Ömrümüzün yarısını çocuklarımıza kibar olmayı öğretmeye çalışmakla geçiriyoruz öyle değil mi? Ne kadar başarılı olabildiğimizi bize gelinlerle damatlar söyleyecek elbette ama, biz elimizden geleni yapıyoruz da biz bu kurallara ne kadar uyuyoruz?
Tatil için evden ayrılırken, iş çantamız ve topuklu ayakkabılarımızla birlikte terbiyemizi de evde bırakırsak çocuklarımıza ne kadar iyi örnek olabiliriz?
Peki, daha iyi bir örnekle açıklayalım.
Otel için rezervasyon yaptırdınız. Gittiniz ve henüz odanız hazır olmadığı için beklemeniz gerektiği söylendi (bir klasik). Suratınız düştü, dönüp kocanıza söylenmeye başladınız. O esnada otel görevlisi istediğiniz deniz manzaralı odada kalamayacağınızı, bir aksilik olduğunu ve otopark manzaralı odalardan birinde kalmanız gerektiğini söyledi.
Şimdi gerçekçi olalım, tamam hoş bir durum değil ama duyduklarınız karşısında konuşmanıza; “ne hakla” diye başlayıp, “sen benim kim olduğumu biliyor musun?” klasiğiyle devam ettiğiniz zaman çocuğa verdiğiniz mesaj “istediğini alamıyorsan danalar gibi böğürebilirsin!” olmuyor mu?
Sonrasında öğlen yemeğinden önce dondurma isteğine “hayır” diyen anneye inat kendini yere atıp saçını başını yolan çocuktan utanmak hayli anlamsız öyle değil mi? Sizin bir gün önce resepsiyonda yaptığınız enstalasyonu kendi tarzında yorumluyor, başka bir şey değil.
Unutmayın! Çocuklar en iyi gözlemleyerek öğrenirler.
En çok da sizi gözlemliyor olacaklar.
Ne “tembihlediğinizden” daha çok, sizin nasıl davrandığınız önemli.
Tatilde aksilikler sevimli değil elbette ama sakin olmadan sukunet beklemeniz de çok akılcı olmayacaktır.