Çocuğun ilk 3 yaşında, anneye bağlanmanın zihin ve lisan gelişimindeki ve güven duygusunun gelişmesindeki önemi ve ayrıca obje devamlılığı kazanıldığı halde annenin devamlılığının kazanılamadığı bilindiği takdirde, anne kendisinin yerine geçmekte olan bir transfer obje varlığından rahatsızlık duymayacaktır.
Aksi halde, düz mantık yürüterek bebeğinin bir bez parçasına takıntılı davranışlar gösteriyor olmasından huzursuz olacak ve doğanın tersine bir davranışa yönelerek bebeğinin takıntılı yaklaştığı transfer objeyi yok etmeye çalışacaktır. Beklendiği gibi, bebek transfer objeden kopamayacaktır. Bu durum, zaten anneden ayrılmakla gergin olan bebeğin gerginliğini bir kat daha artıracaktır.
Annenin çalışıyor olması halinde, bebeğin bakıcısına yakınlaşması ve ondan ayrılamaması durumu da anneyi huzursuz eder. Burada öncelikle anlaşılan, bakıcının bebeğe doğru yaklaşımda bulunduğudur. Bakıcının, bebeğin her istediğinde ve istediği biçimde onun, besin, temizlenme ve uyku olan temel ihtiyaçlarını karşılamakta olduğu anlaşılmalıdır. Nitekim, bebek temel ihtiyaçlarına bizzat kendisinin ulaşamadığı ilk 3 yaşında kendisine bu temel ihtiyaçları anında ve sıcak bir şekilde verene bağlanır.
Anne bu olguya da düz mantık ile yaklaşır ise, bebeğinin bakıcısına bağlanmasını "ona bağımlılık davranışı" olarak yorumlar ve bu durumdan rahatsız olur. Oysa bebek içinde bulunduğu döneme özgü biçimde davranmakta ve olması gerektiği biçimde kendisinin temel ihtiyaçlarını karşılayana bağlanma davranışı sergilemektedir. Bu durumda annenin yapması gereken bebeği içinde bulunduğu dönemin dinamikleri doğrultusunda yorumlaması ve tutumunu bu dinamikler doğrultusunda belirlemesidir.
Annenin bebeğinin bakıcısına değil de, kendine bağlanmasını istemesi olması gerekendir. Nitekim bebek doğduğu andan itibaren annesinin farkındadır. Bu yeteneğini daha anne karnında annesinin kokusunu kodlamak sureti ile kazanır. Koku duyusu, insanda hayvandaki ile karşılaştırılırsa önemli ölçüde körelmiş bir duyudur. Ancak, insanda koku duyusu anne karnındaki dönem de dahil olmak üzere yaşamın ilk 3 yılında oldukça gelişmiştir. Sözün özü bebeğin de beklentisi daha anne karnında iken kodladığı ve sütü ile kendisini besleyecek canlı olan annesine yönelmek ve ona bağlanmaktır. Ancak annenin çalışıyor olması gibi bebeğin temel ihtiyaçlarını annenin karşılayamadığı durumlarda doğal olarak bebek bu ihtiyaçlarını karşılayana yönelecektir. Bu durumda, annenin isteği nasıl gerçekleşir?
Anne, evde olduğu ve bebeği ile geçirdiği zamanı kaliteli biçimde değerlendirmelidir. Kuşkusuz çocuk ile geçirilecek zamanın kaliteli olmasının en çok gerekli olduğu dönem, bu dönemdir. Bu yaştaki çocuk ile geçirilecek zamanın kalitesini belirleyen, bebeğin temel ihtiyaçlarının karşılanıyor olmasıdır. Şüphesiz ki, ileriki yaşlarda çocuk ile geçirilen zamanın kaliteli kılınması için yapılacaklar değişecektir. Bir başka deyişle, çocuk ile geçirilecek zamanın kalitesini artıran çocuğun içinde bulunduğu gelişme aşamasının dinamiklerini dikkate alan yaklaşımlardır. Yaşamın ilk 3 yılında bebeğin beklentisi olan beslenme, uyuma ve yıkanma gibi temel ihtiyaçlarının karşılanmasıdır. Bu durumda anne, bebek ile birlikte olduğu zamanları onun bu temel ihtiyaçlarını karşılayarak değerlendirmelidir. Bebek, kendisine bu şekilde yaklaşan bir anne varlığında, kısa süre birlikte olabilseler de anne farkındalığını kaybetmez.
Oysa genellikle anneler bebekleri ile kaliteli zaman geçirmekten, onunla en kaliteli oyuncaklar ile oynamayı algılarlar. Bu da bebeğin yetişkin mantığı ile değerlendirilmesine verilebilecek bir diğer hatalı yaklaşım örneğidir.
Bu konuda sık yapılan bir diğer hatalı yaklaşım da, bakıcıların sık değiştirilmesidir. Hele bakıcı değiştirme işlemi, annenin bebeğinin bakıcısına bağlandığını hissettiği ve buna engel olmak için yapılıyor ise, sonuçları çok daha vahim olur. Çünkü bebeğin bağlanma mekanizmaları koparılmış olur ve bebek depresyona girer.
Bakıcılar bebeğe sıcak davranamıyorlar ya da bağlanma geliştirecek yeterli süre bebekle birlikte kalamadan ayrılıyor iseler de bebekte besleyene bağlanma mekanizmaları gelişemez, dolayısı ile bebek kendini emin zeminde hissedemez. Emin zeminde öğrenme sistemleri de gelişemez. Bu tıpkı sınav heyecanı ile kendini emniyette hissetmeyen öğrencinin bildiklerini unutmasında olduğu gibi bir etkiye benzer.