Obezitenin diyabet, diyabetin de böbrek yetmezliğini artırdığını belirten Prof. Dr. Münci Kalayoğlu, “3-10 Kasım Organ Nakli Haftası” öncesinde, organ nakli ile ilgili bilinmesi gerekenler hakkında şu bilgileri verdi:
“Diyabet (şeker hastalığı) bugün böbrek yetmezliğinin en sık görülen sebebidir ve her üç kronik böbrek yetmezliği hastasından birinin sorumlusudur. Dolayısıyla böbrek nakli olan hastalar arasında da en sık rastlanan neden diyabettir. Bazı hekim ve hastalarda diyabet hastalarına böbrek nakli yapılamayacağıyla ilgili yanlış bir inanış vardır. Ancak yapılan çalışmalar göstermiştir ki; diyabet hastaları, diğer böbrek hastalarından da acil olarak böbrek nakli olmalıdırlar. Bu hasta grubu; diyabet gibi birçok organda hasara yol açan bir olgunun yanında bir de böbrek yetmezliği yaşadıklarında ve diyaliz aldıklarında beklenen yaşam süreleri ve kaliteleri çok düşmektedir. Oysa böbrek nakli olduklarında, böbrekleriyle birlikte şeker hastalığı da yakından takip edilir. Böylelikle 3-4 kat daha uzun ve çok daha kaliteli yaşarlar.
HEPATİT B ÇOK ÖNEMLİ BİR SAĞLIK PROBLEMİ
Hepatit günümüzde ciddi sonuçlara neden olan, çok önemli bir sağlık problemidir. Ancak ülkemizde özellikle Hepatit B virüsü nedeniyle karaciğer yetmezliği yaşayan insanlarımızın sayısı oldukça fazladır. Üstelik birçok kişi Hepatit B virüsü taşıdığından dahi haberdar değil. Bu tip virüsler kan ve vücut sıvılarıyla bulaşabildiğinden, toplum için büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Diğer taraftan Hepatit B virüsü tespit edilen birçok hasta, karaciğer yetmezliği yaşamadan tedavi edilebilir. Buradaki önemli nokta, hangi hastanın ilaçla tedavi edileceği hangisinin organ nakline yönlendirileceğidir. Nedeni ne olursa olsun ‘siroz’ lafını duyan her hasta mutlaka bir organ nakli merkezi tarafından da değerlendirilmelidir. Aksi takdirde organ nakli için de geç kalınabilir.
Kronik organ yetmezliği hastalarının tek tedavi seçeneği organ naklidir. İnsanlarımız organ nakliyle yeniden hayata dönebilir ve aktif olarak okumaya, çalışmaya, sosyal yaşantılarına hepimiz gibi devam edebilir. Diğer taraftan hastaların ilaç, bakım, diyaliz gibi temel maliyetlerin yanı sıra; bu yatarak tedavi gerektiren sorunları da düşünüldüğünde sosyal güvenlik sistemine çok ağır yükler getirmektedir. Oysa başarılı bir organ naklinden sonra bu kişilerin yıllık maliyetleri organ bekleyenlere göre çok daha düşük olmaktadır. Ayrıca organ naklinden sonra insanlar normal işgücüne kavuştuklarından üretime katkılarıyla da ülke ekonomisine kazanç getirmektedir.
LİSTELER UZADIKÇA UZUYOR
Kadavradan organ alınarak gerçekleştirilen organ nakilleri, hastalar, hekimler ve devlet için en iyi yöntem olarak nitelenmektedir. Gönül ister ki; tüm nakillerimizi bu şekilde yapalım. Ancak bu maalesef günümüz şartlarında mümkün olmamaktadır. Ağırlıklı olarak kadavradan alınan organlarla organ nakli yapabilen ülkeler dünyada da çok fazla değil. Ülkemiz ise bu konuda oldukça alt sıralarda. Hasta sayıları, organ bağışıyla mukayese dahi edilemeyecek bir hızla artmaktadır. Bu artış da organ bekleme listelerine yansımaktadır. Akrabaları arasından vericisi olup da nakil imkânı bulanların haricindeki diğer hastalar umutla kendilerine uygun bir organ beklemektedirler.
ORGAN YETMEZLİĞİNEN KORUNMAK İÇİN EĞİTİM ŞART
Organ bağışı konusuyla ilgili herkesin bilgilendirilmesi gerekmektedir. İlk olarak şu soruyu sormamız gerekir. Organ bağışı niye hayat kurtarır? Bağış olduğu sürece yapılan organ nakilleri sayesinde hasta olan insanlar iyileşip, normal hayatlarına dönebilirler. Bu toplumsal bir problemdir ve herkesin elini taşın altına koyması gerekir. Çok iyi merkezler kurulması ve çok sayıda organ nakli yapılması, kronik organ yetmezliği sorunu yaşayan hastalarımızın kurtarıcısı olacaktır.
YENİ PROJELERE İHTİYAÇ VAR
Türkiye’de organ bağışının az olması nedeniyle, organ nakillerinin büyük bölümü canlı vericilerden alınan organlarla gerçekleştirilmektedir. Amerika ve birçok Avrupa ülkesinde ise kadavradan yapılan organ nakilleri ağırlıkta. Ülkemizde organ bekleyen kişi sayısı gün geçtikçe artmakta ancak organ bağışının istenilen düzeylere ulaşamaması nedeniyle kısıtlı sayıdaki hasta organ nakliyle hayata dönebilmektedir. Bu sistemin Türkiye’de henüz iyi işlememesi nedeniyle organ bağışının az olması, hastaları ve organ nakli merkezlerini canlıdan nakillere yöneltmektedir. Türkiye, organ bağışında gelişmiş ülkeler seviyesine çıktığında, sağlıklı insanların ameliyat olmasına gerek kalmayacaktır. Bu konuda tüm toplumu aydınlatacak projeler üretilmelidir.
TÜRKİYE’DE ORGAN NAKLİYLE İLGİLİ ÇARPICI VERİLER
• Ülkemizde karaciğer nakillerinin yaklaşık yüzde 40’ı kadavra vericilerden, yüzde 60’ı ise canlı vericilerden yapılıyor.
• Karaciğer naklinde milyon nüfus başına canlı nakil sayısı İspanya’da 0.6, İtalya’da 0.3 iken, Türkiye’de 5.5 oranındadır.
• Kadavra karaciğer nakli ise, milyon nüfus başına İspanya’da 23, İtalya’da 17 iken Türkiye’de sadece 5.5 düzeyindedir.
• Böbrek naklinde de kadavra nakil oranı yaklaşık yüzde 20, canlı vericiden nakil oranı yüzde 80 civarındadır.
• Dünyada milyon nüfus başına canlı böbrek nakli sayısı İspanya’da 3.4, İtalya’da 2.2 iken, Türkiye’de 17.7’dir.
• Kadavra böbrek nakli ise milyon nüfus başına İspanya’da 45, İtalya’da 27, iken Türkiye’de sadece 5.7’dir.
ntvmsnbc