Midedeki yanma, kaynama ve ağrı gibi şikâyetlerin bilinçsiz ilaç kullanımı ile giderilmeye çalışılması, mide kanserinin geç evrede yakalanmasına neden oluyor.
Görülme sıklığı bölgesel farklılıklar gösteren mide kanseri, dünyada en sık rastlanan kanser türleri arasında beşinci sırada bulunuyor. Uzakdoğu’da sık rastlanan mide kanseri, gelişmekte olan ülkelerde de görülürken ABD ve Kanada gibi gelişmiş ülkelerde az rastlanıyor. Mide kanserine bağlı ölüm oranları, görülme sıklığının önünde ilerliyor ve kanser nedeniyle yaşanan ölümler sıralamasında akciğer kanserinden sonra ikinci sırada yer alıyor.
Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Metin Çakmakçı ve Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Murat Gürsoy, mide kanserine yatkınlığı artıran faktörler ve korunma yolları hakkında merak edilen soruları yanıtladı:
Kaç çeşit mide tümörü bulunuyor?
Midede birçok hücre var. Mide mukozasında (iç yüzeyinde) salgı hücreleri, asit salan hücreler ve hormon salan enterokromafin hücreleri bulunuyor. Mide mukozasının altında ise kas hücreleri yer alıyor. Tümör oluşumu bu hücrelerden birine bağlı olarak ortaya çıkabiliyor.
En sık görülen mide tümörleri, midenin iç duvarını kaplayan mukozadan kaynaklanıyor ve intestinal ile diffüz tipler olmak üzere ikiye ayrılıyor. Bu tipler arasında en çok rastlanan ise intestinal tip tümörler oluyor. Söz konusu tümörlerin görülme sıklığı 60-70’li yaşlarda artıyor. Diffüz tipin görülme yaşı belli olmamakla birlikte, neden kaynaklandığı da tam olarak bilinmiyor. Ayrıca kas hücresinden kaynaklanan leyomiyom türü tümörler, enterokromofin (hormon salgılayan) tümörler de daha nadir olarak görülüyor.
Mide tümörü nasıl gelişiyor?
Mide kanserlerinin oluşumunda bilinen en önemli neden helikobakter pilori bakterisi. Ancak bu durum mikrobu taşıyan her insanın mide kanseri olacağı anlamına gelmiyor. Kansere yatkınlığı artıran ve tanı konulduğu anda mutlaka var olan standart antibiyotik tedavisinin uygulanması gereken helikobakter pilorinin bulaşması en sık anneden çocuğa geçiş şeklinde oluyor ve kuşaktan kuşağa aktarılıyor. Karı-koca ilişkisi gibi uzun süreli yakın ilişkilerde de bulaşabiliyor. Helikobakter pilorinin kansere zemin hazırlaması, bu mikrobun gastrit ya da iltihap oluşumuna neden olmasıyla gerçekleşiyor. İltihap olan bölgede zaman içinde oksitlenme ve buna bağlı olarak doku yıkımı oluşuyor, ortam asiditesi artıyor. Bu iltihaplar bir süre sonra hiperprolatif denilen, hücrenin çoğalma hızını artırıyor ve durum kontrolsüz hale geliyor. Helikobakter piloriye bağlı sürekli gastrit oluşumunda bir süre sonra atrofiye geçiş oluyor. Midenin belli başlı ifrazat yapan hücreleri azalıyor ve intestinal metaplazi durumu ortaya çıkıyor. Bu iki değişimin ardından da, displazi denilen hücrelerin kötü hücrelere benzer hal almaya başlaması durumu oluşuyor. Bu durum hafif, orta ve şiddetli displazi olarak sınıflandırılıyor.
Kanserin ortaya çıkmasını artıran başka faktörler var mı?
Yanmış kırmızı et, dondurulmuş ve bayat tüketilen gıdalar, çok tuz kullanılan turşu, salamura ve çiğ balık gibi gıdaların tüketimi kanser riskini artırıyor. Bu tür gıdaların sıkça tüketildiği coğrafyalarda mide kanseri görülme oranı da artıyor. Ülkemizde de doğu illerine doğru gidildikçe vakalarda artış görülüyor. Geçmiş yıllarda elimizde mikroba dönük tedavi seçenekleri bulunmadığı için, ülser nedeniyle mide ameliyatları çok sık yapılıyordu. Bu hastalarda midenin yarısının çıkartıldığı oluyordu. Midesinin yarısı çıkartılmış olan hastalarda mide kanseri gelişme riski özellikle 20 seneden sonra arttığı için, 20 sene ve daha öncesinde mide ameliyatı geçiren hastaların düzenli olarak endoskopik kontrolden geçmeleri öneriliyor.
Ayrıca A kan grubuna sahip hastaların kanında bulunan bir antijen, mide hücresinde de salgılanıyor. Helikobakter mikrobunun bu antijene yapışıp yerleşmesi ve dolayısıyla iltihap oluşması kolay olduğu için kansere yatkınlık artabiliyor. Ancak bunlar kesinlikle birebir ilişkiler değil. Her A kan grubuna ait kişinin paniğe kapılmaması gerekiyor. Helikobakter pilori mikrobunun da genetik çeşitliliği bulunuyor. Mikropta bulunan bazı genler mikrobun mideye yerleşmesinde ve insanın bu mikroba geliştireceği bağışıklık yanıtında önemli rol oynuyor. Bu tür genetiği olan mikropla enfekte olan kişinin gastriti daha şiddetli oluyor ve kanser eğilimi artıyor.
Mide ülseri kanser açısından risk oluşturuyor mu?
Biyopsi alınan nokta kanser hücresine denk gelmeyebiliyor. Mide ülserlerinde alınan biyopsinin sonucu olumlu çıktığı halde ilerleyen dönemlerde kanser oluşabiliyor. Bu nedenle mide ülserlerinde patoloji iyi çıksa da tedaviden 1-1.5 ay sonra endoskopinin tekrar edilerek ülserin devam edip etmediğine bakılması gerekiyor.
Ne tür şikâyetlere yol açıyor?
Şikâyetler tümörün bulunduğu yere göre değişiyor. Genellikle klasik gastritte ve ülserde var olan yanma, ekşime, kaynama ve ağrı şikâyetleri oluyor. Yemek borusunun alt ucunda yer alan tümörlerde lokma yutarken tıkanma hissi oluşuyor. Mide tümörleri kansızlığa da neden oluyor. Özellikle erkeklerde kansızlık saptandıysa hem mide hem bağırsak kanseri yönünden izlenmeleri öneriliyor. Mideye bağlı şikâyetler genellikle hekime gitmeden antiasitler kullanılarak tedavi edilmeye çalışıldığı için, hastalar hekime genellikle ileri evrelerde ve yayılmış kanser ile geliyorlar.
Endoskopide nelerle karşılaşılıyor?
Tanısal anlamda yapılan endoskopi yaklaşık 10 dakika sürüyor ancak mideye girildiğinde kanama, polip gibi durumlarla da karşılaşılabiliyor. Kanama riskini düşürmek için ek işlemler yapılıyor. İğneli kat eterlerle kanayan yerin içine bazı ilaçlar veriliyor veya elektrikli koterle kanayan bölge yakılıyor. Midede rastlanan poliplerin yüzde 90’dan fazlası zararsız oluyor. Bunlarda kanser nadir olarak gelişiyor ancak çıkartılıp patolojiye gönderilmesi gerekiyor. Küçük polipler, tekrar üremesini engellemek için elektrikli koterle yakarak çıkartılıyor. Büyük bir polip ise tabanına bir kement atılarak, yine elektrikli koterle dağlayarak çıkartılıyor.
Dokunun kanserli çıkması ya da kuşkulanılması durumunda tomografi, PET CT ve MR gibi görüntüleme yöntemleri ile kanserin yayılımına bakmak ve tedaviyi bu sonuçlara göre planlamak gerekiyor. Özellikle kanserin evrelenmesinde mide duvarının katmanları görüntüleniyor. Bunu en iyi sağlayan yöntem endoskopik ultrason. Tanının koyulmasından sonra genel cerrah ile onkoloji ve radyoloji uzmanları tedavi planını yapıyor. Mide ameliyatlarında hastanın sağkalımı açısından midenin tamamının çıkartılması tercih ediliyor. Midenin çıkartılmasında sonra doğabilecek sıkıntılar nedeniyle gastroentereloglara yine görev düşüyor.
Bu kanser türünden korunmak mümkün mü?
Mide kanserine neden olan yanık, dondurulmuş, bayat ve tuzlu gıdaların tüketiminden kaçınmak; bunların yerine taze sebze ve meyve tüketimine ağırlık vermek önem taşıyor. Helikobakter pilorinin tedavi edilmesi, ülser tedavisinin ardından kontrollerin yapılması, mide ameliyatı geçirmiş hastaların düzenli kontrol edilmesi ve mide şikâyeti olanların bilinçsiz ilaç kullanmak yerine uzman hekime başvurması, mide kanserinin oluşumunu engelleyebildiği gibi erken tanı sayesinde tedavi edilmesini de sağlıyor. Bazı vitaminlerin mide kanserinden koruduğu ile ilgili iddialar olsa da, bunlarla ilgili genel bir fikir birliği henüz bulunmuyor.
ntvmsnbc