ÇALIŞAN KADININ HAKLARINDA “YASA DEĞİŞİKLİĞİ”
Kadınlara çalışma hayatında daha çok yer verilmesi, kariyer açısından desteklenmesi ekonomik gelişim açısından da büyük önem arz ediyor. Kadınlara uygulanan cinsel ayrımcılık ve baskıların ortadan kalkması için işverenlerin eğitim seviyesinin arttırılması, kadın çalışanların iş hayatında sağladıkları verimlilik konusundada ayrıca bilgilendirilmesi gerekiyor. Gebe ve emziren kadınların çalıştırılma şartlarıyla ilgili olarak yeni düzenlemeler getirildi. Yönetmeliğe göre gebe veya emziren kadınlar, günde 7 buçuk saatten fazla çalıştırılamayacak. 150 kadın çalışanı olan iş yerlerinde 0-6 yaşındaki çocuklar için kreşler kurulacak.
Yasanın düzenlenmesiyle birlikte çalışan kadının gebeliği ve annelik dönemi içerisinde çeşitli izinler verilerek bu süreçlerin çalışmaksızın ya da kısmi zamanlı çalışmalarla geçirilmesi sağlanmaya çalışılıyor. Bu hakların başında gebe çalışanın doğum öncesi ve doğum sonrası ücretli ve ücretsiz izinleri düzenlendi. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 74üncü maddesine göre gebe çalışanın doğumdan önce 8 hafta, doğumdan sonra 8 hafta olmak üzere toplam 16 hafta, çoğul gebeliklerde doğumdan önce 10 hafta şeklinde. Gebelik süresince gerekli sağlık kontrolleri ve periyodik muayeneler için işveren çalışana ücretli mazeret izni vermek zorunda, çalışanın hekime gitmesine izin verilmemesi ya da bu izinlerin ücretsiz izne çevrilmesi da söz konusu değil. Böyle bir durumda çalışanın hakları zayi olduğundan çalışan için haklı fesih nedeni doğuyor yani kıdem tazminatını talep ederek derhal işten ayrılabiliyor. Ücretli doğum izinlerinin bitiminde çalışan kadının 6 aylık ücretsiz izin hakkı bulunuyor. İşveren 6 aylık ücretsiz izni vermek zorunda. Kıdem tazminatı ve yıllık izin hesaplamalarında da bu süre hesaba katılmaz.
BEBEĞİN SAĞLIĞI İÇİN BELİRLENEN YASADA ESNEME OLAMAZ
Çalışan kadının gebeliğe ve doğuma bağlı yasal haklarını değerlendiren İş Hukuku Enstitüsü Başkan Yardımcısı Avukat Naciye Uçar; “Sanayi Devriminden başlayarak kadınların sanayi ve üretimdeki yeri artmaya başladı. Günümüzde ise ekonomik gelişim ve üretime katkıları tartışılmaz derecede büyük. İlk dönemlerde kadınlar daha az ücretle ve daha az sosyal hakla çalışmaya razı oldukları için tercih edilmişlerdi. Günümüzde ise öncelikle kadının çalışma hayatının yanında özel aile hayatına ilişkin sorumlulukları işverenler açısından tercih edilmemesinde ilk sebep. En basit örneği kadının doğum yapma ihtimali. Bekar kadınlar dahi işe alınırken ileride doğum yapabilecekleri ihtimali göz önüne alınarak değerlendirilmekte, yaşları ve sosyal statüleri göz önüne alınarak evlenmeleri halinde alacakları izinler, doğum sırasında alacakları izinler bile düşünülüyor. Düzenlenen tasarı yeni getirilmiş bir yaptırım değil. Hatta hali hazırda eksikleri bulunuyor. Mesela yasada çalışan hamile ya da emziren kadının 7 buçuk saatten fazla çalıştırılmayacağı belirtilmiştir fakat işverenin çalıştırılması durumunda uygulanacak olan herhangi bir cezai işlem belirtilmemiştir. Artı olarak hamile ve emziren kadınların gece mesailerinde de çalıştırılamayacağı ve çalıştırılması durumunda da çalışanın şikayet etmesi durumunda 108,00 TL gibi bir ceza uygulanacağı belirtilmiştir. Buda yaptırım için yeterli bir ceza-i işlem değil ki zaten çalışanlarda işlerini kaybetme korkusuyla herhangi bir başvuruda bulunamıyor. Çoğu zaman İş Hukuku alanında el yordamıyla gidilmesine rağmen çıkarılan yasalar ile birlikte yaptırımlar arttırılmaya çalışılıyor fakat hala yeterli seviyeye ulaşılamadı. İş Hukuku Enstitüsü olarak çalışan ya da işverenlerin haklı oldukları her konuda yasal olarak haklarını aramalarını tavsiye ediyoruz. Öyle ki İş Hukukunda çıkarılar, yasa ve tüzükler tamamen yargı kararları doğrultusunda.” şeklinde konuştu.