Çalışan annenin en önemli sorunu aşırı sorumluluk yüklenmesi ve yorgunluktur; çünkü bu sorun annelere çözümsüz ve başa çıkılamaz gibi görünür.
Alışıldık bir düzen vardır; evde ve işte yapılacaklar zaten belirlidir, şimdi hepsine geceyi gündüze katan bir bebek eklenmiştir ve gün 24 saattir, dolayısıyla yorgunluk kaçınılmazdır. Böyle değerlendirince, gerçekten de çalışan anne için yapılacak pek bir şey yok gibi görünüyor.
Oysa ki, durum hiç de öyle umutsuz değil, çalışan anneler iş listelerini pekala hafifletebilirler;
İş paylaşımı yapın
Gerek evde gerekse işte, yükünüzün arttığı dönemlerde bir süre yalnızca acil ve önemli olan işlerinizle ilgilenin. Bazı işleri başkalarına devretmeyi deneyin, işyerinde iş arkadaşlarınızdan; evde ise eşinizden, varsa diğer çocuklarınızdan veya yakınlarınızdan yardım isteyin.
Çocuğunuz yokken evinizle, kadın olduğunuz için eşinizden daha çok ilgilenmiş olabilirsiniz, bu aynı düzenin devam edeceği anlamına gelmez. Eşiniz yeni doğan bebeğinizi emziremez belki ama, bugüne kadar hep sizin hazırladığınız akşam yemeğini hazırlayabilir. Aile içinde yapılabilecek ufak düzenlemeler size kısacık da olsa rahat bir nefes alma olanağı sağlayacaktır.
Vazgeçilebilirler listesi hazırlayın
Yükünüzün çok arttığını hissettiğiniz yerde bazı alışkanlıklarınızdan tamamen vazgeçin, bunun için kendinize önceden "vazgeçilebilirler listesi" bile hazırlayabilirsiniz. Örneğin, ev işleri için düzenli bir yardımcı alamıyorsunuz ve iki haftada bir mutlaka mutfağın dolaplarının temizlenmesini gerekli buluyorsunuz ve artık buna ayıracak zamanınız yok. Eşiniz hayatta yapmaz böyle bir işi, anneniz çok yaşlı, arkadaşınıza böyle bir şeyi teklif etmeyi düşünemezsiniz bile?
O zaman bu alışkanlığınızdan vazgeçin ya da bu düşüncenizi terk edin; iki haftada bir mutlaka mutfağının dolaplarının silinmesini gerekli bulan bir kadın değilsiniz artık. Mutfak dolapları bekleyebilir, arkadaşlarınız bekleyebilir, hatta işiniz bile bekleyebilir, ama çocuğunuz bekleyemez. İnsan yaşamında pek çok şeyden istifa edebilir herhalde, ancak annelikten istifa edemez.
Suçluluk duymayın!
Dozu değişmekle birlikte hemen her çalışan annenin yaşadığı bir duygudur suçluluk. Bu duyguyu hafifletmek için şöyle düşünebilirsiniz;
*Çalışmak zorundayım (çocuğum için para kazanmam gerekiyor)
*Çalışmayı seviyorum (çocuğum mutlu bir anneyi hak ediyor)
Çocuğunuz sizin aynanız
Çalışan annelerin çoğu (ekonomik zorunluluklar nedeniyle doğumdan sonra işe başlayanlar dışında) çocuk sahibi olmadan önce de, çalışan kadınlardır. Önceden çalışma hayatı olan, üretken bir kadının uzun süre evde oturması, mesleki kaygılar, sosyal ve duygusal tatminsizlikler doğurur.
Oysa her çocuk mutlu, üretken, kendisiyle barışık bir anneyi, kendisi için işini terk etmiş, saçını süpürge etmiş bir anneye tercih eder. Unutmayın ki çocuğunuz sizin aynanızdır; siz mutluysanız o da mutlu olur, siz kaygılıysanız o da kaygılıdır, siz hayatla hep kavga ederseniz o da kavga eder.
Planlı olun
İşlerinizi planlı yaparak, hiçbir şey için çocuğunuza ayırdığınız zamandan çalmayarak ve bu zamanı en verimli şekilde değerlendirerek suçluluk duygusundan kurtulmaya çalışın. Hafta sonu onunla baş başa yapacağınız bir doğa gezisi, haftanın 5 günü sabahtan akşama kadar onunla birlikte olup hiçbir şey paylaşmamaktan çok daha iyidir. Çocuğunuzla birlikte olduğunuz süre değil, bu süreyi nasıl değerlendirdiğiniz önemlidir.
Bu sürenin azlığına ya da çokluğuna değil, çocuğunuzla kurduğunuz ilişkinin kalitesine ve bunu geliştirmeye odaklanmaya çalışın.
Zorlayıcı durumların üstünde durmayın
Suçluluk duygusundan kurtulmaya çalışırken pratikte sizi zorlayan durumlarla karşılaşırsınız, bunların üzerinde çok fazla durmamaya gayret edin.
Örneğin; çocuğunuzu kreşe veya bakıcı annesine bırakıp işe giderken ilk zamanlar arkanızdan bir süre ağlayacaktır, bu çok doğaldır.
Çocuğunuza zaman ayırın...
Çocuğunuz bazen size bir yabancı gibi davranacaktır, babaannesine daha düşkün olacaktır veya bakıcı annesine "anne" diyecektir. Bunlar kuşkusuz her anneyi üzer ve suçluluk duygusunu artırır. Bu gibi durumları çocuğunuza bakan kişiye atfetmemeye çalışın, hatta çocuğunuz kendisine bakan kişiyi bu kadar sevdiği için sevinin.
Bu durumları çocuğunuzun size verdiği bir mesaj olarak da algılayabilirsiniz; onunla daha çok birlikte olun ve oynayın.
Doc. Dr. Tevfik Yoldemir