Evet her şeyden anne-babayı sorumlu tutan yorumlara bizler de kızıyoruz. Ancak çocuğunuz durup dururken duvarlara ya da oyuncaklarına bağırıyor, sizin kullandığınız kelimeleri tekrarlıyorsa, durup düşünmenin zamanı gelmiş olabilir.
Çocuğun gelişiminde çevrenin mi yoksa ona bakan ve büyütenlerin mi daha belirleyici bir etkiye sahip olduğu hâlâ bir tartışma konusu. Ancak bu konuyla ilgili yaygın kanı, anne babalar ve diğer esas bakıcıların çocukların davranışlarında aşırı derecede belirleyici olduğuna yöneliktir. Örneğin çocuğunuz oyuncağını sizin onu azarladığınız gibi mi azarlıyor? Evde söylediği “lütfen” ve “teşekkür ederim” gibi sözleri arkadaşlarının evinde de tekrarlıyor mu? Hayal kırıklığı yaşadığında ya da başarısızlıklarla başa çıkmaya çalışırken, siz ve eşiniz gibi mi davranıyor? Eğer bu sorulara evet cevabı veriyorsanız, kendi davranış yöntemlerinizin, çocuğunuzun karşılaştığı durumlara karşı gösterdiği tepki üzerinde doğrudan bir etkisi olduğu gayet açıktır.
Çocuğunuz çok küçükken bile sizi tatmin etmek için çok heveslidir. Bu onun diğer çocuklarla aktif bir ilişkiye girmesinde ve iyi davranmasında en iyi motivasyon aracı olacaktır. Çocuğunuz anti-sosyal davranışlara meylettiğinde (kaldı ki çoğu küçük yaştaki çocukta zaman zaman görülür), bu davranışları düzeltebilmek için büyük olasılıkla sizin rehberliğinize başvuracaktır. Ancak daha sonraları işbirliği için farklı ahlaki nedenler geliştirdikçe, sizi etkilemeye yönelik davranış değişikliklerine pek başvurmayabilir. Bu durum özgüven kazanmaya çalışırken yaşadığı sıradan evrelerden biridir.
Nasıl iyi bir örnek olunur?
Yabancılara, arkadaşlarınıza ve tanıdıklarınıza karşı davranışlarınız, çocuğunuzun ilişkilerini bir hayli etkiler. Yaşıtlarıyla gireceği ilişkilerde ve bu ilişkileri nasıl oluşturacağı konusunda bu davranışları örnek alır. Eşinizle ve ailenizin diğer üyeleriyle ilişki kurma biçiminizle buna pozitif bir katkı sağlayabilirsiniz. Aile üyelerinizin aynı zamanda arkadaşlarınız olduğunu ve onların davranışlarına uyum sağlayabildiğiniz mesajını çocuğunuza aktarmak da iyi bir yaklaşımdır. Örneğin farklı bakış açılarına sahip akrabalarınızla iyi ilişkiler geliştirmenizin olumlu bir etkisi olabilir. Sonuç olarak bu davranış, çocuğunuza başkalarının farklılıklarına saygı göstermeyi ve hatta farklılıkları övmeyi öğretir.
Çocuklar iyilik ve cömertlik taşıyan davranışları fark etmek konusunda çok yeteneklidirler. Bu yüzden çocuğunuza iyi bir örnek olarak ona arkadaş edinmeyle ilgili yardımcı olabilirsiniz.
Eğer yaşadığınız sokağa ya da binaya yeni bir komşu taşındıysa, çocuğunuzun bu yeni gelen insanlara “hoş geldiniz” dediğinizi ya da ayaküstü birkaç dakika onlarla sohbet ettiğinizi görmesini sağlayın. (Hatta normalde utangaç ve konuşkan biri olmasanız bile bir yabancıya kibarca yaklaşmak konusunda kendinize güveniniz olduğuna şahit olması bile önemlidir.)
Eğer yeni taşınan insanların çocuğu varsa, çocuğunuzla beraber onları evinize davet edin. Şayet çocukları sizin çocuğunuzdan daha küçükse, çocuğunuzun artık kullanmadığı bazı oyuncakları ona verin.
Diğer çocuğun anne babası kötü bir dönem geçiriyorsa, onlara yardıma ihtiyaçları olup olmadığını sorun. Tüm bunları konuşurken çocuğunuz yanınızda olsun. Yaptıklarınız size belki doğal gelmeyebilir ama çocuğunuz, sizin korku ve kaygılarınızı ya da kendinize güvenen bir yaklaşım içinde olup olmadığınızı bu sayede görebilecektir. Bu yöntemle, tanımadığı çocuklarla sohbet başlatma cesaretini kendisinde daha fazla bulacaktır. Başkalarına yardım etmek gerektiğinde, onların yanında olmanın önemini de anlamaya başlayacaktır.
Eşiniz ya da akrabalarınızla aranız bozulduğunda, özür dilerken ve barışırken buna tanıklık etmesine izin verin. Ona, var olan bir sorunun iki kişiye de yakışan bir biçimde, karşı tarafın görüşünü sakince dinleyerek, bağırmayarak, el sıkışarak ve hatta öpüşerek (bunu yapmak zor gözükse bile!) çözülebileceğini gösterin. Çocuk, başkalarıyla anlaşmazlık ve çekişme yaşamanın son derece normal bir şey olduğunu görmek ve bu konuda kendini güven içinde hissetmek ihtiyacı duyar. Bununla beraber sorunları çözerken kendinden fazla ödün vermemesi gerektiğini ve normale dönüşün karşılıklı suçlama yapılmadan da sağlanabileceğini görmelidir. Uzun süreli arkadaşlıkların arkasında yatan kilit yaklaşım da zaten budur.
Çocuğunuza anne ya da baba gibi olduğu kadar arkadaş gibi de davranın. Onu ne kadar çok beğendiğinizi (ya da sevdiğinizi) söyleyin ve seçtiği oyunları oynayarak birlikte vakit geçirin. Çocuğunuz ve arkadaşları ya da kardeşleri arasında mukayeseler yapmayın ve onu, o olduğu için sevdiğinizi gösterin.
Sizi üzen ya da kızdıran bir şey yaptığında çocuğunuzun kendisini değil, davranışını eleştirin. “Çok terbiyesiz bir çocuksun” yerine, “Terbiyesizliği gerçekten sevmiyorum” demeyi tercih edin. Çocuğunuza olumsuz bir özellik atfetmek, kendisine olan saygısını yitirmesine neden olacaktır. Belki de sırf bu yüzden, yani ondan bunu beklediğinizi bildiği için olumsuz davranışını sürdürmekte ısrar edecektir.