Son günlerin konuşulan en popüler ve en can yakan konularından biri, “Kadına yönelik şiddet.”
Kadına yönelik şiddet konuşuladursun, her gün başka bir şiddet haberi gelmeye devam ediyor.
Son olarak İzmir’de karakolda yaşanan ve şimdilerde açığa alınan polislerin gözaltındaki bir kadını nasıl dövdüklerini tüm Türkiye dehşet içinde izliyor. Yargı süreci devam eden bu olayın yankıları devam ederken, ortaya çıkan gerçekler olayın ne kadar vahim bir hal aldığını gözler önüne seriyor.
Polislerin olaydan sonra aldığı rapor ise tam anlamıyla pes dedirtecek cinsten… Rapora göre polisler, dayak yiyen kadından şikayetçi oluyor ve kollarının ağrıdığını söylüyor.
Tüm Türkiye bu olayla sarsılırken kadınlar eşlerinin, sevgililerinin ve ailelerinin şiddetine maruz kalmayı sürdürüyor. Son olarak ise Zonguldak’ta, eski erkek arkadaşı tarafından tehdit edildiği gerekçesi ile savcılığa başvuran ve ilk duruşma öncesi adliye önünde, eski sevgilisinin kurşunları ile öldürülen 25 yaşındaki genç bir kadının ölümü, olayın vehametini ortaya koyuyor.
Daha çok kadına yönelik şiddet olaylarında gündeme gelen Adli Tıp artık poliklinik olarak hizmet veriyor. Hem de tamamen mağdurların haklarını göz önünde tutarak.
Bu poliklinikte öyle fiziksel şartlar hazırlanıyor ki, travmaya uğramış kişiler tekrar travmaya uğraması asgari düzeye indiriliyor. Şiddet mağduru, hastaneye gelen diğer kişilerin meraklı bakışlarına maruz bırakılmamak için hastane dışında, hemen giriş kısmında bulunan Adli Tıp Poliklinikte muayene oluyor.
Bakırköy Dr. Sadi Konuk Araştırma ve Eğitim Hastanesi bahçesinde kurulan Adli Tıp Polikliniği’nde görev yapan Adli Tıp Uzmanı Dr. Oğuzhan Ekizoğlu ile Adli Tıp’ı konuştuk.
Adli Tıp Polikliniği ne zamandan beri ve neden var?
2.5 yıl önce hastane bünyesinde kuruldu. Polikliniğimizi, özellikli kılan ana unsur, Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu dışında Sağlık Bakanlığı bünyesinde kurulan bir poliklinik. İstanbul’da bu anlayışla ilk olarak bu poliklinik kuruldu. Spesifik olarak, adli tıp vakalarına bakıyoruz ve 24 saat hizmet veriyoruz.
Hastaların dağılımından bahsedebilir misiniz?
Hastanemizde temel unsur, gözaltı muayeneleri oluşturuyor. Şahısların gözaltı süreçlerinde, herhangi bir sağlık problemi ya da kolluk kuvvetlerinden herhangi bir şiddet görüp görmedikleri ile ilgili vakalara bakıyoruz. Bunun yanı sıra kadına yönelik şiddet olguları ve sırasıyla travma, darp ve gerek yetişkinlerde gerek çocuklarda tecavüz vakaları, fazlasıyla baktığımız vakalar arasında yer alıyor. Tecavüz olaylarında daha çok 18 yaş altı çocuklara tecavüzün olduğunu görüyoruz.
Adli Tıp’a gelmek ve rapor almak isteyen birisi ne yapmalı?
Burada iki tane farklı durum var. Bir, kişi şiddete maruz kaldığında ilk hedefi rapor olmak olmuyor. Sağlığı bozulan bir kişi acil servise başvuruyor. Burada hemen müdahale ediliyor ve daha sonra polis noktasına haber verildikten sonra, adli tıp kısmına geçiliyor. Daha ağır olmayan, ayakta kendi sürecini takip eden kişilerin, ilk etapta kolluk kuvvetine şikayetçi olması gerekiyor. Adlı tıp raporu alabilmek için, kişileri hastanemize bir üst yazı ile bize yönlendiriyor.
Şu konuya özellikle dikkat çekmek istiyorum. Kadınlar şiddete maruz kaldıktan sonra, hastaneye gelip rapor almak ama herhangi bir adli süreç başlatmak istemeyebiliyorlar. Bunu kendilerini koruma yöntemi olarak düşünüyorlar. Ama bir hekim ve bu süreç içinde bulunan biri olarak, kadınlarımıza bunu tavsiye etmiyorum. Çünkü bir raporun kendilerini, eşlerine karşı korumada yetersiz olduğunu istatistikler de ortaya koyuyor. Bu tür durumlarda biz kadınları şikayetçi olmaları ve adli süreci başlatmaları noktasında yönlendiriyoruz.
Tabii bir diğer unsur da, hekimlerin TCK’da yer alan adli olgu bildirim yükümlülüğüdür. Bir hekim, adli bir olayla karşılaştığında bunu bildirmekle yükümlüdür. Herhangi bir adli süreç başlamadan, adli rapor alma mevcut düzenlemelere göre çok zor.
Bu poliklinik hazırlanırken fiziksel olarak dikkat edilen şeyler var. Mesela filtreli cam gibi. Bu önlemler ne için?
İki grupta ele almak lazım. Bunlardan bir tanesi gözaltı muayenesidir. Bu muayeneler, ulusal kanunlarımız dışında, uluslararası kanunlarla belirlenmiş birtakım gizlilik unsurları içerir. Bunlar da hasta ile hekimin yalnız kalması, kıyafetlerini çıkarması ve muayene esnasında kolluk kuvvetlerinin orada bulunmaması gibi şartlar vardır. İlk olarak bunu sağlamak için, bu fiziksel şartları yerine getirmek zorundayız zaten. İkinci olarak zaten travmaya uğramış kişilerin hastane içinde diğer kişiler tarafından rahatsız olmadan, kendini daha rahat hissedebileceği bir muayene ortamında olmasını istedik. Mümkün olabilen en izole alanda hastanemizde böyle bir poliklinik hazırladık.
Bir nevi mahremiyeti de korumuş oluyorsunuz.
Mahremiyetten ziyade tekrarlayan travmalardan korumak istedik. Aynı süreçten geçmesini engellemek, tüm sürecin tek bir noktadan halledilmesini sağlamaktı asıl amaç.
Devam edecek...
Röportaj: Meliha Üçel