CANLI YORUMLAR
ÇİĞDEM ALTINÖZ
ÇİĞDEM ALTINÖZ
Emekli

GEL DE YAZMA

Nerede hata yaptık?
22.10.2013


“Kocaeli'nin Gölcük İlçesi'ndeki bir ilkokulda sınıf öğretmenliği yapan 34 yaşındaki Seçil M.D., iddiaya göre 2 aylık erkek bebeğini evde tek başına bıraktıktan sonra 9 günlük bayram tatilini geçirmek üzere memleketi Adana'ya gitti.”

Haberin sonucunu hepiniz okumuş, seyretmiş veya dinlemişsinizdir. Anne, tatil dönüşünde bebeği doyurmak istemiş ama hareket etmeyince hastaneye götürmüş, bebeğin üç gün önce açlık ve susuzluktan öldüğü belirlenmiş.

Bebeğini bir an bile umursamadan evde bırakıp, tatile gitmeyi içine sindiren bir kadının, hele de öğretmen olan bir kadının dönüşünde bebeğinin öldüğünü anlamaz pozu takınıp hastaneye götürmesi nedense aklıma yıllar önce izlediğim trajikomik bir sahneyi aklıma getiriverdi.

Levent Kırca’nın televizyon için hazırladığı komedi programında Nevra Serezli ve Metin Serezli çiftini izlemiştim. Sanırım TRT’nin “Çocuklara masallar” programını hicvediyorlardı. Nevra Serezli rolü gereği TV ekranından çocuklara masal anlatıyordu: Bir varmış, bir yokmuş. Vakti zamanında bir Keloğlan varmış. Keloğlan bir gün dama çıkmış, annesi seslenince düşüp ölmüş.

Kırmızı şapkalı kız babaannesi sandığı kurtla konuşurken kurt pençe atmış kırmızı şapkalı kız düşüp ölmüş,

Rapunzel sarı saçlarını camdan uzatırken dengesini kaybedip aşağı düşmüş, ölmüş…

Örnekler birebir böyle olmayabilir aklıma gelen şekilde yazdım.

Nevra hanım ölmüş kelimesini uzata uzata, üzerine basa basa tekrarladıkça, rolü gereği TV  patronu olan Metin Serezli hallerden hallere giriyor, “yahu kadın bir tanecik de sonu ölümle bitmeyen masal anlat” diye çıldırıyordu.

Öğretmenin durumu sanki korkutucu bir masal gibiydi. İki aylık bebeği varmış, mini minnacık yavruyu evde bırakıp gitmiş. Dokuz gün sonra dönmüş. Bakmış ki bebeği mama yemiyormuş, almış doktora götürmüş, doktor demiş ki “ölmüş”.  Yahu kadın iki aylık bebeği evde bir başına bırakırken aklın neredeydi? Sen ki öğretmensin, öğretensin, eğitensin. Ey zalim kadın, o bebeğin öleceğini bilmez misin? Bilirsin elbette her şeyi. Bilerek bırakır gidersin, dönüşte de safı oynarsın. Anneymiş sözüm ona. Anneliğin ne olduğunu bilir misin sen?

Aylarca kanınla canınla besleyip dünyaya getirdiğin yavrunu hiç mi sevmedin, bırakıp gitmeyi nasıl içine sindirdin, karnı acıkınca göğüslerin hiç mi sızlamadı, o minicik yavru aç, susuz kalırken sen nasıl yiyip, içip, gezip, tozdun ey vahşi yaratık? Bu nasıl vicdandır?

Haberin detayları da acı. Komşuluk denen olayın bittiğini bir kez daha anlıyoruz. Zira aynı apartmandaki komşu şöyle diyordu: “Kendisini tanımıyorum. 1-2 kez gördüm. Eve geldiğinde hemen kapıyı örtüyordu. Merhabalaşmadık bile. Ağlama sesi de duymadım.” Bayram tatilini farklı yerde geçiren diğer bir komşu da öğretmeni tanımadığını söylüyordu. Komşu komşunun külüne muhtaç, ev alma komşu al diyen ata sözleri geçmiş zamanlarda kalıp, anılardan da silinip gitmiş olmalı. Birbirini tanımayan, görmezden gelen, merhaba demeyi, selamlaşmayı unutan insanların kat kat yığıldığı evlere ne denilebilir? Varsın müteahhitler en görkemlilerini diksinler, televizyonlarda en lüks evlerin reklamı yapılsın.

Akıllı sistemlerle donatılmış yapılarla dolsun şehirler ne kıymeti var. Ruhsuz hepsi.

Görüntülerimizi güzelleştirirken içimizi kirletiyor, giderek bencilleşiyorsak, lüks kâşanelerde yapayalnız tutsaklar olma yolunda hızla ilerliyorsak, kanımızdan, canımızdan olan kendi parçamızı unutup sanki hayatımızda onun hiç bir anlamı yokmuşçasına yolumuza devam edebiliyorsak, kendi derdimizi en önemli görüp bir başkasının derdiyle dertlenemiyorsak, paylaşmayı, bölüşmeyi bilmiyorsak, vicdanı kör, kalbi katılaşmış bireyler olarak yaşamayı seçiyorsak kendimize “insanız” diyebilir miyiz?

İşte 34 yaşındaki Seçil. Bilmem kaç milyon vatandaştan biri. Filanca okulda öğretmen. Okumuş, öğretmen olmuş ama insan olabilmiş mi?
Vatana millete faydalı yavrular yetiştirsin diye ümit bağladığımız, sınıfa girdiğimizde ceketimizin düğmesini ilikleyip, saygıyla konuştuğumuz, mesleğine sonsuz saygı duyduğumuz binlerce öğretmenimizin de lanetleyeceği “yüz karası” bir “insan”. Acaba içimizde kaç Seçil var ve yetişmekte olan gençlerimizin içinden bu ve buna benzer kaç Seçil/Seçiller çıkacak?

İnsanoğlunun şapkayı önüne koyup düşünme zamanı geldi ve geçiyor.

Nerede hata yaptık?

YAZARLAR
OBEZİTENİN ÖNLENMESİ İÇİN
ANA RAHMİNE HASRET
BOŞANMA SÜRECİNİN ARDINDAN
GEBELİK ŞEKERİ
BOŞANMA SEBEPLERİ II
12 KASIM HAFTASI
İYİ OLMAYAN YABANCILAR VAR
SEVGİ,FEDAKÂRLIK,BAĞIMLILIK
DETOKS SEBZE VE MEYVELERİ
MİNİK DOSTUNUZLA TATİLDE
BEBEKLER İÇİN YEMEKLER
NEFES ALMA PROBLEMLERİ
KOL ESTETİĞİ
SORULARINIZ VE YANITLARI 22

Yorum Yaz

Yasal Uyarı:Bu iletişim platformunda yorum yazanların, bilgi ve düşünce paylaşanların veya herhangi bir kanaldan site veya ziyaretçileriyle iletişim kuranların görüş ve düşünceleri, site editörlerini, modaretörlerini ve site hazırlayıcılarını bağlamamaktadır. Bu görüş ve düşüncelerin sorumluluğu tamamen ilgili kişilere aittir. Sitemizde reklam unsuru içeren yorumlara ve yönlendirici linklere yer verilmemektedir. Yorumlarınızı yazarken lütfen bunu dikkate alınız. Aksi halde iletileriniz yayından kaldırılacaktır.
Adınız:
Soyadınız:
Email:
Sikayet & Öneri:
Talebinizi Seçiniz :