Çocukların dünyası sandığınız kadar masum değil. Aslında kötü niyetli değiller ama doğaları gereği birbirlerine zarar verebilirler. Bunu duymak hoş değil biliyoruz. Belki siz de "çocuk" dendiğinde pembe yanaklar, yeşil çimenler ve uçurtmalar düşünmek isteyen çoğunluktansınız. Biz diyoruz ki; bunlar var evet, çocuksuz hayat düşünülemez. Ama çocukların dünyası bundan ibaret değil. Duygusal gelişimleri oturana, empati yapmayı öğrenene kadar istemeden de olsa birbirlerini incitebilir hatta kötü davranışlara sürükleyebilirler. Bizim bilmemiz gereken bunun normal bir dönem olduğu, bizi nelerin beklediği ve nasıl baş edeceğimiz...
***
Arkadaşlık biçimleri çok sıkı kurallarla belirlenemez. Her ayrı vakada farklı dış etkenler, farklı karakterler ve kişisel tarzlar önemli bir rol oynar. Ancak bilim insanları, eğitimciler ve anne babalar, çocuklar büyüdükçe onlarla kurulan iletişimin nasıl değiştiğine dair bazı genel gözlemlerde bulunmuşlardır.
Küçük çocuklar arkadaşlıklarını sık sık bir pazarlık aracı olarak kullanırlar. Örneğin “Senin en iyi dostun olacağım”, “Şöyle yapana kadar seninle oynamayacağım”, “Yaptıklarını söyleyeceğim” gibi ifadeler, okulöncesi ve daha da küçük yaşlardaki çocukların ağzından düşmez. Bu ifadeleri herhangi bir kötü maksadı olmayan birer duygusal şantaj olarak kabul edebilirsiniz.
Küçük çocuklara -özellikle de baskın kişiliğe sahip olanlarına- göre, arkadaşlara verilen sözler ya da bu sözlerin çiğnenmesi, yaşıtlarını kandırma aracıdır. Diğer yandan bu çocukların çoğu, özellikle yaşıtlarıyla aynı şeyleri tercih etmediklerinde ne yapacaklarını bilemezler. Zaten kendi yollarını çizmek ve tercihlerini savunmak konusunda yeterli bir donanıma da sahip değillerdir.
Güven burada da önemli bir rol oynar: Tehdit ederek gözdağı veren çocuk, özgüven eksikliği olduğu için rıza gösterdiği düşünülen çocuğa göre kendine daha fazla güven duyuyor gibi görünebilir. Ancak çoğunlukla durum tam tersidir. Aslında başkaldıran çocuk tehdide başvurarak kendi fikirlerinin de yeterince önemli olduğunu ispatlamaya ve güven tazelemeye çalışırken; uyum gösteren çocuk, kendi fikirlerini şimdilik bir tarafta bekletecek güvene sahip olabilir.
Karşılaşacağı sorunlarla nasıl başa çıkacağını konuşmak için çocuğunuza biraz zaman ayırmaya çalışın. Çocuğunuzla yapacağınız sohbette, arkadaşlığın gücü, başka bir çocuk ya da bir grubun nasıl idare edilebileceğiyle ilgili konuları konuşmanız faydalı olacaktır. Böylece çocuğunuz başkalarından gördüğü baskılara rağmen prensiplerine bağlı kalmayı öğrenmeye ve olumlu anlamda bir kontrol duygusu edinmeye başlayacaktır.
Eğer şanlıysanız, çocuğunuzun ilköğretimin ilk kademesinde arkadaşlarıyla beraber geliştirdiği kişisel tercihlerine ve bireysellik duygusuna, sizden aldığı onaylar eşlik edecektir. Bu tür çocuklar genelde başkalarının dilekleriyle hareket etmezler. Daha çok anne babalarının, öğretmenlerinin ve diğer otorite figürlerinin davranışlarından ve tepkilerinden etkilenirler. Onlar için arkadaşlık, hoş ve gerekli bir destek gibi algılanmakla beraber, artık bir zamanlar olduğu kadar etkili değildir.
Bu aynı zamanda öyle bir dönemdir ki, çocuklar gücün ve kontrolün rolünü, bu özelliklere sahip olanların istediklerini nasıl elde ettiklerini fark ederek, hile yapma ve zorbalık gibi huylar edinmeye başlarlar. Eğer çocuğunuzun kötü davranışlar ve tutumlar sergileyen çocuklarla birlikte hareket ettiğini düşünüyorsanız, öncelikle neden böyle davrandığını anlamaya çalışın. Örneğin yaşıtları tarafından tehdide uğruyor ve suistimal ediliyorsa, meselenin üzerinde durarak çözmeye çalışmanızda fayda vardır.
6., 7. ve 8. sınıflarda, arkadaş seçmek bir tür moda haline gelir. Bu dönem çocukların parçalanmış gruplara, hatta çetelere dönüştüğü bir dönemdir. Ergenlik öncesi (11-13 yaş arası) ya da ergenlik dönemindeki bu çocukların oluşturduğu gruplar içinde ‘genç üniforması’da diyebileceğimiz kıyafet tercihleri başlar. Aynı trendleri izlemeyen yaşıtlardan da genelde uzak durmaya çalışırlar.
Bu dönemde müzik ve diğer medya tercihleri de belirleyici olur. Çocuklar içinde bulundukları ana ait ‘görüntülere’ bu dönemde fazlasıyla odaklanırlar. Ayrıca aynı yaş grubunda, aileleri pek oralı olmasa da, hayvan hakları gibi etraftan duydukları ya da gördükleri toplumsal adaletsizliklerle ilgili bir farkındalık da oluşmaya başlar. Her ne kadar daha sonra sürü mantığı devreye girse de, bu durum genelde çocukların bireyselliklerini güçlendirmek için kullandıkları bir yaklaşımdır. Örneğin bir önceki akşam iştahla pirzola yedikten sonra ertesi gün vejetaryen olmaya yemin eden bir çocuk düşünün. Aynı çocuğun bu karara uymayanları geçici de olsa arkadaş grubundan dışladığına şahit olmak hiç de şaşırtıcı olmaz.
Bu yaşlardaki çocuklar için anne babaların onayı da arzu edilmez bir hal alır. Farklı derecelerde de olsa, kural tanımaz davranışlar sergilemeye başlarlar. Çocuğunuz aslında kalabalıkla beraber hareket etmesine rağmen, sanki inançları için dimdik ayakta duran biriymiş gibi davranmaya çalışır. Özgüven sorunuyla başa çıkabilecek gücü kendinde bulamayabilir. İşte çocuğun bu gelişim aşamasında, bir grubun parçası olma isteği öne çıkar. Bu gruplar ona bir yandan ortak bir kimlik ve aidiyet duygusu sağlarken, diğer yandan da özsaygısını kazanmasında önemli rol oynarlar. Bu yüzden çocuğunuzun duygularını ciddiye almalısınız.