Nihayet beklenen an gelmiştir. Korkular tedirginlikler bitmiş içerde tekmeler atan, sağa sola dönüp duran bebek dünyaya merhaba demiştir. İçerideki sessiz sedasız, sakin yaşamdan çok farklı bir dünya beklememektedir onu. İçerisi sıcacık, anne ile devamlı bir arada, yemek yedim, çiş yaptım, kaka yaptım altım kirlendi sıkıntısı yok, her şey hazır, sıcak mikropsuz anne kanından güzelce gelir iken artık işler içerideki gibi değildir. Dışarıda hayat çok farklıdır, ama artık bu işin geri dönüşü de yoktur. Mecburen uyum sağlamak gerekmektedir. Uyum sorunu olanlar hasta olmakta, sorunu çok fazla olanlar ise bu dünyaya veda etmektedirler. Bazen bu süreçte bebeğe çeşitli girişimler yapmak gerekebilir. Fitiller, ilaçlar, iğneler, serumlar gibi. Ama bu tedavilerin sonucunda her şey yoluna girdikten sonra çekilen bütün sıkıntılar unutulmakta ve dünyanın en güzel varlığına, bir evlada sahip olunmaktadır.
Yeni doğan bebekler çok güzel kokarlar, temiz ve saf melekler gibidirler, tabi ki kaka yapınca değil. Yumuk yumuk elleri, şiş gözleri vardır. Bazıları da cin gibidir, gözünü bir açar bir daha kapatmaz uyut uyutabilirsen, hele bir de ağzını açınca, ufacık bir bebekten bu kadar ses nasıl çıkar diye insan şaşırır. İlk 3-5 dakika bu ses güzel gelir ama devam ettikçe insan hem sıkılır, hem de korkmaya başlar. Acaba bir yerine bir şey mi oldu, canı mı yanıyor, aç mı kaldı, ben bebeğime bakamıyor muyum, bakamayacak mıyım, büyütemeyecek miyim gibi karamsar düşenceler başlar. Böyle zamanlarda insan yanında deneyimli, kendisine yol gösterecek birisine çok ihtiyaç duyar, o anda söylenebilecek bir söz, bebeği birisinin alıp, anneyi 10 dakika bile rahatlatması sonsuz bir moral desteği olur. Ama ne gezer, büyük şehirlerde herkesin işi gücü vardır, ulaşım sorunu vardır, baba çalışmaktadır. Velhasıl zor iştir çocuk büyütmek, hele yardımsız ve hele de büyük şehirdeyseniz ve karı koca çalışıyorsanız. Büyük emek ister, zaman ister, sevgi ister, şefkat ister, para ister, en önemlisi de cesaret ve dayanıklılık ister. Ama sonuçta niyet edip gayret de edince olmayacak bir şey yoktur. Evlat sahibi olmak, anne baba olabilmek bu zorlukların hepsine değer.
Doğum sonrasında bazen süt birikimine bağlı, bazen de çeşitli hastalıklara bağlı ateş yükselmeleri olabilir, 38 dereceyi geçen her ateşte doktora başvurmak gerekir. Karında şişlik, aşırı ağrı, fazla miktarda kanama olması, vajinal doğumda dikişlerde şişlik, ağrı, kızarıklık, sezaryen doğumlarda aynı şikayetler olursa yine doktora başvurulmalıdır. Oluşan kanamalar gittikçe azalıp rengi açılarak genellikle 3. haftada biter, bazen az miktarda 6 hafta devam edebilir. Hamilelikte, tansiyonu yükselenler, gebelik şekeri (gestasyonel diyabeti) olanlar, taburcu olurken verilen ilaçları düzenli kullanmalı, doktorun önerdiği zaman kontrol muayenesini yaptırmalıdır, korunma konusunda doktor veya doğumun gerçekleştiği sağlık kurumundan gerekli bilgileri almalıdır. Hiçbir şikayeti olmayan lohusalara da genellikle 6. hafta bitiminde kontrol muayenesi önerilir. Cinsel yaşam doğumdan en az 3 hafta geçtikten ve kanama bittikten sonra veya geleneklerimize göre 6. haftadan itibaren başlayabilir. İkinci bir gebelik ise, olağandışı bir durum yok ise en az 1 yıl geçtikten sonra düşünülebilir.
Sağlıcakla kalın.