Kadın vücudu tamamen doğum üzerine kurgulanmıştır. Göbek deliğinin altında kalan cilt esnemeye müsait, hamilelik sırasında genişleyebiliyor ve bebeğe yer açabiliyor. Ama diğer yandan da vücut bu cilt bölgesini gözden çıkarmaya hazır olmalı ki içindeki bütün kollajen yapısı zayıf, çatlamaya, yırtılmaya, sarkmaya ve kırışmaya son derece meyilli. Eğer hamilelikler sırttaki gibi bir derinin altında olabilseydi doğum sonrası her şey normale döner, çatlaklar oluşmaz, yağlanma bile sınırlı kalırdı. Bu gözden çıkarılmış deri adası göbek deliğinin 3 cm. kadar üzerinden başlıyor ve yanlara doğru hamile bir karında şiş olan bütün alanı kapsıyor. Eğer hamilelik sırasında alınan kilolar da belli bir seviyenin üzerinde ise çok tipik bir deformasyon görüntüsü ortaya çıkıyor: karın çatlakları, ciltte sarkıklık, göbek deliği etrafında şekil bozukluğu ve deri altında kontrol dışı bir yağlanma.
Bunlara ek olarak, genellikle gözden kaçan bir sorun da karın kaslarında ortaya çıkan gevşeklik. Hamilelik sırasında karın duvarı büyüyen bebeğe yer açmak için öne doğru genişliyor ve orta hattı oluşturan iki kas sütunu (bunlara “rektus” kasları deniyor, sporcularda karın kası olarak gördüğünüz baklava baklava gözüken kaslar) birbirlerinden ayrılmaya başlıyorlar. Bu ayrılma doğum sonrası kendini bir miktar toparlasa da asla eski sağlamlığına dönemiyor.
Karın germe ameliyatında yapılan bütün bu sorunları düzeltmek. Ameliyatın özeti göbek deliğinin 3 cm. kadar üzerinden başlayan bir hattan aşağı doğru bir bölgede kalan ve deforme olmuş bütün cildi çıkarmak, karın kaslarındaki gevşekliği onarmak, fazla yağları ve göbek deliği etrafındaki deformasyonları düzeltmek. Her estetik ameliyatta olduğu gibi karın germe ameliyatını yapmanın da bir çok değişik tekniği var. Ben yan gerilimli abdominoplasti olarak bilinen ve bence olmazsa olmaz bir teknik kullanıyorum. Burada temel prensip asıl sorunun, sarkıklığın orta hatta, yani göbek deliğinin altında değil daha yanlarda, yani kasıklar seviyesinde olduğu. Yani maksimum gerginlik orta hatta değil yanlara veriliyor, ve bu şekilde yanlardan çok daha fazla cilt ve deforme doku çıkarılarak hem kasıklar, hem de bel bölgesi de şekillendiriliyor. Bu tekniğin neden daha iyi olduğunu anlamak için aynanın karşısına geçip iki elinizle kasıklarınızı bütün gücünüzle yukarı çekin. Bacaklarınızdaki ve belinizdeki gerilme etkisini bu teknik ameliyat sonucunda sağlamış oluyor. Ameliyat sonunda bir iz kalması kaçınılmaz. Bu iz zamanla çok silikleşse de erken dönemde, özellikle ilk 6 ay belirgin oluyor. Teknik olarak da mayo sınırları içerisinde saklanacak bir hatta oturtmak genellikle mümkün.
Ameliyattan sonra ilk üç gün zor dönem. Aslında sanıldığı kadar ağrılı bir ameliyat değil. Ağrı karın bölgesinin düz tutularak dikiş hattının gerilmesinden kaynaklanıyor. Yapmanız gereken de yatağınızda “cenin” pozisyonunda kalmak. Yan da yatabilirsiniz düz de, asıl önemli olan dizlerinizin kırık bir şekilde yüzünüze olabildiğince yakın durmasını sağlamak. En kolayı yataktan çıkıp bir kanepeye, dizlerinizi karnınıza çekip oturmak. Bu vücut şeklini alabilirseniz ağrınız neredeyse hiç olmayacaktır. Hastanelerde sık yapılan bir hata hastaların dizlerinin altına yastıklar doldurarak karın bölgesini gevşek tutmaya çalışmak oluyor. Oysa bu yastıklar tam tersi hastaların dümdüz yatmalarına sebep olur ve dikiş hattını germeye başlar. Bu iki büklüm cenin pozisyonunu ilk 3 gün ayağa kalkarken de devam ettirmek gerekiyor. Ayağa kalkmak, dolaşmak, hatta ikinci günden sonra yıkanmak serbest. 6-7 gün bir karın korsesi kullanmak ta da fayda var. İşe dönüş en erken 1 hafta, yapılan ameliyatın çapına göre 10 günü de bulabiliyor.
Çıkabilecek sorunlar:
Bu ameliyat ile ilgili özel bir risk yok. Hematom, enfeksiyon çok nadir de olsa kitaplarda yazan komplikasyonlar. Yara izlerinde, özellikle gergin hatlarda kötü iyileşme olabilir, zamanla bunlar azalacaktır ama bazen bu kötü izleri elden geçirmek gerekebiliyor. Özetle asıl sorun ilk hafta biraz sıkıntı çekmeyi, özellikle ilk üç gün iki büklüm yaşamayı göze alabilmek.
Dr. Teoman Doğan'ın makalesinden alınmıştır.