayatım” cümleleri ile bloke edilir. İmkânı olan her eş eşini bir sosyal güvenlik mümkünse de bir emeklilik sistemi içerisine mutlaka almalı.

Bu ekonomik meselelerin dışında ev kadınlığı üzerine de bir şey söylemek isterim. Günümüzün ev kadınları annelerimiz gibi değil. Annelerimizin elleri bazı günler çamaşır suyu bazı günler soğan kokardı. Oysa günümüz ev kadınları daha bakımlı. Öyle de olmaları gerekiyor. Netice kadın kimliği unutulup yerine annelik, aşçılık gibi diğer kimlikler ön plana çıkınca doğanın ritmi bozuluyor. Unutmamak gerekir ki aşk, sevgi, mutluluk, huzur düşünceleri ile evleniriz; ütü, çamaşır, bulaşık ile değil.

Çalışan kadınların toplumda yaşadıkları zorluklar nelerdir?

Çalışan kadın hem işte hem evde muhtelif yükler altına girmiş durumda. Bence çalışan kadının sağlam bir psikolojiye ihtiyacı var. Çünkü ne kadar eğitimli ve ne kadar seçkin olursa bu toplumun erkeği “Türk erkeği”dir ve beklentileri değişmez. Bu sosyolojik bir değişmezlik kuralının sonucudur. Erkek ne yaparsa yapsın babasından, kadınsa annesinden bir adım ileriye gidebiliyor. O zaman baba ocağının klasik gelenekleri o modern rezidanslarda yaşayan seçkin erkekler için geçerli oluyor.

Birey olarak hepimizin kendimize vakit ayırmaya daha çok ihtiyacı var. Bunun yolu ise özel hayat.  Evli de olsak bir özel hayatımız olmalı. Kendimize ait köşemiz ve özel dostlarımız. Bir şekilde stresle başa çıkabilmeliyiz.

Evlilikte erkekler çalışan kadın mı tercih ediyorlar yoksa ev kadını mı?

Altın kural aşktır. Ancak çalışan kadının revaçta olduğu da söylenebilir. Özellikle bazı meslek gruplarına karşı özel bir ilginin olduğu da söylenebilir. Örneğin öğretmenler. Bir şehir efsanesi, bir fenomen olmuşlardır. “Abi, öğretmen olmalı. Bi kere yarım günü boş, maaş artı ek ders ücreti. Sıkışınca da özel ders” gibi cümleleri az duymadık zamanında.

Ama önemli olan çiftin sürdürülebilir yaşam standardı düzeyinde ve sosyal güvenlik sistemi içerisinde kalmalarıdır.

Çalışan kadınlara ev işlerinde eşleri yardım ediyor mu? Yoksa ev işleri ne olursa olsun kadının görevi olarak mı görülüyor?

Kimsenin evliliği bir başkasınınkine benzemez. Evlilik sadece kağıt üzerindeki bir imza değil aynı zamanda zihinsel bir sözleşmedir. Yıllarca birlikte olduğunuz kişi ile ilk başlarda tartışarak da olsa zaman içerisinde konuşmadan da anlaşmaya başlarız. Ev işleri de bu zihinsel sözleşmede yazar. Evin yemeğini ve ütüsünü üstlenen çok hemcinsim olduğunu biliyorum. Aynı şekilde banka ve fatura işleriyle de ilgilenen kadın arkadaşlarım da var. Demek ki herkesin sözleşmesi farklı. 

Ev kadını olmak utanılacak bir şey mi? (hem bireyin kendisi, hem eşi, hem de çocuğu açısından)

Çocukların ebeveynleriyle ilgili sorular sorduğu ve hatta onları tenkit ettiği bir dönem vardır. Bu dönemde çocuk annesinin çalışmamasından şikâyetçi olabilir. Bunun da temelinde kıyas vardır. Arkadaşlarının çalışan annelerine karşın kendisinin çalışmayan annesi. Bu döneme ait sorular annenin de canını sıkabilir. Ama aynı çocuk çoğu zaman evde olan annenin kendisi için daha iyi bir seçenek olduğunu da fark eder. Yani evdeki anne çocuğun bile tercihi olabilirken neden babanın tercihi de olmasın. Yani sorunuzu "hadi canım sen de" diyerek cevaplıyorum.

 

Röportaj: Pınar Koçer Aydın

  • Ann Boyutu
    
İLGİLİ HABERLER

Yorum Yaz

Yasal Uyarı:Bu iletişim platformunda yorum yazanların, bilgi ve düşünce paylaşanların veya herhangi bir kanaldan site veya ziyaretçileriyle iletişim kuranların görüş ve düşünceleri, site editörlerini, modaretörlerini ve site hazırlayıcılarını bağlamamaktadır. Bu görüş ve düşüncelerin sorumluluğu tamamen ilgili kişilere aittir. Sitemizde reklam unsuru içeren yorumlara ve yönlendirici linklere yer verilmemektedir. Yorumlarınızı yazarken lütfen bunu dikkate alınız. Aksi halde iletileriniz yayından kaldırılacaktır.

KATEGORİNİN HABERLERİ
GELİNİME İYİ BAKARIM ...
"AKIL TUTULMASI" RÖPORTAJI
PEMBE BULUTLAR
BİZE BİR ŞEY OLURSA...
2012-2013 SONBAHAR-KIŞ
YAŞLANMAK GÜZELDİR
BAZILARI KASLI SEVER
Adınız:
Soyadınız:
Email:
Sikayet & Öneri:
Talebinizi Seçiniz :