Central Hospital’dan Göz Hastalıkları Uzmanı Opr. Dr. Hasan Küçükşahin,Glokom Haftası’nda, kalıcı görme kaybına neden olan glokoma dikkat çekiyor ve uyarıyor: “Yüksek tansiyon veya kalp hastalığı glokom riskini arttırabilir. Sinsi bir hastalık olan glokoma yakalanma riski miyop kişilerde normal kişilere göre daha fazladır.”
Halk arasında göz tansiyonu ya da karasu olarak da bilinen glokom, geri dönüşü olmayıp görme kaybına neden olan, görme sinirinin kronik ve ilerleyici zedelenmesi ile seyreden bir göz hastalığıdır. Dünyada milyonlarca kişide görülen bu hastalığın dikkatli bir göz muayenesi ile teşhis edilebildiğini ifade eden Opr. Dr. Hasan Küçükşahin: “Glokom tanısı konduğu zaman, o ana kadar tahrip olan görme hücrelerini canlandırmak mümkün değildir, yapılacak tedavi sağlam görme hücrelerine yöneliktir. Tanı ne kadar erken yapılırsa, o oranda görme sinir lifi ve görme hücresi tahrip edilmekten kurtulur.” diyerek erken teşhisin önemine vurgu yapıyor.
Opr. Dr. Küçükşahin, glokomun belirtilerini şu şekilde sıralıyor: “Glokom, sabahları şiddetli baş ağrısı, zaman zaman bulanık görme, geceleri ışıkların etrafında halkalar görülmesi ve televizyon izlerken göz etrafında ağrı gibi belirtilerlede kendini gösterebilir.”
GLOKOMDA EN KOLAY TEŞHİS GÖZ TANSİYONU ÖLÇÜMÜ
Glokomun teşhisinde birçok yöntemin kullanıldığını belirten Opr. Dr. Küçükşahin, özellikle göz tansiyonu ölçümüne dikkat çekiyor: “Günümüzde, poliklinik muayene şartlarında en kolay ve en hızlı yapılabilen glokom tarama yöntemi göz tansiyonunun ölçülmesidir. Göz tansiyonunun ölçülmesi, kişinin hiç şikayeti olmasa bile glokom şüphesi taşıyıp taşımadığı hakkında çok önemli ipuçları verir. Göz tansiyonu, glokom için önemli bir ipucu olduğu için göz doktoru tarafından ölçülmeli ve rutin göz muayenesinin bir parçası olmalı. 10- 20 mm Hg arasında olan normal göz tansiyonu kişinin görme siniri üzerinde hasar oluşturmayan basınç değeridir. Bu değer bazen normal kabul edilen sınırların içinde, bazen dışında olabilir. Göz tansiyon ölçümünde yüksek bir değerin tespit edilmesi, o kişininglokom hastası olduğu anlamına da gelmez. Glokom oluşabilmesi için göz tansiyon yüksekliğinin görme sinirini zedelenmesi gerekir.”
Glokomun tanı ve takibinde en önemli muayene yöntemlerinden birinin de görme siniri başı muayenesi olduğunu ifade eden Opr. Dr. Küçükşahin, görme siniri başının, hekim tarafından oftalmoskop veya benzeri cihazlar kullanılarak direkt gözlemleme yoluyla ve bilgisayarlı görüntüleme yöntemleri kullanılarak tomografi çekilmesi ile incelenebileceğini belirtiyor. Opr. Dr. Küçükşahin, tüm yöntemlerdeki amacın, görme siniri başında meydana gelen değişiklikleri ortaya koymak ve glokom hasarında zaman içinde oluşabilecek ilerlemeyi izleyebilmek olduğunu, ayrıca görme sinirini oluşturan sinir lifi tabakasının da incelenmesi gerektiğini de aktarıyor.
Opr. Dr. Küçükşahin diğer tanı yöntemlerini ise şu şekilde sıralıyor: “Görme alanı, retinadaki görme hücrelerinin hassasiyetinin hasta ifadesine dayalı olarak ortaya konulması ile elde edilir. Perimetri olarak adlandırılan görme alanı muayenesi günümüzde bilgisayarlı otomatik perimetreler kullanılarak yapılıyor. Bu perimetreler ışık uyaranlarını kendileri üretiyor, hasta yanıtlarını değerlendirebiliyor, içinde bulunan normal kişilere ait bulgularla karşılaştırarak yorum yapıyor ve aynı hastada zaman içinde oluşabilecek değişiklikleri izleyebiliyor. Diğer bir tanı yöntemi olan kornea kalınlığının ölçümü ise akimetri olarak bilinir ve özel cihazlarla yapılır. Normal gözlerde merkezi korneanın kanlılığı yaklaşık 530-550 mikron arasıdır. Doğumsal olarak kornea dokusu olması gerekenden kalın olursa ölçülen göz tansiyonu değerleri de olduğundan yüksek çıkar. Bunun tersi de doğrudur, ince kornealı insanlarda göz tansiyonu yanlış olarak düşük ölçülebilir. Bu durum özellikle glokom açısından risktir ve glokomun gizlenmesine, tanının gecikmesine neden olur.”
Glokomlu hastaların verilen ilaçları her gün aynı saatte ve doktorun önerdiği şekilde kullanmaları gerektiğini belirten Opr. Dr. Küçükşahin, doktorun programladığı kontrol randevularına uymanın önemli olduğunu çünkü hastalığın ancak düzenli doktor kontrolü altında başarılı olarak tedavi edilebileceğini söylüyor. Ayrıca glokom kalıtsal olabileceği için ailedeki bütün bireylerin düzenli göz muayenesi olması gerektiğine de vurgu yapıyor.
Günlük yaşamı etkileyen herhangi bir yan etki durumunda mutlaka doktorla konuşulması gerektiğini ifade eden Opr. Dr. Küçükşahin, göz doktorunun diğer hastalıklar için alınan ilaçlar hakkında uyarılmasını ve göz doktoru dışında başka bir doktora gidildiği zaman, kişinin glokom tedavisi gördüğünü doktora söylemesinin şart olduğuna dikkat çekiyor.
GLOKOM İLAÇLARI ÖMÜR BOYU KULLANILMALI
Glokom tedavisinde ilaç, lazer ve cerrahi müdahale olmak üzere 3 farklı yöntemin kullanıldığını anlatan Opr. Dr. Küçükşahin: “Glokomlu hastanın göz tansiyonunun, gözdeki sıvının üretimini kısarak ya da bu sıvının çıkışını arttırarak düşürülür. Bu iki yöntem için farklı ilaçlar kullanılır. Her gün belirli aralıklarla alınan glokom ilaçları, hayat boyu kullanılmalı. İlaç tedavisine rağmen hastanın göz tansiyonu düşmüyor ve görme kaybı yaşanıyorsa; çözüm ameliyattır. Göz tansiyonu tedavisindeki lazer ışını ise kronik glokomhastalarında, göz içindeki sıvının dışa çıkışını kolaylaştırır. Bu yöntem süzgeç benzeri dışa akım kanallarına uygulanır. Lazerin göz tansiyonu tedavisindeki bir diğer kullanım alanı ise gözün dış kısmındaki, renkli alanın etrafındaki beyaz bölgeye uygulanmasıdır. Amaç, göz suyunun üretimi azaltmaktır. En son tedavi yöntemi olan ameliyatta ise glokomlu hastanın gözüne ameliyatla, gözün beyaz kısmında dışarıdan görünmeyecek kadar küçük bir delik açılır. Bu delik sayesinde, göz içindeki fazla sıvı dışarı atılır. Ameliyat kesin bir tedavi yöntemi olmasına rağmen tüm hastalarda da başarılı sonuçlar doğurmayabiliyor.” diyerek tedavide kullanılan yöntemlerle ilgili bilgi veriyor.
Glokomu etkileyen birçok faktörün bulunduğunu da söyleyen Opr. Dr. Küçükşahin, özellikle yüksek göz tansiyonuna dikkat çekerek göz tansiyonunun yüksek olmasının glokoma yakalanma riskini arttırdığını belirtiyor. Diğer önemli bir faktörün ise yaş olduğunu vurgulayan Opr. Dr. Küçükşahin, 60 yaşın üstündeki kişilerin hastalığa yakalanma bakımından yüksek risk taşıdığını, ancak glokomun her yaşta görülebileceğini ifade ediyor. Opr. Dr. Küçükşahin diğer belirtilerle ilgili şunları ekliyor: “Ailede glokom öyküsü varsa, glokoma yakalanma riski büyüktür. Yine şeker hastalığı glokoma yakalanma riskini arttırır. Yüksek tansiyon veya kalp hastalığıglokom riskini arttırabilir. Glokoma yakalanma riski miyop kişilerde normallere göre daha fazladır. Gözün ciddi travmaları, gözdeki yapısal anormallikler, retina ayrılması, göz tümörleri, üveit, göze damlatılan kortizonlu damlalar, diğer yollarla alınan kortizon ve geçirilmiş göz ameliyatları glokoma neden olabilir.