CANLI YORUMLAR
Mehtap Erel
Mehtap Erel
Yazar

YENİ KİTABIM VE ÖZETLER

Haftaya genel bakış
15.01.2018

Hadi yine bu hafta da kısa kısa birkaç konudan bahsedelim seninle sevgili okur;

 

AKADEMİK GERİLEME:

İlerleme diyemeyeceğimize göre, mecburen böyle. Ülkemdeki akademik durum ve koşullar hakikaten ağzımızın tadını kaçırmıyor mu? Ülkenin en değerli anadolu liselerinin içinin boşalması ve kıymetinin azalması, ülkenin en iyi üniversitelerinin itilip kakılması ve dekanlarının, akademik kadrolarının kafaya göre değişmesi ve son olarak da ülkedeki akademik ünvanların alınmasının kolaylaştırılması... O kadar üzücü ki bunlar. Falanca anadolu lisesi diyorsun, bedava olduğu halde ben çocuğum için düşünmedim bile. Başına müdür diye koydukları tipleri görüyoruz. Sucuk partisi yapmaya çalışmış, öğrenciler gelmemiş, sınıfa girip ana avrat küfür etmiş. Ülkenin en kıymetli üniversitelerin den birine “milli değil” deyip (dekanını vesairesini istedikleri gibi atadıkları halde hemde) dirsek gösterilmiş, şimdi de doçent olmak için yabancı dil bilmek gerekmesin, yardımcı doçentlik kalksın ne gerek var direkt doçent olunsun, çok çabalamak da gerekmesin basit bir ‘paper’la iş bitsin, profesör olmak için beş yıl beklemek de gerekmesin, hemen profesör olunsun... Neden peki? Neden? Niye kolay olsun? Kolay mı o kadar profesör olmak sevgili okur? Toplum içinde profesörlüğün bir titri yok mu? Bunu basitleştirip, kolaylaştırıp bir akademik başarıyı, kariyeri, seviyeyi “g*tümle de yaparım” haline getirmeye gerek var mı? Günlerdir index i kopyala yapıştır yaparak alınmış doktora tezlerini okuyoruz dimi haberlerde. Okuma yazmamız var dimi? Niye böyle? Eder mi etmez mi bakmadan apar topar can havliyle birilerini bir noktalara getirme derdi niye? Yabancı dil bilmeyen insan nasıl akademik kariyer yapar sevgili okur? Yabancı yayınları, araştırmaları, başka ülkelerdeki meslektaşlarının tezlerini okumadan olur mu?  Bu ülkede bundan önceki yıllarda senede 1000 kişi doçent oluyordu artık 50bin kişi dediğinizde iyi bir şey mi oluyor sanıyorsunuz? Eğitimde kalite ve seviyeyi ayağa düşürmemek gerekir. Ülkenin okullarını, üniversitelerini, ünvanlarını hafifletmemek gerekir. Çok yazık. Çok yazık...

 

TRAFİK:

İstanbul’da trafik artık içinden çıkılamaz saçma sapan bir hal aldı. Hızla toplu taşımaya geçmemiz lazım. Bundan da kastım “metrobüs”, minibüs değil. Toplu taşımanın yerin altına inip trafiği rahatlatması lazım. Bir de tüm gişelerin otomatik okumalı, geniş gişelerden olması lazım. “Gişe geçişi ücretlendirmesinin kalkması lazım çünkü çoktan ödenmedi mi o paralar” demiyorum artık. Çünkü biliyorum, öldüğümüz güne kadar o yolların parasını binlerce kere dönüp dönüp tekrar ödemeye devam edeceğiz. Aynı yolun parasını ben, hatta benden sonra torunlarım bile ödemeye devam edecek. Ben orayı geçtim. En azından hızlı geçiş olsun çünkü İstanbullular olarak delirmek üzereyiz.

 

SOKAK HAYVANLARI:

Kapılarınızın önüne mama bırakıyor musunuz? Sokak hayvanları için ev yapıyor musunuz? İnternet, mesela you tube, mesela pinterest, çeşit çeşit, sokak hayvanları için çok düşük maliyetli ve basit, kedi evi yapma projeleriyle dolup taşıyor. Arkadaşınız nereye gitmiş, bilmemkim ne yemişten vakit bulursanız bakıp, yapabileceğiniz bir tane seçip, bir sokak hayvanının donarak ölmesine mani olabilirsiniz. Çünkü, insan olmak böyle bir şey aslında.

 

YENİ KİTAP:

Yeni kitabımı bitirdim. Yazılması en gergin, en stresli, en sinir bozucu aşama aslında bitti. Sürekli kafanızın içinde ateşler yanıyor kitap yazarken. Ha, g*tüyle yazan da var ama ben öyle yazmıyorum.  İlk okumamı yaptım ve en güvendiğim iki kişiye birer kopya yollayıp okumalarını rica ettim. Okudular. Sonra ben tekrar okudum ve bir daha okuyup yayıncıma yolladım. O editörüme yolladı, o okudu bana geri yolladı. Şimdi ben tekrar okuyorum ve tekrar editörüme yollıycam ve o tekrar okuyup bana geri yollayacak. Ben bir kez daha okuyup ona yollıycam ve tamamız inşallah ondan sonra... Evet, böyle bin kere falan okunuyor, her okumada düzeltmeler, eklemeler, kesmeler yapılıyor ve tekrar okunuyor. Olmuş mu olmamış mı bakılıyor, üzerinde konuşuluyor...  Buna rağmen kitap çıktığında hata olabiliyor ve şok oluyorsunuz tabi. Nasıl oluyor bu kadar okumaya diyorsunuz ama hayat böyle bir şey işte... O yüzden kitabım basıldıktan sonra ben okumuyorum bir daha. Hayır, daha önce bin kere okuduğumdan artık fenalık bastığı için değil. Bir şey gözünüze batıyor ve artık basılmış oluyor kitap ve geri dönüşü yok... Yazar stresi yani... Yeni kitabım bitti. Ufak bir değişiklik yaptım bu kitapta. Bunları kitabım çıktığında, ondan rahatlıkla bahsedebildiğim zaman anlatıcam size. Şunu söyleyebilirim şimdilik, çok tatlı oldu... Yayınevim elbette Yitik Ülke Yayınları. Size ondan bol bol bahsetmek, adını söylemek, kapağını paylaşmak için sabırsızlanıyorum. İnşallah kısa bir süre sonra...

 

Bu hafta böyle oldu. Tüm okurlarıma şahane, mutlu, sağlıklı, nefis bir hafta diliyorum. Çok mutlu olun, çok eğlenin, bol para kazanın. İçinde bulunduğumuz ortamda ne değersizleşirse değersizleşsin, siz kendi değerlerinizden vazgeçmeyin.

 





Yorum Yaz

Yasal Uyarı:Bu iletişim platformunda yorum yazanların, bilgi ve düşünce paylaşanların veya herhangi bir kanaldan site veya ziyaretçileriyle iletişim kuranların görüş ve düşünceleri, site editörlerini, modaretörlerini ve site hazırlayıcılarını bağlamamaktadır. Bu görüş ve düşüncelerin sorumluluğu tamamen ilgili kişilere aittir. Sitemizde reklam unsuru içeren yorumlara ve yönlendirici linklere yer verilmemektedir. Yorumlarınızı yazarken lütfen bunu dikkate alınız. Aksi halde iletileriniz yayından kaldırılacaktır.
 
Adınız:
 
Soyadınız:
 
Email:
   
Sikayet & Öneri:
 
Talebinizi Seçiniz :