Merhaba sevgili okur. Bu hafta son derece içimden geçtiği gibi, hatta karşılıklı dertleşme diyeceğimiz bir yazıyla karşınızdayım.
Oğlum basketbol kampına gidecek!
Öncelikle bilmeyen arkadaşlara açıklayayım, oğlum basketbolla kafayı bozmuş vazıyette. Bu bizim de desteklediğimiz, memnun olduğumuz bir durum. Bu vesileyle kilo kaybetti, takım duygusunu "beraber kazanmak, beraber kaybetmek" olgusunu anladı. Kendi başarısı dışında bir başarıyı (arkadaşının attığı sayıyı alkışlamak) takdir etmeyi öğrendi ki bu tek çocuklar için önemli. Bir de koçunu çok sevip saydığından, sıkıştığımızda "İbrahim koçla konusucaz bu konuyu o halde, bakalım o ne diyecek" diyoruz ve akan sular duruyor. Bunlar hep pozitif şeyler. Ailecek yapacağımız bir şey oluştu. Beraber basketbol maçlarına gitmek, lig takip etmek, oyuncular hakkında konuşmak... Bizim çok işimizi gördü basketbol.
Ve fakat, okullar kapanır kapanmaz oğlum takımıyla 1 hafta basketbol kampına gidecek.
Şimdi daha önce nasa Uzay kampı'na yollamıştık okulla biliyorsunuz. Ve tüm giden çocuklar gibi Atahan'da bayılmıştı oraya. Nasa uzay Kampı (izmir) tecrübemiz o kadar olağanüstü geçmişti ki Atahan'ın kampa gitmesi bizim için çok pozitif bir şey halini aldı. O gezi 3 günlük bir programdı, Atahan ilk kez bizden ayrı bir yere gitmişti, geçen sene idi ve ben üç gün boyunca en son çıkardığı atletini yastığımın üzerine serip öyle uyumuştum. Çocuğumun atletlerini, çoraplarını koklamaktan pelperişan vaziyetteydim.
1 hafta...
Bu kez bir hafta gidecek ve benim bu kadar uzun süre Atahan'dan ayrı kalabilmem mümkün değil.
İşin feci tarafı o benden ayrı kalabiliyor...
Yani peşine takılıp gitmemi, oralarda onu rahatsız etmemi istemiyor. Arkadaşlarıyla erkek erkeğe zaman geçirmek istiyor.
Bunları anlıyor ve saygı duyuyorum...
Ve fakat...
Gideceğim elbette...
Şöyle; Atahan'lar otobüsle Çanakkale'ye gidecekler. Biz bir arkadaşının (benim de arkadaşım) annesiyle, arabayla arkalarından takip edeceğiz. Böylece yolda izde bir şey olursa müdahale edebileceğiz.
Bir Whatsup grubu oluşturup iş-güç yüzünden gelemeyen annelere fotoğraflarla "şöyle oluyor, böyle oluyor" desteği vereceğiz.
Orada pat diye hastalanan, parası biten vesaire olursa hemen el altında olacağız.
Yüzmeye gittiklerinde göz hapsinde tutacağız.
Bunun dışında asla müdahale etmeyecek, uzak duracak, konuşmayacak, karışmayacak, onlardan ayrı yiyip içecek, fazla ortalıkta dolanmayacak, göze batmayacağız.
Muhtemelen bir şemsiyenin altında telefonlarımızdan dergi indirip okuyacak, Twitter'a bakacak (evet), Facebook'da arkadaşlarımızla sohbet edecek, Pinterest'ten kıyafet-oje beğenecek, Utube'dan (evet) makyaj videosu izleyecek, Candy Crush oynayıp resim çekeceğiz (ben böyle yapmayı planlıyorum yani).
Türk kahvesi, limonata, güneş gözlüğü, cep telefonu...
Oğlum da çok özlediğimde kafasını koklayabileceğim uzaklıkta olacak. Bir şey olursa (Allah korusun) müdahale edebileceğim kadar yakında.
O benden ayrı olabilir ama ben ondan olamıyorum.
Benim gördüğüm tek tehdit, gelecek diğer annelerle kapışma ihtimalimiz...
Gelişmeleri bildiririm...
Herkese mutlu haftalar.