Şizofreni genetik mi yoksa çevresel faktörlerle mi gelişiyor?
Ankara Üniversitesi Beyin Araştırmaları Uygulama Merkezi Müdürü ve Proje Koordinatörü Prof. Dr. Atbaşoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, şizofreninin kronik bir hastalık olduğunu ve genellikle 15-20'li yaşlarda başladığını söyledi.Şizofreninin, muhakeme kusurları, gerçeği ayırt edememe, yanlış şeylere inanma, gerçekte olmayan algılamalar görülmesi, işlev kaybına yol açabilen davranışa başlama ve eyleme dökme kapasitesinde azalma ile hayattan zevk almama gibi belirtilerle kendi gösterdiğini belirten Atbaşoğlu, hastalığın yaşam boyu tedavi gerektirdiğini ifade etti.
Atbaşoğlu, şiddet yönelik basında çıkan eylemleri yapanların ''şizofreni hastası'' olarak fişlenmesinin yanlış olduğunu; şizofreni hastalarında saldırganlığın fazla olduğuna dair bir veri olmadığını, şizofreninin çok önemli halk sağlığı sorunu olduğunu dile getirerek, Türkiye'de her yüz kişiden 3'ünde psikoz, her yüz kişiden birinde ise şizofreni görüldüğünü söyledi. Şizofreninin, hasta, hasta yakını ve toplum için büyük ıstırap ve zorluklara neden olabildiğini ifade eden Atbaşoğlu, hastalığın çocukluk döneminde yaşanan travmalar, anne-baba davranışları ve genetik faktörlere bağlı olduğunun düşünüldüğünü anlattı.
Atbaşoğlu, şizofrenide kalıtımın rolünün çok iyi bilindiğini, ancak yeni hastalıkların çoğunun ailesinde şizofreni olmayan kişilerde görüldüğüne dikkati çekti. Şizofreniye etki eden faktörlere ilişkin dünya ölçeğinde çeşitli çalışmalar yapıldığını, ancak genetik ile çevresel etmenlerin birlikte incelenmediğini belirten Atbaşoğlu, yeni tanıların ''bünye kadar çevrenin de şizofreninin ortaya çıkmasında etkili olduğu varsayımını güçlendirdiğini'' ifade etti.
''ŞİZOFRENİYİ BÜNYE Mİ YAPAR ÇEVRE Mİ?''
Bugüne kadar dünya genelinde şizofrenide genetik ve çevresel faktörlerin birlikte incelendiği boyutta araştırmanın yapılmadığını dile getiren Atbaşoğlu, AB Projesi kapsamında 13 ülke ile birlikte yürütülecek üç yıllık '' Şizofrenide Gen Çevre Etkileşimi'' isimli çalışma ile şizofrenin genetik mi yoksa çevresel faktörlerle mi geliştiğinin belirleneceğini söyledi.
Atbaşoğlu, her ülkenin incelemeye alacağı alanın farklı olduğu projenin Türkiye ayağının Ankara Üniversitesi'nden kendisi ile birlikte ile Doç. Dr. Saka'nın koordinatörlüğünde ''Şizofreniye Yatkınlık ve Hastalık Şiddeti''nin araştırılacağını belirtti.
Uluslararası Şizofreni Konsorsiyumu’ndan bir ekip de şizofrenlerin farklı türde, ender kromozom değişimlerine sahip olma ihtimalinin diğer kişilerden daha fazla olduğunu belirledi.
Bilim adamları, üç binden fazla şizofren ve üç bin sağlıklı kişinin katıldığı araştırmada, 1. ve 15. kromozomlardaki bozulmanın bu hastalığa yakalanma riskini artırdığını gördü.
Araştırmaya maddi destek veren Amerikan Ruh Sağlığı Enstitüsü’nden Thomas Insel, “genetik değişimlerin gizemini çözmenin daha iyi tanı, tedavi ve bu hastalığın önlenmesi için imkân sunabileceğini” belirtti.
Başka geniş çaplı bir araştırma da kromozomların karşılıklı bölgeleri (lokus) 1q21, 15q11 ve 15q13’teki bozulmaların şizofreni riskini sırasıyla 3, 15 ve 12 kat artırdığını gösterdi.
İki araştırma ayrıca, 22. kromozomdaki bozukluklar ve şizofreni arasında bağlantı olduğuna ilişkin daha önceki gözlemleri doğruladı.
Yunanca ayrık veya bölünmüş anlamına gelen “şizo” ve ruh anlamına gelen “frenos” kelimelerinin birleşiminden meydana gelen şizofreniye dünya nüfusunun yüzde 1’inde rastlanıyor.
Şizofreninin kesin nedeni tam olarak bilinemiyor. Ancak bazı araştırmalar kan bağı olan kişilerde genetik yatkınlık olduğunu, başka nedenlerin de araya girmesi ile hastalığın ortaya çıktığını gösteriyor.