Üç buçuk yaşındaki oğlum kekelemeye başladı. Eskiden uysal bir çocuk olmasına rağmen son zamanlarda ve hatta son 20 gündür aşırı hırçın ve inatçı. Beni hiç dinlemiyor. Bir yaşındaki kardeşine ciddi boyutta zarar veriyor. İtiraf etmeliyim ki kendimi tutamıyor ve ben de ona vuruyorum. Açıkçası bir sinir harbi yaşıyorum...
Bu örnekteki ev hali, içinde yaşayanların her birine ait davranış dinamiklerinin ortak etkileşimini gözler önüne seriyor. Anne-çocuk ilişkisi irdelenirken annenin içinde bulunduğu durum dinamikleri mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır.
Çocuğu ile ilişkisine yönelik önerilerde bulunulurken annenin de bir canlı olduğu akılda tutulmalı ve insafsız önerilerden uzak durulmalıdır. Annenin çocuktan farkı, kriz yönetebilecek donanımda olduğudur. Kendisine önerilerde bulunmanın amacı ona haksızlık etmek değildir. Çocuk kriz yönetebilecek yaş ve olgunlukta olmadığından, anneden beklenen, bir yetişkinde olması gereken kriz yönetme yeteneğini devreye sokmasıdır. Yönetmek ihtiyaçların önem sırasına göre kategorizasyonu ile başlar. Bir de ilişkiler arası dinamikleri doğru analiz etmekle.
Anne, yaşamdan beklentileri ile çocuğuna vermesi gereken imaj ve zamanı ayırt etmesini bilmelidir. Bir başka deyişle, anne kesinlikle kendi beklentilerinin peşinden gitmelidir. Ancak aynı zamanda çocuğunun içinde bulunduğu durumu da yönetebilmelidir. Bu yönetimde çocuğa bir rol verilemez ve ondan bir talepte bulunulamaz. Yürütme ve yönetim annenin elinde olacaktır. Bu bakış açısı ile anneye bir yük yüklenmekte olduğu yorumu yapılmamalıdır. Esasında amaç annenin işini kolaylaştırmaktır. Çocuk kendine yüklenen talepleri yerine getiremedikçe, annenin gerginliği artar. En azından anne çocuktan beklentisini onun yapabilecekleriyle sınırlarsa, kendini gereksiz yere sıkıntıya sokmamış olur.
Anne, olması gerekenlere ulaşabilmeyi duygusal bir erek olarak görmemeli, sahip olunan gerçekler dahilinde bir beklenti içine girmelidir.
Kardeş kıskançlığının özünde anneyi kaybetme korkusu var
Yukarıdaki örnekteki anneye kulak verdiğimizde, 3,5 yaşındaki çocuğunun hırçınlığından yakınmaktadır. Evdeki bir yaşındaki diğer çocuğun 3,5 yaşında olanın üzerindeki etkisi yadsınamaz. Yine de anneyi yeterince dinlemeden ve evin içindeki diğer bireylerin görüşleri alınmadan çocuğun hırçınlığı konusunda erken ve kesin bir hüküm vermemeliyiz. Sadece 3,5 yaşındakinin hırçınlığına kardeşin varlığı katkıda bulunuyor denilebilir. Bu yaştaki kardeşlerin birbirlerine olan etkilerinden en sık görülen ve en baskın olanı “kardeş kıskançlığı”dır.
Bu kıskançlık, birinin sahip olduklarına diğerinin de sahip olma arzusu ile sınırlandırılırsa, yanlış ve eksik anlaşılmış olur. Bu yetersiz değerlendirme doğal olarak yanlış tutumlara yol açabilir. Çocuk kardeşini kıskanıyor olmakla yarı şaka yarı ciddi aşağılanır. Ciddiye alınmaz. Bu davranışları ile dalga bile geçilerek dalına basılır.
Oysaki, kardeş kıskançlığının özünde anneyi kaybetme anksiyetesi yatar. Hangi yaşta olursa olsun, kaybedilecek olan sevgili ya da diğerlerinin sahip olduklarına sahip olamamanın verdiği sıkıntı yani haset de olsa, her tür kıskançlık özünde anksiyetedir. Kardeş kıskançlığı da anneyi kardeşle paylaşıyor olmanın verdiği sıkıntıdır.
Kardeşin sahip olduğu ayrıcalıklara gelince, çocuk açısından bunlar annenin ilgisini kaybediyor olmanın somut göstergesidir. O halde, kardeş kıskançlığından doğan anksiyeteyi en aza indirmenin ilk adımı annenin davranışlarıyla çocuğu asla “terk etmeyeceğine” ikna etmesi ve kardeşlerin arasında hakem olma rolüne soyunmamasıdır. Davranışın bir süreç olduğunun anlaşılmasından başka, her davranışa özgü bir sürenin geçmesi gerektiğinin anlaşılması ayrıca önemlidir. Örneğin, ilk defa okula başlamakla ilgili anksiyete ortalama ilk 9-15 günde ortaya çıkarken, kardeş kıskançlığında 3-6 ayda ortaya çıkar.
Prof. Dr. Sabiha Paktuna Keskin / Korkuyu Tanımak ve Baş Etmek