Bebeklerinden birini down sendromlu olarak dünyaya getiren ve kızı olana kadar down sendorumuna dair hiçbir şey bilmediğini yazılarında ifade eden Çiğdem Altınöz'ün kızını yaşatma mücadelesini anlattığı yazısı devam ediyor.
Çocuğunun down sendromlu olabileceğini duyar duymaz hummalı bir araştırmaya başlayan Altınöz, çocuğunu tedavi için götürdüğü doktorun kızına üç ay ya yaşar ya yaşamaz dedikten sonra başladığı mücadeleyi şöyle anlatıyor:
Gün olur saatler geçmez gibidir, dakikalar asra vurur, gün olur akşam ne çabuk oluverdi deriz. Üç ay, kimimize göre kısa kimimize göre ne kadar uzun bir zaman dilimidir.
Her gece, belki onlarca kez karyolaya eğilerek yavrum acaba nefes alıyor mu diye kontrol eden bir anneye sormayın, üç ay kısa mı uzun mu diye.
Sabırla bakıyorum bebeklerime. Her gün emzirmenin dışında özel mamalarla takviye ederek besliyorum onları. Bir sefer emzirirsem, diğer sefer bu mamalardan sulu bir şekilde hazırlayıp biberonla veriyorum. Öyle minicikler ki, sanki hiç büyümeyecekler duygusuna kapılıyorum.
Oysa onlar, “her şeye ve herkese rağmen” diyerek dünyaya getirmeyi istediğim güzel ikizlerim, hızla gelişiyorlar. Üstelik çok adaletliler. Kız sol göğsümü, oğlan ise sağ göğsümü seçmiş durumda. Bazen denemek için kıza sağ göğsümü emzirtmeye uğraşıyoruz ama asla emmiyor. Solu ise iştahla emiyor. Aynı durum oğlum için de geçerli.
Ey büyük Allah’ım, bu küçücük et parçaları nasıl biliyorlar her zaman emdikleri göğsü, bu nasıl bir yön duygusu, bu nasıl bir hak hukuka uygunluk? Ne oğlan kızın emdiği memeyi emiyor, ne kız oğlanın emdiğini. Ne kadar şaşırtmaca yapmaya çalışsak da hüsrana uğrayan biz oluyoruz. Onlar asla şaşırmıyorlar.
Tamamını okumak için tıklayın...