İnsanın yanılgısı her zaman masum olmaz. Örneğin, anne-çocuk arasındaki bağın önemini 1950’lerde fark edilmiş olmasına rağmen, feminist ve komünist akımların anneleri aksi yönde yönlendirmesiyle bu bağ zedelenmiştir. Ta ki, 1980’lerin sonunda Çavuşesku’nun vefatı ile Romanya’da bakımevlerinde büyümüş çalışan anne çocuklarında, otizm benzeri içe kapanma belirtileri görülene kadar.
Prof. Dr. Sabiha Paktuna Keskin, annelerinin çalışması sonucu erken ve ağır sorumluluk ile daha özgüvenli olacağı tahmin edilen bu çocukların beklenenin tam tersine olumsuz etkilenmiş olduğunu görmek, pahalı ödenmiş ortak bir yanılgı örneği olduğunu söylüyor.
Keskin,"Her birimiz geleceğe ümitle bakan, kendiyle barışık, kararlı ve irade sahibi, ufku geniş, özgüvenli, vefalı, evine-işine sadık, küçüklerine sevgi ve şevkatli, doğaya saygılı çocuk yetiştirmek istiyoruz" diyor.
Peki bunu yapabilmek için çocuklarınıza hayır demeyi nasıl izah edebilirsiniz? Çocuğunuzu daha küçükken, doğdukları andan itibaren arzu ettiğiniz şekilde büyümesi, yetişmesi için ne yapacağınızı biliyor musunuz? Peki yasak olanı ona nasıl anlatacağınızı ve onları nasıl yönlendireceğinizi biliyor musunuz? Prof. Dr. Sabiha Paktuna Keskin, şunları söylüyor: "Yanılmaya müsait bir canlı türü olduğumuzu hatırladıktan sonra burada bir nefes alıp durmalıyız. Çocuk gibi yönlendirilmesi yılların emeğine dayanan önemli bir olguyu, yönetmeden önce yönlendirmeye ehil olup olmadığımıza bakmalıyız. Düşünce sistemlerimiz, duygu alanımızın güdümünde olduğuna göre yanılmamak mümkün görünmüyorsa, yanılabilme payımızı öngörerek biraz esnek olsak diyorum."
Tamamını okumak için tıklayın...