Bakıcının mutluluğu, çocuğun mutluluğu demektir. Aileler, bakıcıya saygı duymalı, değer vermeli ve ihtiyaçlarına duyarlı olmalıdır
Günümüzün ekonomik şartları ve değişen aile yapılarıyla birlikte çalışan anne sayısı ve buna paralel olarak çocuk bakıcısına duyulan ihtiyaç her geçen gün hızla artarken, yeni gelişen bu sektörde ciddi bir kalite problemi yaşanmaktadır. Aileler, iyi bir bakıcı bulamamaktan şikayet ederken; bakıcılar da hak ettikleri saygıyı göremediklerinden ve çalışma şartlarının ağır olmasından şikayet etmektedir.
Bu sektörde yaşanan problemlerin en önemli sebebi ise Danışmanlık Şirketlerinin verdiği hizmetin kalitesizliğidir. Ailelere çocuk bakıcısı bulmak için hizmet veren danışmanlık şirketleri, Pedagog, Okulöncesi Uzmanı ve Psikolojik Danışman gibi uzman kişiler yerine, bu alanda eğitimi olmayan kişiler tarafından çalıştırılmakta ve amaçları ailelere ve bakıcılara yardım etmek değil, sadece para kazanmaktır. Bu işi hakkıyla yapan birkaç danışmanlık şirketi dışında birçoğu aile ve bakıcı başvurularını internet üzerinden, verilen bilgileri kontrol etmeden kabul ediyor ve komisyon almak için herhangi bir elamanı herhangi bir aileye yerleştiriyorlar.
Bu sektörün başka bir sorunu ise çocuk bakıcısı, dadı, bakıcı abla, eğitimli abla, özel ders öğretmeni gibi kavramların birbirine karışmış olması ve çocukların yaş gruplarına göre isim ve görev tanımlarının yapılmamış olmasıdır. Her yaş grubunun gelişim özellikleri ve ihtiyaçları farklılık göstereceği için, çocukla ilgilenecek kişinin görev ve sorumlulukları yaş grubuna göre belirlenmelidir. Örneğin 3-6 yaş döneminde çocuğun bakım ihtiyaçları azalıp; duygusal, sosyal, fiziksel, zihinsel ihtiyaçları artacağı için, bu yaş grubuyla çalışan uzmanın "Okul Öncesi Eğitim Uzmanı" olarak adlandırması daha doğru olur. Çocukların yaş gruplarına göre isim ve görev tanımı şöyle sıralanabilir:
0-2 Yaş grubuyla çalışanlara : Çocuk Bakım ve Sağlığı Uzmanı
2-3 Yaş : Çoçuk Gelişimi Ve Eğitimi Uzmanı
3-6 Yaş : Okulöncesi Eğitimi Uzmanı
6-12 Yaş : Eğitimli Abla ve Abi
12-18 Yaş : Öğrenci ve Yaşam Koçu
Bu alanda eğitimli kişiler, bir yaş grubunu seçmeli ve bu yaş grubunda çalışarak uzmanlaşmalıdır. Aileler ise çocuklarıyla ilgilenecek uzmanı, çocukları büyüdükçe çocuklarının gelişim özelliklerine göre değiştirmelidir.
Ailelerin ihtiyaçlarını karşılayacak bu alanda yeterli sayıda eğitimli kişilerin bulunamaması ise bu sektörde kalite problemini yaratan önemli bir sebeptir. Önceden çocuk bakıcısı olarak eğitimsiz Türk veya yabancı uyruklu kişiler tercih edilirken, ilk 6 yaşın çocuğun gelişimdeki öneminin anlaşılmasıyla, aileler bu alanda uzman insanlarla çalışmak istiyorlar. Fakat Danışmanlık Şirketleri ailelere yönlendirecek eğitimli çocuk bakıcısı bulamıyor. Çünkü bu alanda eğitim almış insanlar, evde çocuk bakıcısı olarak çalışmanın birçok eksileri olduğu için anaokulu gibi kurumlarda çalışmayı tercih ediyorlar.
Bu sektörde yaşanan sorunların temelinde ise toplumun ve ailenin çocuk bakıcılarına karşı olumsuz bakış açıları ve yanlış tutumları yatmaktadır. Çocuk bakımı ve eğitimi gibi kutsal bir işi yapan eğitimli insanlar, sadece "bakıcı" olarak görülüyor ve küçümseniyor. Ailelerin çoğu "bakıcıyı" temizlikçi gibi görüyor ve bakıcının görevi olmayan işleri de yapmasını istiyorlar. Hatta bazı aileler, çocuklarının anne babalarının kendileri olduklarını unutup, çocuğun bütün sorumluluğunu bakıcıya bırakarak çocuklarına yabancı kalıyorlar.
Şu ana kadar yazılı ve görsel basında ailelerin yaşadığı sorunlar birçok kez dile getirilirken, bakıcılarının yaşadığı sıkıntılara değinilmedi ve olaylara tek taraflı bakıldı. Bu nedenle bu sektörde yaşanan problemlere bir de bakıcıların gözünden bakmak istiyorum. Bu alanda eğitim almış insanların çocuk bakıcısı olarak çalışmak istememesinin nedenleri şöyle sıralanabilir:
"Bakıcı" yetersiz bir kelime!
Öncelikle çocuğun gelişimi ve bakımıyla ilgilenecek insanın sadece "bakıcı" olarak adlandırılması, bu işin uzmanlık gerektirmeyen basit iş olduğu mesajını veriyor. Oysa bu ciddi bir eğitim ve sorumluluk gerektiren bir iştir ve bu alanda eğitim almış insanlar "Özel Ev Öğretmeni" gibi saygın isimlerle anılmalı ve saygı duyulmalıdır.
Bu alanda kariyer yapmak mümkün değil.
Çocuk bakıcısı bu işte yıllarca çalışmış olsa bile adı bakıcı olarak kalıyor. Bu iş, profesyonel bir meslek olarak görülmeli ve bu alanda çalışanlara yıllar geçtikçe eğitim ve deneyimlerine göre farklı unvanlar verilmeli ve böylece bu mesleğe duyulan saygı arttırılmalıdır. Çalışma ve sosyal güvenlik hakları yok
Çocuk bakıcıları, sigorta, iş kazası, tazminat gibi çalışma ve sosyal güvenlik haklarına sahip olmadıkları için her şey ailenin inisiyatifine kalıyor. Aileler, bakıcıların sigortasını yapmıyor ve ne zaman isterse bir sebep göstermeden bakıcıyı işten çıkarabiliyorlar. Çocuk bakıcılığı da diğer meslekler gibi görülmeli ve aynı haklar tanınmalıdır. Düşük ücret çok iş!
Bu mesleğin en önemli sorunu ailelerin, çocuk bakıcısını düşük ücretlerle çalıştırmak istemesidir. Aileler, çocuklarının eğitimi için kolejlere yüksek ücretler öderken; iş daha fazla emek isteyen bir göreve gelince; düşük ücretlerle çalışan eğitimsiz Türk veya yabancı uyruklu kişileri tercih ediyorlar. Oysa çocuğun gelişimi için çok önemli olan bu kritik dönemde, eğitimli bakıcılar tercih edilmeli ve böyle emek isteyen kutsal bir görevi yerine getiren insanlara hak ettikleri ücretler ödenmelidir. Çocuk bakıcılarının ev işi yapması da isteniyor
Çocuk bakıcısı ister yatılı ister gündüzlü olsun, bazı aileler bakıcının, yemek hazırlama, toz alma, bulaşık ve çamaşır yıkama gibi ev işleri yapmasını bekliyorlar. Fakat bakıcının tek sorumluluğu çocuğun bakımı ve eğitimi olmalıdır. Zaten ev işleri yapan bir bakıcı çocukla yeterince ilgilenemez ve gelişimini destekleyemez. Doğru olan ev işleri için yardımcı bir bayanın işe alınmasıdır. Böylece çocuk bakıcısı bütün zamanını çocukla nitelikli bir şekilde geçirebilir.
Çalışma şartları bakıcının psikolojisine zarar veriyor.
Çalışma saatleri, bakıcının psikolojisi düşünülmeden ailenin ihtiyaçlarına göre belirlenmiş ve bakıcılar yatılı ve gündüzlü olarak sınıflandırılmıştır. Gündüzlü bakıcı haftanın 6 günü sabahtan akşam geç saate kadar çalışıyorlar. Aileler ise yoğun iş temposundan dolayı genelde yatılı bakıcıyla çalışmak istiyorlar.
Yatılı bakıcıların çalışma saatleri ise çok uzun ve insan psikolojisine zarar verecek nitelikte. Yatılı bakıcıların sorumluluğu ailenin ihtiyaçlarına göre değişse de genel olarak sabahın erken saatlerinden çocuğun uyku saatine (21:00-23:00) kadar çalışıyorlar. Eğer çocuğun yaşı küçükse gece de çocukla ilgilenmek zorundalar. Maalesef çocuk uyuduktan sonra bakıcının dışarı çıkıp hava alma özgürlüğü de yok. Zaten çocuk uyuduktan sonra yorgun düşen bakıcının yapacağı tek şey uyumak oluyor. Kısaca bakıcı bir mahkum gibi 6 gün boyunca evden çıkamıyor, kendisine zaman ayıramıyor ve hafta da sadece bir gün izin kullanabiliyor. İzin günün yarısı ise ailesi ve arkadaşlarını görmek için gittiği uzun otobüs yolculuklarında geçiyor.
Bu şartlarda çalışmak hem bakıcı hem de çocuk açısından çok yanlış. İnsan psikolojisinin temel ihtiyacı olan kendine ve sevdiklerine zaman ayırma ihtiyacını yeteri kadar karşılamayan bakıcı mutsuz olacak ve performansı düşecektir. Annesiyle yeteri kadar zaman geçiremeyen çocuk ise annesiyle duygusal bir bağ kuramayacak ve bu da çocuğun duygusal-sosyal gelişimi olumsuz etkileyecektir.
Psikolojik açıdan doğru olan; çocuğun, akşam anne ve babasıyla uyku saatine kadar nitelikli zaman geçirmesi; bakıcının da bu süre içinde kendine zaman ayırması veya dışarı çıkıp arkadaşlarıyla bir kahve içme özgürlüğünün olmasıdır. Hafta sonları ise acil bir durum veya misafir olmadığı sürece yine çocuğun anne babasıyla vakit geçirmesi ve bakıcının iki günü kendine ve sevdiklerine yeterince zaman ayırarak çalıştığı ortamdan bir süre uzaklaşmasıdır. Bu hem bakıcıyı hem de çocuğu mutlu edecekti.
Özetlemek gerekirse bunlar çocuk bakıcılarının çalışırken yaşadığı sorunlardan sadece birkaçıydı. Olaylara tek taraflı bakılmadan, bakıcının ihtiyaçlarına ve sıkıntılarına duyarlı olunmalıdır. Çünkü bu karşılıklı sevgi ve saygı işidir; yaşanan bu sıkıntılar ancak karşılıklı anlayış ve fedakarlıkla çözülebilir. Burada her şey ailenin bakıcıyla olan iletişimine ve bakıcıya sunduğu şartlara bağlıdır. Aileler bakıcıya yeteri kadar değer vermezse; bakıcının, çocuklarına yeteri kadar ilgi ve sevgi göstermediklerinden yakınmaya devam ederler.
Ailelerin bakıcıya iyi şartlar sunması, bakıcının da bu işi severek yapması dileğiyle.
Pedagog Psk. Dan. Sevil Gümüş
Kurucu, Çocuk Psikolojisi ve Gelişimi Uzmanı, Oyun ve Filial Terapist