Parfüm konusu önemli. İyi parfüm konusuna acayip takıyorum ben. Bazen bütçemi aştığım da oluyor bu yüzden. En son “şöyle bir bakayım neler çıkmış” diye parfüm şişelerinin arasında dolanıyordum. Hassas bir nokta olduğundan satış görevlisi belirdiği anda kaçmayı planlamıştım çünkü mevzu bahis parfümse bir şekilde satıyorlar bana.
Bir o şişeyi, bir bu şişeyi kokluyordum ki arkamdan gizlice yanaşan gay satış görevlisi “Hayır hiçbiri değil,” dedi. Gay olduğunu vurgulama sebebim şu. Bence gay'ler kesinlikle sanat, görsellik, giyim, kuşam, takı, makyaj, çizim, moda, parfüm konularında özel bir yeteneğe sahipler. Ne zaman gay bir satış görevlisi “Bir de şu pantolonu deneyin,” dese cuk oturur, “Ama şu renk allık sürün,” dese tam rengimi bulur. Doğuştan yetenekliler. Bu sebeple yanıma gelip “Hayır hiçbiri değil,” diyen gay satış görevlisinin eksenine girmem sadece birkaç saniye sürdü. Beni ipimden tuttuğu gibi başka bir standa götürüp Dior’un Pure Poison parfümü çıkardı.
Ben "Poison çok ağır oluyor,” falan diyene kadar parfümü üzerine sıktı ve dedi ki; “Madem erkek gibi giyiniyorsun, en azından kadın gibi kokmalısın. Senin yerinde olmak isteyenleri bir düşün… Bunu kendine borçlusun”.
Parfümü en büyük boyundan aldım.
Ağır değil hafif bir koku, yaz kokusu. Kalıcı, hoş, pahalı evet; ama kot pantolon ve spor ayakkabılarıma rağmen kadın gibi kokuyorum.
Ve çok şanslıyım…