Mektup
“Oğlum 6 yaşında ve çok problemli. Aşırı inatçı, sabırsız ve sinirli. Kendisine zarar veriyor. Yüzünü gözünü tırnaklıyor, başını yerlere vuruyor. Bu sıralar ben de çok sinirliyim. İşimden dolayı çok yoruluyorum. Ona yansıtmamaya çalışsam da, bazen onun yaptıklarından etkilenip kötü tepkiler verebiliyorum. Çocuk gelişimi uzmanıyım ama okulda öğrendiklerimi kendi çocuğuma uygulayamıyorum.”
Mektuptaki annenin rehberi; bildikleri ve düşüncelerinden çok yaşamın özü olmalıdır. Ayrıca, annenin enerjisinin sınırlı olduğunu ve bu enerjiyi ihtiyaçların önceliğine göre kullanabilmeyi başarması şarttır. Genetik materyali korumaya yönelik davranışlar her zaman için önceliklidir. Bilimsel görüş de bunu dikte eder. Bilimsel görüşlerin doğru anlaşılarak doğru yorumlanması kadar, doğru uygulanması da şarttır. Aksi halde, beklenenin tam tersi sonuçlar elde edilir. Çocuk gelişim uzmanı olan bu annenin, okuduklarını anlayamadığı, yorumlayamadığı ya da uygulayamadığı düşünülebilir.
Anne, çocuğun sinirli olduğunu anlatıyor, ancak onun bu tutumunun nedenleri konusuna değinmiyor. Buradan annenin, davranışların bir sonuç olduğunun farkında olmadığı var sayılabilir. Öte yandan, kendi sinirli davranışlarının nedeni olarak yorgunluğunu öne sürüyor. Kendi davranışlarının bir nedeni olabileceğini düşünüyor, ancak çocuk için aynı yaklaşımı göstermiyor.
Annenin diğerlerini anlama konusunda yetersiz olduğu yorumu yapılabilir. Ayrıca, annenin kendi davranışlarının nedeni olarak öne sürdüğü gerekçenin de yeterince farkında olduğu iddia edilemez. Yorgunluğunu kendi davranışlarının nedeni olarak algılasaydı, yorgunluğunu en aza indirecek tedbirlere başvururdu. Annenin yorgunluktan söz edişi; bir neden aramaktan çok, yaşadıklarını dile getirmekle sınırlı görünüyor. Bilimsel gerçeklerin sözcüsü olan kitaplar, insanın düşünce sistemlerini yaşam boyu tecrübeyle elde edilemeyecek boyutta etkileyerek bireyin bakış açısını değiştirebilir. Yeter ki, kitaplar okunsun, anlaşılsın ve uygulansın. Sözün özü; kitaplar, içerikleri anlaşılıp içselleştirildiği ölçüde etkilidir.
Bütün bunlar uygulama için yetmez. Uygulamada önemli olan, içgüdülerin farkındalığı ve kontrol edilebilmeleridir. İçgüdüsel ihtiyaçlar doyurulabildikleri ölçüde kontrol edilebilirler. Mektuptaki annenin uzmanlığı çocuk gelişimi olsa da, kendi çocuğu karşısında annelerden biridir yani içgüdüleriyle baş başadır. Bu yüzden uzmanı olduğu bilgilerini kullanmakta zorlanıyor olabilir. Üstelik bir anne olarak üzüntüsüne, bir de mesleki açıdan yetersizlik duygusu eklenmektedir. Annenin bu olumsuz duyguları, çocuğu ile olan ilişkisine de olumsuz olarak yansır. Dolayısıyla, anne olumsuz duygularıyla baş etmeyi de hedeflemelidir.
Prof. Dr. Sabiha Paktuna Keskin, Davranışlara Söz Geçirmek