Günümüzde mağaza vitrinlerinde, televizyonda, gazetede ve sosyal medyada fazlasıyla yer alan "Ne kadar zayıfsan o kadar güzelsin" mesajı insanlar üzerinde baskı oluşturuyor. Bu durum, toplum arasında kabul görememe, yer edinememe gibi sosyal korkulara yol açabiliyor. İnsanlarda zayıflık, kilo verme, kilo alma halleri yeme bozukluklarına neden oluyor ve psikolojik bir sorun haline geliyor. Psikolog Ahmet Onur Ünnü, "Bulimia Nervosa" - yeme bozukluğu hastalığını anlatıyor:
"Bulimia Nervosa yineleyen aşırı yeme nöbetleri ve hastanın beden ağırlığını kontrol etmekle aşırı uğraşması; bu nedenle yediği yiyeceklerin şişmanlatıcı etkilerini azaltmak için aşırı çaba harcaması ile belirli bir sendromdur.
Bulimia; Yunan dilinde “öküz gibi acıkmak” deyimine karşılığına gelmektedir.
Bu hastalık olağan dışı miktarlarda yemek tüketimi dönemlerini izleyen bilinçli dışa atım yöntemlerini de içermektedir. Kilo alımını engellemeye yönelik kullanılan bu yöntemler genellikle; çıkartma, oruç tutma, aşırı egzersiz uygulama veya laksatif kullanımından oluşur.
DSM IV‘ün tanı kriterlerine göre, bulimia nervosa:
1) Tekrarlayıcı aşırı yeme atakları
2) Yeme periyodunda yeme işlemi üzerinde kontrolü kaybetmek
3) Aşırı yemeye ek olarak, kilo almayı engellemek için uygunsuz aşırı bir reaksiyonlar geliştirmek örneğin Kendini kusturmak, laksatif kullanmak, aşırı egzersiz yapmak
4) Vücut şekli, görüntü ve kilosundan memnun olmama hali
5) Aşırı yeme ve dengeleyici karşı eylemlerin üç ay boyunca haftada en az iki kez olması. Şeklinde tanımlanır.
DSM-IV Bulimia Nervosa’yı iki alt tipe ayırmaktadır: Çıkartma olan ve çıkartma olmayan tip."
Tamamını izlemek için tıklayınız...