‘Kontejyanlar’ yazılı döviz taşıyan protestocu gençlerin ‘Türkçe bilgisi’ tartışma konusu oldu.
“Gençler Meydana İnisiyatifi” adlı grubun üyeleri, önceki gün LYS puanlarının yanlış hesaplandığı gerekçesiyle, İstanbul’daki Galatasaray Meydanı’na kadar yürüyerek, ÖSYM’nin hatalarını protesto etti. Ama kendileri öyle bir hata yaptı ki; YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya’nın fotoğrafının üzerine, “Kontenjanlar 1 milyona çıksın” diye yazmak isterken, “Kontejyanlar 1 milyona çıksın” diye yazdılar. Eğitimciler, okul müdürleri, dershaneciler, Türk dili ve edebiyatı uzmanları ile öğrenciler, üniversitede okumaya aday birinin okuma-yazma konusunda bile hata yapar halini tartışmaya başladı. “Üniversiteye dereceyle gelenlere bile ilk 2 yıl okuma yazma öğretiyorum” diyen de “Ders saati koymakla başaramadık” diyen de, yabancı isim ve tabela kullananlara 5-6 kat fazla vergi kesilmesini öneren de oldu.
Habertürk'ten Sultan Uçar'ın haberine göre, öğrenciler kendilerini; “Çok daha ağır sorunlarımız var. Bir harfe takılmamak lazım” diye savunsalar da, büyükler sorunu bir harf değil kimlik sorunu olarak görüyor.
‘Yalnız gençler değil, pek çok kişi Türkçe’yi kötü kullanıyor’
Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Genel Başkanı Ekrem ERDEM
“Öğrencilerin ortaya koyduğu tablo, acı bir gerçek. Bana göre Türkiye’nin bir numaralı meselesi, Türkçe’yi güzel konuşamamaktır. Aile içinde ve sosyal hayattaki şiddetin sebebi de güzel konuşamamaktır. Kendini ifade edemeyen, diline hâkim olmayan insanlar şiddete başvurur. Dolayısıyla, Türkçe konusunda sadece gençleri suçlamanın da anlamı yok. Yalnız gençler değil, Türkiye’de pek çok kişi ve kurum Türkçe’yi kötü kullanıyor. Kimsenin Türkçe’yi doğru kullanmak gibi bir derdi de yok. Dilimiz yabancı diller karşısında layık olduğu değeri bulamamaktadır. Gerekli gereksiz yabancı kelimeler, yazılarımızı ve konuşmalarımızı işgal etmektedir. Ne yazık ki, bazı aydınlarımız cümle aralarına yabancı kelime sıkıştırmaktan çok hoşlanıyor. Bunu, entelektüel olmanın bir gereği sanıyor. Halbuki dilimiz kimliğimizdir. Ama dilimizi bilmiyoruz. Dolayısıyla bir manada kimliğimizi arama gibi bir sorunumuz var.”
‘Sorun, eğitim sistemindeki hatalardan kaynaklanıyor’
Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Haluk GÜRGEN
“Bu konuda çok karamsarım. Öğrencilerimizin ortaöğretim dönemleri, bu konuların yeterince öğretilmediği bilinçsiz yıllar olarak geçiyor. Üniversiteye derece yapmış öğrenciler geliyor. Onlar bile bu hataları yapıyor. Üniversiteye hazırlanma süreci ile temel eğitim birbirinden kopuk bir şekilde gelişiyor. Dolayısıyla başta Türkçe olmak üzere, ortaöğretimde kişisel gelişimle ilgili yeterlilikler öğrencilere kazandırılmıyor. Çocuklara Türk dilinin temellerini, kavramlar arasında ilişki kurmasını, okumayıyazmayı öğretiyorum. Çocukları, üniversiteye yollamak adına sadece test çözmekle uğraştırıyorlar. Sorun eğitim sistemindeki hatalardan kaynaklanıyor.”
‘Gençler internet yüzünden yeterince kitap okumuyor’
Kavram MYO Yönetim Kurulu Üyesi ve Türk DiliEdebiyatı Uzmanı Yard. Doç. Dr. Sakin ÖNER
“Son 20 yılda teknolojik gelişmeyle paralel olarak gençler arasında iletişim yöntemleri de çok değişti. Günlük hayatta çok sık kullandıkları elektronik aletler, sınır tanımayan bilişim teknolojisi onları yeterince kitap okumaktan uzaklaştırdı. İnternette veya cep telefonlarındaki yazışmalar onlara yetiyor. İşi, kendilerince daha da pratikleştirerek sesli harfleri kullanmıyorlar. Kimseden oturup edebi mektuplar yazmasını beklemiyoruz. Ancak hiç olmazsa kelimeleri kuşa çevirmesinler. Kısa yoldan haberleşme kültürü maalesef toplumumuza yerleşiyor. Bu da gençlerin, etkisiz ve yetkin olmayan bir dil dünyaları olmasına yol açıyor. Kontenjan bile diyemeyen biri, bence üniversitede öğrenci olmadan önce çok iyi kitap okuru olmayı öğrenmeli.”
‘Bir harfe takılı kalınmamalı basında da çok hata çıkıyor’
Gençler Meydana İnisiyatifi Basın Sözcüsü Fikriye YILMAZ
“Pankartları, Gençler Meydana İnisiyatifi’nde görevli olan arkadaşlarımızla birlikte hazırladık. Baskı için matbaaya gönderdik. Bizim kontenjanların artırılması gibi bir talebimiz de yok. Bu konu gündeme gelince biz aslında, ‘Kontenjanlar artırılsın tamam ama gençlerin asıl sorunu olan iş sıkıntısı nasıl çözülecek?’ diye sormak istedik. Pankartta harf hatası yapılmış. Ulusal basında yayın yapan bazı gazetelerde bile ciddi harf ve kelime hataları oluyor. ÖSYM’de yaşanan skandallar nedeniyle öğrenciler artık çileden çıkmış durumdalar. Orada, bir harf hatasından çok daha vahim hatalar yapılıyor. Böyle bir ortamda bir harf hatası nedeniyle adayların eleştirilmesi haksızlıktır. Bize göre bir harfe takılmamak gerekiyor. Bizim söylediklerimizin içeriği çok daha önemli diye düşünüyoruz.”
‘Suç sadece gençlerin değil ‘ezberci’ eğitim de suçlu’
Pratik Dershaneleri Öğrenci İşleri ve Rehberlik Koordinatörü Nesrin ÖZİLTER
“28 yıldır üniversite adaylarıyla birlikteyim. Maalesef öğrencilerin kültürel, entellektüel birikimlerinin yanı sıra öz Türkçe’yi bile anlayabilme, doğru kullanabilme hızlarında ciddi sıkıntıları var. Şimdiki gençler, Dostoyevski’yi bile tanımıyorlar. Okullarda kitap okunması tavsiye ediliyor ama onlar internetten özetini okuyorlar. Cep telefonlarından mesajlaşma ve sanal ortamda yazışmayla birlikte, eksik yazma kültürü gençler arasında yerleşti. Bu durum kelime hazinelerinin daralmasına ve eksik harflerle yazılan bir yazı diline dönüştü. Gençler tek başına suçlu değil. Gelinen nokta ezberci eğitim sisteminin sonucudur.”
‘Türkiye’nin genel problemi, zamanla bu da değişecek’
Eski Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı ve Türk Dili ve Edebiyatı Uzmanı Prof. Dr. Necat BİRİNCİ
“Bakanlıkta görev yaparken, 2006’da ilköğretim ve ortaöğretime yönelik 5. sınıftan itibaren 100 Temel Eser serisinin öğrencilere okutulması ve dil çalışması başlattık. Bizim dönemimizde bu takip ediliyordu. Halen çalışma sürüyor. Ciddi bir şekilde takip edilmesi gerekir. Bizim için Türkçe’nin, Türk varlığının temeli olduğunun idrak ettirilmesi gerekir. Milli Eğitim bunun için idarecisi ve öğretmeniyle gayret gösteriyor. Görsel medyanın, çok küçük yaşlarda hatta bebeklikte çocuklarımız üzerinde dinleme ve algıya yönelik etkisi beyinlere yerleşiyor. 20 yıl önce öğrencilerimizde dil ve imla bilinci vardı. Böyle bir sıkıntı yoktu. MEB’in birinci görevi; Türkçe’yi Türk nesillerinin doğru yazma, doğru okuma ve algılamasını sağlamaktır. Hepimize görev düşüyor. Bu Türkiye’nin genel bir problemidir. 2004’te başlatılan el yazısı eğitimi mezunları, şu an karşılaştığımız yaş grubuna geldiğinde durum önemli ölçüde değişecek.”