Sıcacık duygularım serine çalsa da , sizi sevdiğimi bilmenizi isteyerek merhaba derim.
Yazıyı yazıp yollamak üzerimde nasıl büyük bi huzur bırakıyor,yazı yazmak bi gönül işi gibi geliyor ya, hiç bir şekilde profesyonel olmadan başlayıp devam ettirdiğim özel bi iş de olunca tadından yenmiyor kendi auramda. Bilmiyordum daha önce bu denli sevdiğimi.Sosyal paylaşım platformunda paylaşıyorum, arkadaşlarım yorum yapsın diye bekliyorum olumlu, olumsuz.. Ya da arada ya deno şundan da bahsetsene diyorlar. Hoşuma gidiyor. Tüm hafta aklıma parlak bi konu fikri gelsin diye düşünüp dururum. Çoğu zaman yazmaya başlayınca akıp gidiyor. Daha önce paylaştığım gibi can sıkıntısı , gezi olayları, yaralananlar, ölenler ve de kolunu gözünü kaybetmiş vatandaşlarımız nedeniyle devam etmekte şüphesiz. Bi de garip ama ağrıma gidiyo..Gücendim bi bakıma. Dağ dağa küsmüş, dağın haberi olmamış derken bile kendime dağ diyor olmamdan utanıyorsam da, dağlar gibi yüce ve ulaşılmaz görünen devletim kalbimi kırmış çok mu.
Fasülye yazarımız bunalımda olduğu için daha fazla yazamayacak galiba. Oysa kedi çapımda daire çizen ben, şakalarla kendimi beslerim. ama çıkmıyo işte. Sizi de kendimle birlikte bunalıma sürüklememek için daha fazla bu konudan bahsetmek istemiyorum... Fark ettiniz mi bilmiyorum ama yine bölücülük yapmıyorum. Çarpmayı da sevmem. Hele toplama... Toplama, bana evi toplamam gerektiğini hatırlattığından bunu da geçiyorum. Bu zorlama şakalarımı burada sona erdirip yeni konuma geçiyorum.
TATİL
Bu hafta sonu bale aktivitemiz var. Haftasonu da yola çıkış. Oldukça erken çıkıcaz yola. Hadi hayırlısı olsun. Eğer eşinizle başbaşa tatile çıkıyorsanız bi küçük çantaya bile sığarsınız ama çocuklu bi seyahatse, çantanızın içinde bi zincir ve çekme halatı eksiktir...
Bolca resim defterinden tutun, kalemtıraşı unutmayın, oyuncak bebek, kitap, güneş koruma, güneş sonrası ürün, şampuan, deniz gözlüğü, kaybolursa yedek deniz gözlüğü, ilaç, yara örtücü sprey, yarabantı, yara kremi... Say da say...Önce 10 gün kızım kocam ben ve dostlar olacağız, sonra canım neomuzu babaanne-dede kampına bırakıp eve dönüş olacak.
Biliyorum daha önceki tecrübelerimden tatil matil iyi de en güzeli eve dönüş...İlk günler çamaşır yıkamakla da geçse, insanın evi gibi yok. Bronz olmayı da hiç gerekli bulmuyorum kendi adıma. Yan yan gene açılmıyoruz mu sanki. Hem günümüzün sıkıntısı lekeler ne olacak. Benim tenim açık renk olduğundan mı nedir, lekelerle yaşıyorum. Kendime yamalı bohça gibi görmeye de alıştım sanırım. Yine bol faktörlü ürünle gölgede yaşamak güzel..
Ebru ve Mehmet ismindeki iki güzide dostumla tatile çıktığımızda onlar kendilerini deniz yatağı üstünde güneşe adarken, ben ve dostum Ceylan hep gölgede tavla oynayıp , kahve keyfi yaparız. Döndüğümüzde güleriz, biz sahiden aynı tatile mi gittik diye. Bi keresinde yine bu tayfayı en sevdiğim yer olan - söylemiyeyim adını ama - Kemer Tekirovada bulunan kampa götürmüştüm. Ben orayı o kadar çok severim ki onların da görmesini istemiştim. Araba ile yola çıkarken beni soru yağmuruna tuttuklarından arabanın içinde şemsiyeyle oturmak zorunda kalmıştım...heheh işte bu kadar saçma şaka yaparım.Onlar: orası nasıl bi otel? ben: oraya otel demenize bayılıyorum... Kliması var di mi?-Varsa çok şanslı olursunuz...- Orası büyük markete yakın mı..kaç km peki? Ben kamptan ayrılmam... Orası esir kampı mı ? -Hayır... İstediğimiz sorudan başlayabilir miyiz? Hayır...Sinek çok mu? Akrep bile var,ama panzehiri var kamp sahibinde...Gitmesek olur mu? Olmaz...
dedik ve vardık oraya. Arkadaşlarım oraya bayıldı ve fırsat buldukça gitti. İster çadırda kal, ister ağaç evde, benim tercihim içinde duşu tuvaleti olan bungalovdan yana her zaman. Plajı uçsuz bucaksız ama bi tek şezlong yok. Bakir kalması onların tercihi... Benim için en cazip yanı insanların kimseye kafasını çevirip bakmıyor olmaları. İstersen bikini altını kafana tak. O pareo ile bu mayo olmamış ifadelerini bulamayacağınız bi yer. Birinin cep telefonu çalarsa bi garipleşiyor ortalık. Oraya ait değil gibi çalıyor telefonlar. Kitap okuyanların ağırlıklı olduğu bi ortam. Tv yok, internet elbette var. En sevdiğim yer. 14 yıldır giderim gene olsa gene giderim...
Neoma hamileyken de gittim, O 3 yaşındayken de... 3 yaşındayken, ordan ayrılırken kafası arabanın arka penceresindeydi ve keşke hiç eve gitmesek burda yaşasak anne demişti. Kamp ortamı olduğundan kazlar, tavuklar, kediler, köpekler , atlar. Öyle güzel ki... Sabahın en erken saatlerinde atlar kapımızın önünden geçer. Bi tanesine bisküvi vermiştik, kaldığımız süre boyunca her gün kapıya geldi.
Peki neye tatil denmez? İzliyorum arada tv de Bodrum beldelerini... Neden insanlar, tüm yıl bekledikleri yaz tatilinde ayakucu başucu yatmakta ve dünya para vererek bu beach clupları şenlendirmekte? Hiç unutmuyorum yine hamileliğimde yaşanmıştı. Bodrum Türkbükü'ne yolumuz düşmüştü. Bi yer bulduk boş olan. Bizden sonra da 2 çift geldi hepi topu... 2 dilim karpuz 2 çay ve tosta bugünün parasıyla 300 lira verince şok olmuştuk... bu ne böyle demiştik çokdan öte soygun değil mi.? Pişkin garson kardeşimiz şöyle cevap verdi. -Eee burası Türkbükü. Sağında Çağla Şikel, solunda futbolcu az ötende de moda ikonaları var. Sevgili Çağla'yı çok severim... Selam burdan güzel yürekli dostuma.
Sevgili okuyan can insanlar, dilerseniz bi şiirle veda edeyim. Zira fasülye yazarınız 3 hafta tatil yazdı kendi hanesine. Dayanamaz yine yazarım belki.
Tatil şiiri
Bodrum, Datça, Antalya, İzmir
Deno can güneşe direnir
Gölge bulamaz ise
Buna biraz sinirlenir
Ağaç gölgesi arar dururum
Mermer betonda otururum
Bakarım ki yanar içim
Ne diyelim bu da bi seçim
İnsanımız var biçim biçim
Kısa şort giymesem bile
Herkes mutlu olmadan ben bir hiçim
4 ten önce çıkmam güneşe
Kocam şaşar bu işe
Anne boyutu okurlarına ise
Yollarım sonsuz bir neşe,
Deno piloş gider uzun yollara
Sarılır ona açılan kollara
Mutlu olmak herkesin hakkı ise
Dua edicem tüm insanlara
3 günlük dünyada günlük yumurtayı ne yapayım
En iyisi bu konuyu burda kapatayım
Sizi çooook seviyorum
Allah kavuştursun diliyorum
Serin ve esen kalın
Piloş
Pul a.ş.