Davranışlar, yaşam boyu farkında olunmadan sürekli uyaranlarla eşleşerek ortaya çıkar. Değişen çevreye yavaş geçişli uyum bu şekilde sağlanır. Canlı bu adaptasyonu sinir sistemlerinin uyarılabilme, uyaranları genelleme yeteneği sayesinde hiç farkında olmadan yapar.
Örneğin, fiziksel bir engelimiz yoksa kapıları kullanarak odalara girer çıkarız. Normal şartlarda duvarlara toslayarak, odadan dışarı çıkmayı denemeyiz. Oysa ki, kapılardan geçme davranışı filojenik değildir yani öğrenilir. İnsan bunu bizzat ve birebir öğretilmeden ve farkına varmadan deneyerek öğrenir. Gündelik hayatta hiç üzerinde durmadan yaptığımız buna benzer sayısız örnek vardır. Bu davranışlar farkında olmadan öğrenilmiş ve bireyin çevreye uyumunu sağlayan işlevsel davranışlardır.
Emekleyen çocuk, birkaç kez kapı yerine duvardan çıkmayı denemiş ve bu denemelerin bir kısmı duvara toslama ile sonlanmıştır. Doğal olarak, duvar çocuğun geçişine izin vermez. Böylece, duvardan geçme davranışı amacına ulaşamamış ve durdurulmuş yani cezalandırılmış olur. Kapılar ise geçiş vermiştir. Bu şekilde, kapıdan geçme davranışı amacına ulaşmış ve ödüllendirilmiştir. Odadan dışarı çıkmak istediğinde, fiziksel bir engeli ya da uyaran-davranış ilişkisini kavrama yeteneğinde bir yetersizlik yoksa çocuk artık hep kapıları kullanır.
Canlının çeşitli ortamlardaki farklı biçimdeki kapıları kullanabilmesi de, uyaran-davranış ilişkisinin genelleşmesi ile olur. İlk denemelerinde elde ettiği (ödüllendirilmiş) kapıları kullanarak odadan dışarı çıkma davranışını, bir daha duvarlara toslamayacak şekilde gelecek davranış repertuarına alır. Daha sonra ayağa kalkan çocuğun kapı tokmaklarını döndürme hareketi ve kapı kolunu aşağı doğru itme davranışı da kapının açılması ile ödüllenir. Bu şekilde çocuk, kapı tokmağını çevirmeyi, kapı kollarını kullanmasını öğrenir.
Ancak, bunların hiçbiri ilk denemede gerçekleşmez. Gerçekleşmişse bile tesadüfidir. Çocuk bütün bunları çevreyi kurcalayarak, el yordamıyla çevreyi değiştirmeye yönelik çabaları sayesinde keşfeder. Duvardan çıkışı bulamadıkça kapıya doğru yönelme hareketleri, kapı tokmağını sağa sola çevirmesi, kapı kolunu yukarı aşağı itmesi hep amaca yönelik çevreyi değiştirme, çevreye uyum sağlama hareketleridir. Her el yordamında bir önceki tecrübelerinden yararlanır. Ödüllendirilmeyen tecrübelerine bir daha geri dönmez. Öyle olsaydı, insan odadan her çıkmak istediğinde duvarlara toslamaya, kapı kolunu sağa sola itmeye, aşağı yukarı çekiştirmeye devam ederdi.
Canlının bu şekilde çevresel uyaranlarla ilgili tecrübelerini geleceğe taşıması, işlevsel davranışın, fonksiyon değiştirici özelliği sayesinde olur. Daha emekleme aşamasında öğrendiği “bu kapıdan çıkılır” davranışını, insan hastalık halleri dışında kaybetmez. Sonuç olarak çocuk, duvardan geçilemediği, kapıdan ise nasıl geçildiğini kısa sürede davranış repertuarına alarak, çevreye uyum sağlar ve bu davranışı hayat boyu ve her yeri geldiğinde kullanır. Ve hatta nasıl öğrenmiş olduğunun dahi farkında olmaz.
Gündelik yaşantımızda, denge sağlamaktan, yürümeye; alet kullanmaktan konuşup yazmaya, araba kullanmaktan uçak kullanmaya kadar çok çeşitli davranışımız, sonuçları ödüllendirilmiş çevreye uyum sağlama davranışlarıdır. Yeni arkadaş, yeni ev, yeni araba, yeni iş gibi çevredeki bir değişikliğe bir süre sonra yine sonuçları güçlendirilmiş yeni davranış biçimi ile uyum sağlarız. İşlevsel davranış, yeni bir uyaran varlığında eski uyaran davranış fonksiyonel ilişkileri sonucu repertuarına aldığı davranışlarından yararlanarak canlının gelecekteki davranışlarının yeni çevre ve yeni uyarana uyumunu, kısacası sürekli gelişmesini sağlar.