Daha önce hiç “idiolekt” kelimesini duymuş muydunuz? Kendi kişisel diliniz anlamına geliyor: Kelimeleri kullanma yönteminiz de diyebilirsiniz (tabii sizin haricinizde kimse bu şekilde kullanmıyor olacak). Bu kelimeyi ilk duyduğum anda aşık oldum. On yıllardır söylediğim ve söylemeye devam ettiğim tüm aptalca şeyler için bir özür niteliği taşıyordu.
Küçük bir çocukken, kız kardeşim ve ben şuna benzer bir dil icat etmiştik: “şimdigi oyunugi oynamagi istiyogi” (Şimdi oyun oynamak istiyorum). Bu garip dilin işlemesini sağlayan kuralı fark ettiniz mi? (Hemen her kelimenin sonuna “gi” eki koyuyorsunuz). Bu oyun, anne babamızın, bizim anlamamızı istemediği bir şey konuşmak istediğinde bir çeşit sahte Fransızca konuşmalarından ortaya çıkmıştı. Kız kardeşim ve ben, yetişkinleri kendimizden uzak tutmak istediğimizde bu uydurma dille iletişim kuruyorduk. Bu, çocuk olarak bizim idiolekt’imizin bir parçasıydı.
Dil, aşık olmanın ve onu sürdürmenin hayati bir parçasıdır. Ve birbirimizle özel bir iletişim biçimi geliştirmek, iki kişiye ait özel bir yakınlık geliştirmenin kilit noktalarından biridir. Beni yanlış anlamayın. Mutlu olmak için aranızda saçma bir dil konuşmanız gerektiğini önermiyorum kesinlikle.
Ancak belki de, birbirinize evcil hayvan isimleri verebilirsiniz. Bu kendinizi tamamen güvende hissettiğiniz anlamına gelir. Artık kalkanınızı indirmeyi ve bir başkasının şaka yollu takılmalarına hedef olmayı seçmişsiniz demektir. (çünkü söylediklerinizi bir başkası duyduğunda tamamen saçma gelecektir). Özel sevgi terimleri, aranızdaki mesaj sisteminin bir parçası, bir çeşit kodu, sizin kişisel idiolekt’iniz olabilir.