Kıbrıs Şehitleri Caddesi, İzmir. Caddede kadınlı erkekli bir grup toplanmakta. Slogan atarak ve ellerindeki dövizlerle Kırıkkale F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde 1992’den beri tutuklu bulunan ve 4 Kasım 2011’den beri açlık grevi yapan vegan mahkûm Osman Evcan’a destek veriyorlar. Protesto gerekçeleri “cezaevi yönetimince kendisine sağlıklı ve temiz vegan yemek sağlanmaması, iletişim, muayene ve tedavi hakkının engellenmesi.” Tüm bunlar olup biterken, “Osman’a Vegan Yemek Kampanyası” İletişim Sorumlusu Aykut Atasay’dan edindiğimiz bilgiye göre, Evcan açlık grevini sürdürüyor. Ve şu anda açlık grevinin 16. gününde. Peki, nedir bu vejetaryenlik ve veganlık? Vejetaryenlik sağlıklı mı? Tüm bu sorulara ışık tutmak amacıyla hayvan hakları örgütü PETA Almanya’da beslenme kampanyasından sorumlu Sabine Weick Anne Boyutu editörlerinden Can Özelgün’ün sorularını yanıtladı. Bazı bölümler.
ÖZELGÜN: Dilerseniz vejetaryenliğin tanımıyla başlayalım…
WEICK: İnsanların çoğu etik nedenlerden ötürü vejetaryenliği ya da veganlığı seçiyor. Aynı insanlar gibi hayvanlar da mutlu olur, paniğe kapılır ve acı çeker. Ama endüstriyel çiftçilikte hayvanların bu doğal arzularının hiçbirine yer yok. Hayatları küçük ve karanlık bölmelerde geçiyor. Boğazları kesildiğinde çoğu kez bilinçleri tamamen açık oluyor ve umutsuzca kaçmaya çalışıyorlar. Tüm bunların ışığında bir vejetaryen hiçbir et türünü tüketmeyen kişidir.
Farklı vejetaryenlik çeşitlerine gelirsek…
Vejetaryenlerin diyetinde et ve balık yer almaz. Ama (katı) bir vegan bunlara ek olarak süt ürünlerini, yumurtayı, balığı ya da hayvanlardan elde edilmiş herhangi bir ürünü de tüketmez. Ama sadece bunlarla da sınırlı değil. Veganlar deriden, kürkten, yünden ya da ipekten yapılmış kıyafetleri de giymez. Ve çoğu hayvanlar üzerinde denenmiş ürünlere de karşı.
Dünyada vejetaryenlerin sayısı artıyor.
Çoğu kişi vejetaryen diyetinin sağlığa faydasını ve çevresel kazançlarını da keşfetti. Dolayısıyla beslenme biçimlerini değiştirmeleri artık daha kolay.
Genç ve yetişkin vejetaryenlerin besin gereksinimlerine gelirsek…
Uzmanların hayatımızın farklı evrelerinde almamızı salık verdiği bütün besinler, vejetaryen beslenme biçiminde mevcut. Kalsiyum, demir, çinko, B vitaminleri ya da D vitamini gibi bütün önemli vitamin ve mineraller et ve balık tüketilmeden absorbe edilebilir.
Peki, vejetaryenler nasıl yeteri kadar protein alabilir?
Batı dünyasında sorunumuz çok az değil çok fazla protein almamız. Çoğu insan ihtiyaç duyduğunun neredeyse yedi katı protein alıyor. Zaten neredeyse bütün besinlerde protein mevcut. Vejetaryenler kepek ekmeğinden, yulaf ezmesinden, fasulyeden ya da brokoliden vücutlarının ihtiyaç duyduğu proteini alabilir. Bilimsel açıdan bakarsak… Çok sayıda bulgu, vejetaryen ve veganların yeterince protein alabilir miyim diye endişeye kapılmasına mahal olmadığını ortaya koyuyor. Farklı besinlere yer veren bir diyet uygularlarsa ve yeterince kalori alırlarsa, kâfi ölçüde protein alacaklarına şüphe yok. Tıbbi bulgular çok fazla protein almanın ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceğini de ortaya koyuyor. Ama hayvansal ürünlerin aksine vegan yiyecekler hiç kolesterol içermez ve doymuş yağ oranları da çok düşük.
Peki, yumurta ve süt ürünlerinin nesi var?
Yumurta çiftliklerinde durum çok kötü. Tek bir kafese beş ila altı tavuk konuyor. Kafeslerin zemini tel örgüden olduğundan üstteki tavukların dışkıları aşağıdakilerin üstüne düşüyor. Tavuklar kafeslerde o kadar büyük bir stres altında yaşıyor ki hızlandırılmış yumurtlama dönemleri sadece bir buçuk yıl. Fabrika çiftçiliğine geçilmeden önce yani bundan 10 ila 20 yıl evveline kıyasla, tavuklar iki kat daha fazla yumurtluyor. Ama bunun bedelini yorgun düşmüş vücutlarıyla ödüyorlar. Dramları bu kadarla da sınırlı değil. Sadece tavuklar yumurtlayabildiğinden her yıl milyonlarca horoz plastik torbalara konarak boğulmaya terk ediliyor. Süt ürünlerine gelirsek… Bütün memeliler gibi ineklerin de süt üretebilmeleri için hamile kalmaları gerek. “Mandıra” inekleri sürekli süt sağlayabilmeleri için her yıl hamile bırakılıyor. Ve insanlar buzağıyı annesinden ayırıp annenin buzağı için ürettiği sütü içiyor.
Bazıları “Tanrının hayvanları insanlar için yarattığını” iddia ediyor. O halde onları neden yemeyelim?
Çok sayıda İncil uzmanı tanrının müşfik bir baba olduğu inancında. Yarattıklarına mesajı sevgi ve merhamet. Ama milyarlarca hayvanın çok kötü bir hayat sürdüğü ve zalimce öldürüldüğü fabrika çiftlikleriyle mezbahaların müşfiklik ve merhametlilikle uzaktan yakından bir alakası yok. Hepimizin bir seçeneği var. Yemeğe oturduğumuzda dünyada hâlihazırda var olan şiddeti ve ıstırabı körükleyebiliriz ya da tanrının yarattıklarına vejetaryen bir diyetle saygı gösterebiliriz.
Peki, hepimiz vejetaryenliği seçersek dünyadaki besi hayvanlarının sayısı çok fazla artmaz mı?
Herkesin bir gecede et yemeyi bırakacağını düşünmek gerçekçi değil. Ete yönelik talep düştükçe beslenen hayvanların sayısı da azalacak. Çiftçiler çok sayıda hayvan beslemek yerine başka tarım kollarına yönelecek. Sayıları azaldıkça daha doğal koşullarda yaşayabilecekler.
Röportaj: Can Özelgün
Fotoğraf: Bartek Langer