Menopozun depresyona neden olduğuna dair yeterli veri olmadığını belirten Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzamanı Op. Dr. Lale Göl, “Çalışmalar menopoz dönemindeki depresyonda esas etkenlerin psikososyal faktörler olduğunu gösteriyor” dedi.
Menopoz, kadının bedeninde yaşanan basit bir fizyolojik olay değil, psikolojik, sosyal ve kültürel boyutları olan bir dönem. Kadın hayatının ortalama üçte biri menopoz döneminde geçiyor. Menopoz, yumurtalık aktivitesinin yitirilmesi sonucunda adetlerin kalıcı olarak sonlanması olarak tanımlanıyor. Ülkemizde ortalama menopoz yaşı 48. Yaklaşık 4-5 yıl önce üreme hormonlarının düzeyinde başlayan değişiklikler menopoz bulgularının oluşumunda önemli etken.
Menopozun doğal ve cerrahi olarak iki şekilde meydana geldiğini belirten Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Lale Göl, bu dönemde kadın vücudunda ortaya çıkan değişikliklerin östrojen hormonunun eksikliğine bağlı geliştiğine dikkat çekti:
“Bu dönemde vazomotor belirtilerden (ateş basması, terlemeler) psikolojik belirtilere (anksiyete, depresyon, uykusuzluk, irritabilite), cinsel işlev değişikliklerinden osteoporoza kadar farklı vücut sistemleri ile ilişkili belirtiler ortaya çıkabilir. Menopoz, kadın hayatında bir geçiş dönemi olarak kabul edilmelidir. Bu dönemde ortaya çıkan konsantrasyon bozuklukları, uyku düzeninin bozulması, yorgunluk, cinsel isteksizlik, vaginal kuruluk, idrar yakınmaları, ağız, deri, göz, eklemler gibi çok sayıda sistemi etkileyen olumsuz değişiklikler kadının yaşam kalitesini etkiler. Kadınların çoğu, adet kanamalarından ve gebe kalma korkusundan kurtulduğu için rahatlasa da saydığımız yakınmalardan, kişisel farklılıklarına, hobilerine, iş yaşamlarına, eğitim düzeylerine göre farklı derecelerde etkilenmektedirler.”
Menopoz ile psikoloji arasındaki biyolojik ilişkinin; östrojen düzeylerindeki azalmanın duygu durumunu olumsuz etkilediği varsayımına dayandığını vurgulayan Dr. Göl, menopozla depresyon arasındaki bağlantı hakkında şunları söyledi:
DEPRESYON AÇISINDAN KİMLER RİSK GRUBUNDA?
“Menopozun depresyona neden olduğunu iddia etmek için yeterli veri yoktur. Unutulmaması gereken nokta, östrojen eksikliğine bağlı semptomların, ateş basması, terleme, uykusuzluk ve disparoni gibi aynı zamanda psikolojik hastalıklara zemin hazırlayabilmesidir. Çalışmalar menopoz dönemindeki depresyonda esas etkenlerin psikososyal faktörler olduğunu göstermiştir. Klimakteriyum dediğimiz bu evrede adet kanamalarının sona ermesi, çocuk doğurabilme kapasitelerinin kaybolması ve seksin ileri yaşlarda önemini kaybedeceği ile ilgili yanlış inanışlar da menopozun fiziksel ve ruhsal anlamda bir düşüş dönemi ve kadınsılığın kaybı olarak değerlendirilmesine yol açabilmektedir. Eğitim düzeyi düşük olan hasta grupların da menopoz sonrası dönemde karşılaşacakları değişikliklere hazırlanamamış ve yeterince çare aramamış olmak da depresyonun oluşumunda bir diğer etkendir. Stresli yaşam olayları ve daha önce duygu durum bozukluğu öyküsü olan kadınlar (üreme yaşamıyla ilişkili veya ilişkisiz) menopoz döneminde depresyon açısından risk altında olabilir. Kırk yaşından önce menopoza girmenin de depresyonun menopoz döneminde oluşmasın da önemli bir faktör olduğu çeşitli çalışmalarda gösterilmiştir. Doğal ve cerrahi menopoz hastalarında depresyon açısından fark saptanmamıştır.”