Malum, hayat kısmen bizim çizdiğimiz ama büyük ölçüde de bizim haricimizdeki faktörlerce de tayin ve takdir edilen bir süreç…
Dünyaya gelmenden sen sorumlu değilsin…
Ananı, babanı ve akrabalarını sen seçmedin.
Onların genlerindeki faydalı veya tehlikeli olanlardan sen sorumlu değilsin.
İçine doğduğun toplumu, grubu, sınıfı ve diğer her türlü şeyin hiçbirini sen seçmedin.
Ebeveyninin hatalarını, bencilliklerini, komplekslerini, mutsuzluklarını, eziyetlerini sen tercih etmedin.
Oradan buraya rüzgârda salınan yaprak gibi uçurulduysan, bu asla senin iradenle olmadı.
Hangi mekteplerde tahsil edeceğini, hangi öğretmelerden ders alacağını, sana onların nasıl davranacağını kimse sana sormadı.
Annenin vurduğu yerde gül biter diye yediğin köteklere sen asla müstahak değildin.
Velhâsıl, başına gelen nahoş veya hoş şeylerin tamamına yakını senin arzu ettiğin yahut tasvip ettiğin şeyler değildi.
Ama işte bu ahvâl ve şerait içinde yetiştin, travmaların ve hüzünlerin senin motivasyonun da oldu.
Pes etmemeyi ve mücadeleyi öğrendin.
Kendini aşmaya mecbur ve mahkûm olduğunu fark ettin, etmeseydin zaten çoktan düşmüştün bir batağa.
Artık inisiyatif sendeydi, sana reva görülenleri sen yapmamak için ham taşını yontup küp gibi yapmalıydın. Zaaflarının ve üstünlüklerinin yeterince farkında olup, onları en iyi şekilde sevk ve idare etmeliydin, etmelisin ve hep edeceksin.
Yani kendi mücellidin sensin artık.
İşte, şu veya bu şekilde hayatta kalmanın, yenilmemenin ve galip gelebilmenin altın anahtarını al eline…
Her şeyde, her hâlde ve şartta, daima %51 sen önemlisin.
Anandan, babandan, karından, kocandan, evladından… Her şeyden %51 sen önemlisin.
Unutma ki %51 ile kalan %49 arasındaki fark %2’dir, %1 değil!
Bunu abartırsan eğer, “%60 ben önemliyim” dersen, iflah olmaz bir egoist olursun en azından.
İyice abartırsan eğer, “%90 ben önemliyim” dersen, iflah olmaz bir narsisist olursun. Bu belki de seni maddî başarıya götürebilir ve kaadir-i mutlaklığın elbet bir gün gelir, biter. İşte o zaman kendinle baş başa ve yapayalnız kalırsın.
Altın formül: %51.
Hani tayyarede anons ederler ya “eğer kabin basıncı azalacak olursa, oksijen maskeleri otomatik olarak düşecektir. Önce çocuğunuza değil, kendinize takın” diye.
İşte o!
Eğer önce sen güçlü ve kendini seven, kendine %51 öncelik tanıyansan, ancak o takdirde çocuğunun hayatını kurtarabilirsin…
Eğer en sevdiğinin başına bir şey gelirse, ancak böyle mücehhezsen ona yardımcı olabilirsin, hatta uğruna hayatını dahi feda edebilirsin. Ahmakça bir ölümü diğerkâmca bir fedakârlıktan ayıran tek belirteç, aklıselîmin yerinde olarak ve aklını kullanarak karar vermiş olmaktır.
Eğer “sen” bir “sizseniz, mesela bir karı koca”, mesela anne ve baba, evladınız karşısında da %51 siz önemlisiniz.
Ancak o takdirde onu iyi yetiştirebilir ve kaçınılmaz olarak evden uçup gittiğinde, ikiniz kaldığınızda yaşlanmış ve saçlarınız beyazlaşmış, hâlâ sürer bağınız ve aşkınız.
Ve inanın ki, ancak o takdirde evladınız sizi bayramda seyranda da olsa, içinden gelerek arar.
Dostlarınız bâki kalır kalabildiğince.
Kaçınılmaz sona geldiğinizde de, vakar ve gururla ayrılırsınız hayattan.
Geride kalan(lar) da o kadar sevgi ve saygıyla anar sizi.
Tıpkı Ertaç İlkay gibi, Tanju Koray gibi, İlker İnal gibi…
Acta est Fabula!
Ruh cesetten ayrılırken dahi %51 önemli olacaktır.
Hayat denen zilletten ve illetten vuslata uçarken,
bir gülümseme ve iki damla gözyaşı kalır geriye, kalabilirse…
Prof. Dr. Kerem Doksat