Hamilelikle birlikte zaten bebeğiyle ilgili, yoğun merak ve endişe duyan anne adaylarının hayatları birçok soruyla, doktor görüşmeleri tahliller ve bilinmezliklerle doluyor.
Hamilelikte özellikle son dönemlerde sıklıkla canlı ve bazen de korkutucu rüyalar görülür. Bu aslında tamamen normal bir durumdur. Bu tarz rüyalar çoğunlukla hamile annenin bilinçaltı bazı korkularını, endişelerini ve bazen de anneliğe ve gebeliğe dair çözemediği kaygılarıyla yüzleşmenin dolaylı bir yoludur.
Hamilelikte görülen rüyalar belki de tek bir kez yaşanabilecek hayatın bu döneminde, önemli bir fonksiyon taşırlar. Bu rüyalar biyolojik yaklaşımlı pek çok uzman tarafından hamilelik hormonlarının artışına bağlı ruhsal değişimler şeklinde tanımlansa da hamilelerin bir kuluçka makinesi değil dünyaya getirecekleri canın umudunu taşıyan birer insan oldukları unutulmamalıdır. Hamile anneler çoğunlukla bu rüyaları kendilerinin ve çocuklarının geleceğine dair kendilerine gönderilmiş mesajlar olarak düşünür ve/veya böyle algılarlar. Aslında bilindiği üzere rüyalar gelecekten haber vermezler ancak geçmiş olumsuz yaşantılar, çözülememiş gündelik çatışmalar, bazı fanteziler ve bunların yarattığı kaygıları güvenli bir şekilde çözmeyi sağlarlar. Bu anlamda ruh sağlığına olumlu anlamda hizmet ederler.
Bu dönemde özellikle bebeğin güvenliğine ve bakımına dair endişeler içeren rüyalar görülür. Bu rüyalar daha çok ilk gebelik deneyiminde annenin tecrübesizliği nedeniyle bebeğin sorumluluğuna dair taşıdığı kaygılardan kaynaklıdır. Anne çoğunlukla bebekle ilgilenemediğini, onu bir yerde unuttuğunu, kaybettiğini, bebeğin başka birine verildiğine ve bunlara benzer rüyalar görürler. Bu rüyalar daha çok olumsuz çevresel şartlar, boşanma riski, başlangıçta istenmeyen ya da tereddütlü gebeliklerde daha sık ve şiddetli görülürler. Bu durumlarda sıkça görülen rüyalar anne adayının bilinçaltı çatışmalarını çözme çabalarının ürünüdürler.
Bu rüyalar birinci, ikinci ve üçüncü trimestr süreçlerinin yoğunluğuna göre de farklılık gösterebilirler. Örneğin birinci trimestr de yoğunlukla görülen bulantı ve kusmalar, kişiyi bebeğin ya da kendisinin kaybına da dair mesajlar içeren, kaybolma konusunu tekrar eden rüyalar görmeye itebilir.
Bu rüyalar ne anlama gelebilir?
Panik şeklinde görülebilen bu rüyalara diğer örnekler, emzirme gibi kolay bir işlevi yerine getirememe, sütün olmaması, sütün bebeğe yetmemesidir. Bu konular çoğunlukla annenin yetersizlik endişesiyle bağlantılıdır. Annelik kavramına pratikte ve düşünce de hazır olmayan anneler sıklıkla bu tip senaryolar içeren rüyaları görürler.
Kaçmak ya da kaçmak istemeye rağmen kaçamamak, yüksek bir yerden düşmek, bir odaya hapsolmak gibi rüyalar ise çoğunlukla anne adayının bebeğin doğumu sonrası azalan özgürlük endişesi, evlilikte ortaya çıkabilecek sorunların endişesi ve beden algısına dair olumsuz değişikliklerin sonucudur.
Bu rüyalar konusunda ne yapılabilir?
Öncelikle bu rüyaların görülmesi daha önce belirttiğim gibi gayet normaldir. Aslında panik yapılmadan sakin bir bakışla anlamları kolaylıkla çözülebilir. Örneğin, bebeğini emziremediğini gören bir annenin rüyası, yeni bir bebeğe nasıl bakacağına dair endişeleri gösterir. Bu rüyalar rahatsız edici olsalar dahi, bir kez bu rüyalara dair farkındalık oluşması durumunda hamile kadınlar iç dünyalarına dair çatışmalarını kendi düşünce katmaları arasında teker teker okuyabilmelerini de sağlayabilir.
Kaygılarının farkına varan anne adayına ise tavsiyem bu konuda uzman bir psikologdan yardım alarak bunlarla yüzleşmesi olacaktır. Bu anlamda başka bir tavsiyem ise bu rüyaların sabah unutulmadan hemen not edilmesidir. Aynı zamanda duyarlı bir eşi olduğunu düşünen tüm anne adayları ise bu rüyaları eşleriyle paylaşmaları üzerlerinde uzun uzun konuşmaları olacaktır.
Uzm.Psk.Murat Sarısoy