Hepimizin küçük yaşta öğrendiği kavramlardan birisi ailedir. Anne, baba ve kardeş üçlüsünden oluşan bu kavramla çocukluğumuzdan yetişkin bir insan olana kadar sevgi, destek alma, paylaşma ve sığınma gibi ihtiyaçlarımızı karşılarız. Elbette büyüyüp yetişkin bir insan olunca aile kavramı önemini yitirmez, ama çocuklukta "aile" kavramı daha da ön plandadır.
"Aile, her bireyin ait olduğu en önemli sosyal moleküldür." diyen Anne Boyutu yazarlarından Prof. Dr. Kerem Doksat ailenin önemini anlatıyor:
"Anne, baba ve kardeşlerden ibâretse buna, “Çekirdek aile” denir; atomları bunlardan oluşmuştur. Eğer atomlar arasındaki bağlar yeterince güçlü ve sağlamsa, dayanışma ve paylaşma da o kadar sıkıdır. Bu sistemin güzel tarafı sımsıkı, sımsıcak ilişkilerle örülmüş olmasıdır; zayıf tarafı ise, bir birey dahi kaybedilirse, çok fena hâlde yara alır!
Daha geniş, akrabalar, büyükanne ve büyükbabalar, nineler, dedeler, torunlar hep bir bütünlük ve sinerji içerisinde yaşayabiliyorlarsa, bu molekül daha büyük ve güçlüdür. Bu sistemin güzel tarafı, çok geniş destek ve sevgi ilişkileriyle örülmüş olması ve bir kayıp hâlinde, teselli imkânlarının çok daha fazla olmasıdır; zayıf tarafı ise, bâzen ve çok tabii olarak kendi başlarına karar vermek isteyen çiftlere veya diğer mensuplarına karışıp, ortalığı bulandıranın da fazla olmasıdır. Keza haset, kıskançlık, dedikodu gibi kötücül etkilere de fazla açık olması tabii ki bir başka handikap.
Çekirdek ailelerin dostluk, arkadaşlık ve muhit gibi sosyal destek sistemlerine büyük ihtiyaçları vardır. Kötü, ihtilâflı ve benzeri günlerde bu destekler onları ayakta tutar.
Geniş ailelerde ise, atomların (bireylerin) dostluk, arkadaşlık ve muhit gibi sosyal destek sistemlerine ulaşmaları güçleşir; herkes her bir şeye “maydanoz” olur sonuçta yine yalnızlık ve yabancılaşma hisleri gelişebilir…"
Tamamını okumak için tıklayınız...