Son yıllarda teknolojik, kültürel, ekonomik ve sosyal alanlarda olsun yaşamın her noktasında gerçekleşen gelişim ve iyileşme, bireyleri ve toplumu da şekillendiriyor. Bu gelişim, ilişkilerden arkadaş seçimine kadar hemen her şeyi dönüştürüyor. Dönüşüm, daha fazla çocuklar ve ergenler üzerinde yaşanıyor. Hal böyle olunca, geleneksel kültürden gelen ebeveynler, çocuklarından endişe ediyor, kaygılanıyor. Arkadaş seçimine kadar hemen her şeylerine müdahale etmek isteyen ebeveyn, çocuğu üzerinde kontrol kurmaya çabalıyor. Çatışmalar da burada başlıyor.
Çocukluk, ergenlik ve yetişkinlikteki arkadaşlıkların birbirinden ayrıldığına dikkat çeken Uzman Psikolog Orhan Gümüşel, çocuklukta ve okul öncesi dönemde arkadaşın, en sıkılmadan oyun oynanan kişi demek olduğunu söyledi. Bu dönemdeki çocuğun, oyun oynayabileceği herkesi arkadaş olarak gördüğüne dikkat çeken Gümüşel, bu nedenle oyunun çocuğun kendini tanıması ve çevreyi deneyimlemesinde önemli olduğunu kaydetti.
Günümüz anne-babalarının çocuklarıyla yaşadığı sorunların başında arkadaş seçimi geliyor. Yaşam şartlarının değişmesiyle birlikte, gelişen ve değişen bu ortamda büyüyen çocuklar gerek düşünce gerekse davranışlar bakımından çoğu zaman ailesiyle çatışma yaşayabiliyor. Arkadaş seçimi de bu tartışmayı tetikleyen durumlardan biri.
Ebeveynler bu süreci nasıl yönetmeli?
Buraya kadar arkadaş seçiminde çocuğuna çok müdahaleci olmayan ailelerin, okulla birlikte sınırlar çizmeye başladığını vurgulayan Gümüşel, ailelerin çocuğunun istenilen kişiyle, izin verdiği ölçüde birlikte olmasını istediğini de sözlerine ekledi.
Yetişkinlerde, arkadaşlıkların genelde işlevsellik üzerinde sürdürüldüğünü, karşılıklı maddi ya da manevi tatmine dayandığına dikkat çeken Gümüşel, ergenliğe gelince işlerin değiştiğini belirtiyor.
"Aynı benim gibi düşünsün, benim yaptığımı yapsın..."
Bu dönemde ebeveynin, çocukları için aynı benim gibi düşünsün, benim sevdiğimi sevsin, benim yaptığımı, yapsın…vs. istediğini ifade eden Gümüşel, özellikle bu dönemde özerklik arayan ergenin, ebeveyniyle çatışmaya sürüklendiğini söyledi.
Ergenlik dönemi arkadaşlığında, "hayır" diyebilmenin zor olduğunu hatırlatan Gümüşel, ebeveynlerin çocuğun kendi beklentisine uymayan davranışlarda bulunmasını sorumsuzluk olarak algılayıp, onu eleştirmeye yeltendiğini kaydetti.
"Biz sana güveniyoruz, çevreye güvenmiyoruz."
Toplumsal güven algısında zedelenmenin yaşandığı günümüzde, korunaklı ve geleneksel aile anlayışından gelen anne ve babanın, ergen çocuğunu kendi dönemlerindeki anlayışla korumak istediğine dikkat çekerek, o zamanla bu zamanın kıyaslanmaması gerektiğini belirten Gümüşel;
“Türkiye’de o dönemlerde kaos ortamı vardı, bu kaos ortamında genç olanlar korunuyordu. Anne babalar, çocuklarının başına bir şey gelmesin diye yoğun çaba harcıyorlardı. Şimdi öyle bir ihtiyaç yok. Mahalledeki Ömer amca kızdığında, babadan olmasa bile ondan da çekiniyordu o dönem çocukları. İlişkiler artık gevşedi. Samimiyet bozuldu. Şimdiki konjonktür onu kaldırmaz. İletişimin şekli değişti. Çevreye güvenilmiyor. Çocuklarına ilk yalanlarını da burada söylüyor ebeveyn. Biz sana güveniyoruz çevreye güvenmiyoruz” şeklinde konuştu.
Bir anne babanın çocuğuna güvenmediğini söylemesinin zor olduğuna vurgu yapan Uzman Psikolog Gümüşel, bu nedenle ebeveynin çocuğunun yeterli donanıma sahip olmadığı güvensizliğini, kendi çocuğu içinde somutlayamadığı için suçu çevreye yıktığını söyledi. Ebeveynin riski yönetmek adına bu süreçte çocuğunu yönetmeye başladığına dikkat çeken Gümüşel, "risk mi çocuk mu yönetilmeli?" sorusuyla karşı karşıya kalındığını kaydetti.
Çevresel olumsuzluklara karşı çocuğun üzerinde denetim mekanizmasının sağlanması gerektiğini dile getiren Gümüşel, çocuğa iç denetimin öğretilmesi gerektiğini söyledi.
Arkadaş edinmek bir gencin en doğal hakkı olduğunu da hatırlatan Gümüşel, doğru arkadaşa ilişkin şu uyarılarda bulundu.
“Doğru arkadaşın sınırlarını bilmeliyiz. Birincil sorumluluk, çocuğunu arkadaş edinmeye teşvik edebilmektir.
İkinci sorumluluk, denetlemek. Ön koşulu denetlemek, gözlemlemek gerekiyor. Arkadaşlarıyla ne yapıyor, mutlu mu? vs.
Bir olumsuzluk varsa, sonraki aşama uyarma. Süreç devam ediyorsa, son safha önleme.
Çocuğa muhtemel sonuçlar anlatılır, zararlarla yüzleştirilir. Eğer düzelme yok, tablo devam ediyorsa son olarak profesyonel yardım alınmalı.”