Kadın kadının kurdu derler ya sevgili okur. Gerçekten çok doğru! Ama kurt var kurt var biliyorsun. Mackenzie kurdu var mesela. Rus kurdu var, Bozkurt var…
Elma kurdu da kurt… Bir numara yaptığı yok ama iğrenç işte.
Bir de çakal var. Görüntü olarak kurda benzer ama kurttan küçüktür, “Leşçil hayvan” olarak geçer. Genellikle aslanlarla kaplanların arkasından gezer. Onların avladıklarından artanları yer. Haysiyetsiz bir canlıdır.
Neyse bu kadar, “Hayvanlar alemi” yeter, kadınlara dönelim biz.
Sarhan’la bir sergiye gittik. Elbette bizim dışımızda bir sürü insan vardı. İnsanların spor giyindiği, kanepe-kokteyl ikramı yapılan, gündüz aktivitesi tadında bir ortamdı. Birkaç tanıdığımızı gördük, selamlaştık, ayaküstü sohbet falan...
Benim üzerimde kot+tshirt+topuklu ayakkabı+ceket var ve yanımızdaki çiftteki kadın da kot+gömlek+fular+topuklu ayakkabı giymiş. Genel olarak herkes böyle...
Derken bir kadın geldi...
Şöyle söyleyeyim, bir tayt giymiş ki aslında bildiğin külotlu çorap, tayt taklidi yapıyor resmen. Ve üzerine kısa (yani taytın bel lastiğini 2-3 parmak örten) bir tshirt giymiş, üzerinde de deri ceket...
Kadın önümden geçti, ben kadının önce yüzüne (gerçekten) sonra arkasından bacaklarına ve poposuna baktım.
Çok muntazam bir kadındı şimdi Allah var ama insan neden böyle bir şey yapar? Neden tayt giyip, poposunu tamamen açıkta bırakır? Neden –poposu güzel dahi olsa- taytın üzerine daha uzunca bir şey giymez? Bu arada aynı kadında sıfır makyaj ve gayet basitçe toplanmış saçlar, söz konusu ki dışarıya verilen mesaj şu: “Bakın özenmedim, makyaj bile yok, saçımı da yapmadım, evden çıktığım gibi geldim, doğal bir kadınım ben. O kadar doğalım ki ahan-da bu benim makatım bakın!”
Yani o kadar iddialı bir giysi ile belli ki tüm dikkatleri üzerine toplamak istiyor, bildiğin avcı yani, yani kurt... Ancak bir taraftan da böyle bir iddiası “yokmuş” gibi ayak yapıyor. Yani aslında çakal...
Tahmin edeceğiniz üzere kadından acayip “irite” oldum. İşin sevimsiz tarafı ise şu; ben irite olursam ciddi iritasyon yaratırım.
Kadın çeşitli bahanelerle etrafımızda ve ortalıkta dolaşıp duruyor. Bu arada ben boyun bölgemden kaşınmaya başladım falan derken...
Ben (yüksek sesle): Hanımefendinin bir rahatsızlığı var ise hemen şuracıkta yumurtalık ameliyatı yapılabilir.
Sarhan: ???
Ben (yüksek sesle): Çünkü baktığımız yerden neredeyse, “ovulasyon” tarihi vereceğiz, o kadar net her şey. Sergiye mi geldi smear testine mi belli değil.
Sarhan (kısık sesle): Saçmalama! Saçmalayacak mısın?
Ben (hayli yüksek sesle ve kadına bakarak): G*tunu açan ben miyim ki saçmalayayım? Ben ancak sağduyunun sesi olabilirim şu an.
Sarhan: Şiiiişştttt! Mehtap! Çok ayıp!
Ben: Ayıp? Nedir ayıp olan? Şu kılık ayıp değil de bu kılığa, “oh-ha!” demek mi ayıp?
Bu arada kadın, ondan bahsettiğimi anladı sanırsam ve yavaşça benim bulunduğum bölgeden uzaklaştı ancak birkaç dakika sonra kucağında bir çocukla döndü. “Üstüme gelme bak ben anneyim” mesajı.
Çakaaallllll!
Ben: Aa ilahi! İnsanlarda 9 ay değil mi gebelik? Ne ara hamile kaldı da doğurdu bu?
Sarhan: Şiişşt! Meh-tap!
Ben: Yok öyle g*tünü açıp dolanıp, aranıp, sonra çocuğu susturucu olarak kullanmak! Yemezler!
Sarhan: Sana ne ki? Sana ne? Sa-na-ne? Sana noluyor? İsteyen istediğini giyer! Sen uygun bulmuyorsan giyme! Sana ne?
Ben: Bana şu! Ba-na-şu! Bana şu! Sanırım bu vurguyla konuşuyoruz birbirimizle değil mi? Aynı kelimeyi bitiştirip, ayırıp tekrarlıyoruz ama farklı şeyler söylüyormuşuz gibi yapıyoruz galiba? Peki o halde! Ba-na-şu! Sen yumurtalıklarını benim alnıma çarpa çarpa gezemezsin kardeşim! Sen rahmini toplu taşıma aracı olarak kullanmaya karar verdiysen, bu senin takdirin ama benden sana peçete tutmamı beklemeyeceksin. Sen kendine bu kadar güveniyosan, “ahanda malzeme bu” diye ortaya çıkıyorsan, böyle bir iddia ve kendini beğenmişlik hali içerisindeysen manyağın biri de çıkıp, “Bu mal hangi halin malı?” diye sorar! Sorarım!
Sarhan: O manyak sensin di mi?
Ben: O manyak ben isem mal kim?
Sarhan: Tamam gidiyoruz hadi!
Ben: Ben hiçbir yere gitmiyorum. Yumurtalık gidicek önce! “Bak kaçırdım” dedirtmem ben!
Sarhan: Hastasın sen! Durucaz mı burada kadın gidene kadar?
Ben: Bence, o kadın gerçekten kadın değil. Çünkü gerçek bir kadın olsa bu kadar, “Bakın ben kadınım” ispatının paniğini yaşamaz. Bir panik var orada evet. Yoksa insan niye vajinasını alnına yapıştırıp gezsin? Kime neyi ispatlıyor? Yeni kestirmiş buuuu! Evveeet! İşte buuuuu! Anladım ben!
Sarhan: Sende manyak bir hayal gücü var Mehtap!!!
Ben: Yumurtalıklarım da var Sarhan! Toplu gösterime sunmuyor olmam, “yok” etmiyor. Sadece ispat derdim yok! Ayrıca hayal gücüne gerek yok ki şu aşamada. Ne var ne yok önüne tepsiyle gelecekse neyin hayalini kuracaksın? Aksine şu aşamada hiçbir şekilde hayal gücü kullanmıyor tamamen psikanaliz yapıyorum ben. Kimdi bu psikanalizin babası?
Sarhan: Freud
Ben: Onun bile babası belli ama, “yumurtalığın” kucağında taşıdığı gariban yavrunun babası kim? O baba bu kadın bu vaziyette evden çıkarken p*nisini mi ütülüyodu napıyodu o belli değil!
Sarhan: Allah senin diline düşürmesin, başka bir şey demiyorum ben! Terbiyesiz!
Bazen –özellikle kızgınsam- çok acımasız olduğumu biliyorum. Sonuç olarak –sanılanın aksine- kendini bilen bir insanım. Genel olarak huysuz ve öfkeli olduğumu da kabul ediyorum. Ancak bazı şeyler var ki –tamamen kadınsal sebeplerle- çok fazla sinirleniyorum. Buna da ister kıskançlık deyin, ister fesatlık, umurumda değil.
Öte yandan, ben kadında dekolteyi severim. Ve desteklerim. Biraz göğüs dekoltesi, dizin üzerinde yırtmaç, topuklu ayakkabı, kırmızı ruj, parfüm... Kadını kadın yapar dekolte. Özellikle iş hayatının yırtıcılığı yüzünden, her geçen gün erkekleşen kadın sayısını düşündükçe, dekolte kesinlikle desteklenmeli. Ve beraber çalıştığım insanlara sorun, “Makyajınızı yapın, fön çektirin, topuklu giyin” diye desteklerim daima. Kaliteli, cool hatta birazcık snop bir şekilde uygulayabilirseniz erotizm kadına çok yakışır.
Ama sen g*tunu açıp, menzilime girersen sonuçlarına katlanırsın arkadaşım.
Ayıp denen bir şey var...