Geçtiğimiz elli yıl boyunca aile kurumunda ne gibi değişimler meydana geldiği üzerine bir durup düşünelim. Bu anne babalarla büyükanne ve büyükbabalar arasında iyi bir sohbet konusu olabilir; hatta çoğumuz çabucak upuzun bir liste çıkarabilir. Gerçekten de, hemen hemen değişmeden kalan tek şey, nasıl bir yapısı olursa olsun veya üyeleri kim olursa olsun ailenin güçlü bir ilişkiler düzeneği olduğudur.
Değişimle ilgili basit bir gerçeğe dikkat çeken ilk kişi, ünlü araştırmacı Charles Darwin (1809-1882) olmuştur: “En güçlü ya da en akıllı olan değil, değişime en iyi uyum sağlayan tür hayatta kalır.”
Darwin, uzak bir adadaki vahşi yaratıkları incelemiş olsa da, bu iddiayla aile kurumu arasında basit bir benzerlikten fazlası vardır. Ancak mutlu olmak, yalnızca evrimle ilişkili değildir.
Robert Crosnoe ve Glen Elder isimli araştırmacılar, bu açıklamanın bir aşama üstüne geçiyorlar. Yakın bir zamanda açıkladıkları çalışmalarına göre, hem aile, hem de iş yaşamında değişime açık kişilerin, diğerlerine göre üst düzey bir yaşamsal tatmin sağlama açısından yüzde 23 daha fazla şansları var.
Tabii ki birine, “eğer değişime açık olursan daha mutlu olursun” demek çok kolaydır. Ancak pratikte, istenmeyen ve beklenmeyen bir değişimle yüz yüzeyken bunu yapabilmek çok daha zordur. Örneğin eşiniz sizi terk ettiğinde; yakın bir akrabanız kötü bir hastalığa yakalandığında; çocuğunuz bunalıma girdiğinde...
Ancak yine de, en katlanılmaz değişiklikleri bile yöneterek, değişimi lehinize çevirebilecek bazı yaklaşımlar mevcuttur.
Değişimle başa çıkmanın yolları
Değişime açık mısınız? Veya sizden farklı bir şey yapmanız istendiğinde sinirlenip direnişe mi geçiyorsunuz? Bundan sonra ailenizle ilgili bir değişimle yüz yüze geldiğinizde, size yardım edebilecek aşağıdaki yaklaşımlardan bazılarını uygulamayı deneyebilirsiniz
Neyin değiştiğine, neyin değişmediğine dikkat edin: Bunalımdaki insanlarla ilgili yapılan çalışmalarda, “catastrophizing” adı verilen bir düşünce eğilimine çok sık rastlanmıştır. Türkçe’ye “felaket tellallığı” şeklinde çevirebileceğimiz bu davranış eğilimi, verili bir durumun en kötüsünü varsaymakla kalmaz, aksiliklere olanak vererek bir dizi başka talihsizliğin de gelişmesine sebep olur. Örneğin, “Arabamı otoparka koymak için param yok. Ama eğer ceza yersem, mortgage kredimin bu ayki taksitini ödeyememem. Mali durumumuz böyle kötü giderse ipotek koyabilirler. Sonunda kendimizi sokakta bulabiliriz…” Eğer bu tarz düşünmeye eğiliminiz varsa, duruma daha soğukkanlı bakmanız, olayları daha gerçekçi bir tarzda ele almanız gerekli demektir.
Yaşadığınız değişimi kendinize dikkatle tarif edin: Değişime karşı hisleriniz ne? Bunun hakkında açık açık konuşun (Çoğu insan, en azından yeni durumla yüzleşebileceği an gelinceye kadar, kızgınlık ve inkârı da içeren olumsuz duygular yaşar).
Sizi endişelendiren değişim sürecini kâğıda dökün: Endişenize sadece bir isim vermek bile işe yarayabilir; bu ayrıca olayın kendisine yoğunlaşmanızı sağlayacaktır.
Eğer değişiklik gerçekleşirse, olabilecek en kötü şeyin ne olabileceğini düşünün: Bu gerçekten korktuğunuz kadar kötü olmayabilir.
Söz konusu değişimin hayatınızı nasıl iyi yönde geliştirebileceğine dair bir değerlendirme yapın: Belki de olaya sadece olumsuz tarafından bakıyorsunuzdur.
Daha önce yaşadığınız benzer bir durumla başa çıktığınız zamanları hatırlayın: Şu anki durumda size yardımcı olacak her şeyin kapsamlı bir listesini hazırlayın.
Ailenizin ve arkadaşlarınızın görüş ve tavsiyelerini alın: Başka birileri benzer bir sorunla size gelseydi, neler söyleyebileceğinizi düşünün.
Üzerinde düşündüğünüz konuda uygulanabilecek pozitif yöntemlerin ayrıntılı bir listesini hazırlayın: Bu yollardan en iyi işleyeceğini düşündüğünüz birini veya birkaçını seçin. Sonra, olayın tamamını düşünüp durmak yerine, küçük de olsa sizi bir adım öteye götürebilecek bir şey yapmaya çalışın. Eski bir atasözünde dendiği gibi, binlerce kilometrelik bir yolculuk bile sadece bir adımla başlar ve normalde sizi sıkıntıdan boğabilecek durumlarla baş etmenin en iyi yolu çoğu zaman, küçük ve elde edilebilir hedeflere yoğunlaşmaktır.
Söz konusu değişime ne kadar uygun bir şekilde eğilirseniz, kendinizi değişime o kadar açmış sayılırsınız. Değişime karşı, kendinizi iyi hissetmenizi sağlayacak pozitif yanıt örneklerini biriktirdikçe, gelecekteki değişimlere uyum sağlama ve onu yönetme kapasiteniz konusunda kendinize olan güveniniz de güçlenecektir.