Anaokuluna başlama, bir çocuğun hayatında yaşadığı, yürüyebilme, konuşabilme tuvalet eğitimini öğrenme dönemleri gibi önemli bir dönemdir. Bu nedenle öncelikle çocuğun ve ailenin bu duruma hazır oluşu çok önemlidir.
Uzman Pedagog Nilüfer Evgin, bu yıl çocuklarını anaokuluna göndermeye hazırlanan ailelere şu önerilerde bulunuyor:
'Beni nasıl algılayacaklar?'
"Çocuk alışık olduğu ortamdan, alışık olduğu kişilerden ayrılacağı için endişe, tanımadığı bir ortamda tanımadığı kişilerle olacağı için cesaretsizlik ve heyecan duyguları hissedebilir. Sınıfta aileden birisi ya da yakını olmadan tek başına kalabilmek, sınıfta çocukları tek tek tanımak ve kabul etmek, çocukların kendisini tanıması ve kabul etmesi çocukta stres yaratabilecek bir durumdur. Yetişkinler bile yeni bir işe başladığında, yeni bir ortama girdiğinde 'Beni nasıl algılayacaklar?' heyecanı yaşayabiliyorsa çocuğun o yaşta okula başlama gibi bir süreci yaşaması çok da kolay sayılmaz. Bu nedenle cesaretlendirerek, destek olarak yaşadıklarını ve hissettiklerini anlamaya çalışarak zihnindeki soru işaretlerini ve endişelerini gidermeye çalışmak gereklidir."
Oyun Grubu ya da 'Adaptasyon Programı'
Eğer okulun ya da ailenin programı uygunsa, çocuğun oyun grubu ile başlaması en uygun olanıdır. Oyun grubunun özelliği haftada birkaç gün ve kısa saatler olmasıdır, 3 yaş ve biraz altındaki çocuklar için gerekli ve uygun olacaktır. Oyun Grubu programı sonrası çok rahat, kolaylıkla anaokulu programına başlayabilirler. Oyun Grubu imkânı yok ise ya da uygun değilse, anaokuluna başlarken 'Adaptasyon Programı' uygulanılmalıdır. Bu programda çocuk ilk gün bir saat kalmalıdır. Anne ya da aileden biri veli bekleme bölümünde beklemeli, çocuğun istemesi halinde buluşturulmalı ve güvenle başlaması sağlanmalıdır. İkinci gün iki saat ve takip eden günlerde süre azar azar artırılarak bir haftanın sonunda istediğimiz kadar kalmalıdır.
Önce siz cesaretli ve istekli olun, 'Dur bir daha öpeyim' demeyin!
Bazı aileler; çocuk hazır ve istekli olmasına rağmen, anne baba hazır olmadığı için çocuğun cesaret ve isteğini kırıp, basit hatalar ve aşırı koruyucu davranışlarla uyum dönemini problemli ve çok zor bir döneme sürükleyebilmektedirler. Çocuk anaokulunun ilk ya da sonraki takip eden günlerinde, heyecanla çantasını sırtına alıp annesine hoşça kal diyerek sınıfına ilerler. Anne ise, kendisinden bu kadar kolay ayrılabilmesine kendisini çok arayıp ağlamadan kalabilmesine üzülüp, ‘’Dur bir daha öpeyim’’ diyerek endişeli, üzgün yüzüyle, tekrar çocuğu geriye çağırarak sarılıp öper. Türlü şekillerle vedalaşma sahnesini uzatmak isterler. Böyle bir durumda, çocuk çok istekli, heyecanlı ve mutlu olmasına rağmen, annesinin yüz ifadesi ve hissettirdikleri nedeniyle ‘’annem endişeli, o halde endişelenmem gereken bir durum var’’ duygusuyla hareket ederek, o mutlu heyecanlı çocuğun yerini, ağlayan endişeli ve isteksiz, korkan bir çocuk almaktadır. Hissettikleri çocuğun uyumunu kolaylaştırmayıp, anaokuluna uyumunu güçleştirecektir.
Annenin ve babanın, hatta büyük anne ve babaların mutlaka istekli, hazır, destekleyici ve cesaretlendirici olmaları gereklidir. Vedalaşmalarda, ebeveynin çocuğu teslim alacağı saati söyleyip, hatta saat üzerinde yerini göstererek ya da çizerek; 'Bu saatte seni gelip alacağım, o zaman görüşmek üzere' demelidir. Sözünde mutlaka durmalı tam söylediği saatte gelerek, 'Bak söz verdiğim gibi geldim' diyerek yine saati göstermelidir. Anne ve baba özellikle ilk günler çocuğun çıkış saatinde, asla tutarsız davranmamalı, en sona ve tek başına kalmasına asla izin vermemeli, gecikmemelidirler.
Kendine güvenen çocuklar
Anaokuluna uyum döneminde, uyum problemlerini, her çocuk çeşitli şekillerde değişen sürelerde ve değişen derecelerde yaşayabilmektedirler. Bunları anne ve babaların da bilmesi gerekmektedir. Destek olunduğu sürece başarıyla sonuçlanacağını, geçici sorunlar olduğunu bilerek, cesaretle, sevgiyle destek olunması gerekmektedir.
Tüm bu çabaların asıl amacı kendine güvenen bir çocuk yetiştirmektir. Çocuklarımız için arzuladığımız; hayata karşı güçlü, zorluklarla baş edebilen, çabuk pes etmeyen, kendi ayakları üstünde duran, her durumda kendi ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir birey olmalarıdır."