Cumhuriyet tarihinde ilk kez eski bir Genelkurmay Başkanı tutuklandı.
Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, 'İrticayla Mücadele Eylem Planı' davasıyla birleştirilen 'İnternet Andıcı' davası kapsamında tutuklandı. Başbuğ'a yöneltilen iki suçlamadan biri, "silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek".
Başbuğ, tutuklama kararı sonrası sağlık kontrolü için adliyeden çıkartılırken yaptığı kısa açıklamada, "Türkiye Cumhnuriyeti Devletinin 26. Genelkurmay Başkanı, silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek suçlamasıyla tutuklanmıştır. Taktir yüce Türk milletinindir" dedi.
'İnternet Andıcı' davasında bazı sanıkların tanık olarak dinlenmesini talep ettiği, tutuklu sanıklardan dönemin Genekurmay İkinci Başkanı emekli Orgeneral Hasan Iğsız’ın, ‘İnternet Andıcı’nda bilgisinin olduğunu söylediği eski Genelkurmay Başkanı Başbuğ hakkında, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcıvekilliğine yazı yazmış ve bunun üzerine Başbuğ hakkında soruşturma başlatılmıştı.
Başbuğ da, soruşturmayı yürüten Özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcısı Cihan Kansız tarafından dün 'şüpheli' sıfatıyla ifade vermek üzere adliyeye çağrılmıştı. Eski Genelkurmay Başkanı adliyeye, saat 13.30 sularında gitti.
Yaklaşık 7 saat boyunca Başbuğ’un ifadesini alan savcı Kansız, eski emekli orgenerali, 'silahlı terör örgütü yöneticisi olmak' ve 'cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmaya kısmen veya tamamen engellmeye teşebbüs etmek' suçlarından tutuklanması talebiyle mahkemeye sevk etti.
Yaklaşık 1.5 saat Başbuğ'un ifadesini alan İstanbul Nöbetçi 12. Ağır Ceza Mahkemesi üye hakimi, saat 00.30 sularında emekli orgeneralin tutuklanmasına karar verdi. Sağlık kontrolünden geçirilen Başbuğ, Silivri Cezaevi'ne götürüldü.
İlker Başbuğ’un bir hafta içinde karara itiraz hakkı bulunuyor. İtiraz itiraz yapılırsa, bunu da, bu kez tüm heyetiyle birlikte tutuklama kararı veren 12. Ağır Ceza Mahkemesi değerlendirecek.
Başbuğ, kendisini tutuklayan mahkemede şunları söyledi:
"Bu suçu reddediyorum. Bu suçlamayla itham edilen kişi, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 26. Genelkurmay başkanıdır. Bunu tarihe not olarak düşmekte yarar görüyorum...
Ben Genelkurmay Başkanı olarak TSK’nın komutanıyım ki bu TSK, dünyanın sayılı en güçlü ordularından biridir. Böyle bir orduya komuta eden birisinin, silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmekle suçlanmasına gerçekten trajikomik diyebiliriz.
Ben 2002 yılı 30 Ağustosun da orgeneralliğe terfi ettim ve 2003 Ağustosu itibariyle Genelkurmay İkinci Başkanlığı görevine atandım. Bu görevi yaptığım 2003-2005 yılları arasında çeşitli vesilelerle sayın Cumhurabaşkanı ve gerekirse sayın Başbakan ile çalışmalarımız oldu. Yine bu siyasi iktidar tarafından 2006 yılında Kara Kuvvetleri Komutanı olarak atandım. Yine şu andaki hükümetimiz tarafından, 2008-2010 yılları arasında Genelkurmay Başkanlığı görevine getirildim.
Sayın Cumhurbaşkanı ve Başbakan'la ve MGK üyesi olarak bu hükümetin bakanlarıyla birlikte çalıştık. Şimdi elbette devletimizin istihbarat olanakları ve imkanları var. Bu kadar sene siyasi otoritenin en büyük makamlarıyla beraber çalışıyoruz ve benim o dönemlerde silahlı bir terör örgütü kurmam ve yönetmem tespit edilmemiştir ki bu üzerinde durulması gereken bir nokta.
Tespit edilmiş ve bu görevde tutulmuşsam bu da ayrı bir nokta. Bu suçlamayla emekli olduktan 1.5 sene sonra karşı karşıya kaldım. Çünkü üzücü ve anlaşılması zor olan, eğer ki benim bu faaliyetleri aktif görevim esnasında yaptığım iddia ediliyorsa ve bu faaliyetlerim o zaman devletin yetkili makamlarınca anlaşılmamışsa bunu da anlamak mümkün değildir.
Netice olarak, böyle bir idddiayı duymak, işitmek; silahlı kuvetler bünyesinde ülkeye ve devlete şerefiyle görev yapmış bir general olarak onuruma dokunmaktadır. Bir Genelkurmay Başkanının silahlı terör örgütü kurmakla suçlanması; bu bana verilecek en büyük cezadır. Bunun bu şekilde söylenmesi bile bana verilecek en büyük cezadır, daha büyüğünün olacağını düşünmüyorum.
Takdir mahkemenizindir, bizler gelip geçiciyiz ancak sizler tarihe not düşeceksiniz."
ntv