Botoksla kırışıklıkları, boyayla saçlardaki akları kamufle etmek mümkün.Ancak yaş ilerledikçe ‘güzel yaşlanmak’ için doğru şeyler yapıyor muyuz?
İşte Estetik Plastik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Fatih Şirin neleri yapmamamız gerektiğini anlattı.
1- “AMAÇ GÜZEL YAŞLANMAK OLMALI”
Çoğu kişi plastik cerrahinin yaşlanmaya karşı en güçlü silah olduğunu düşünür. Fakat estetik ameliyatlar farklı nedenleri ve sonuçları hedefler; sarkma ve çizgiler gibi... Ya sonrası? Estetik Plastik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Fatih Şirin, sorularımızı yanıtladı.
Hastalarınızdan neler öğrendiniz?
Yaşlanma doğumdan itibaren başlayan kaçınılmaz bir süreç. Zaman birtakım izler bırakarak ilerliyor. Bizler de zamanın bıraktığı izleri geriye döndürmek için çaba içindeyiz. Burada amaç yaşlanmayı durdurmak değil, güzel yaşlanmayı becerebilmek olmalı. Bu da gerçekçi önlemler alarak ve doğru çözümlerle mümkün.
Bir kadını olduğundan daha yaşlı gösteren en sürpriz değişim nedir?
Toplumlar çok farklı genetik yapıda bireylerden oluştuğuna göre herkesin yaşlanma süreci de birbirinden farklı olacaktır. Bu sebeple aynı yaştaki kişilerin yaşlılık derecelerini karşılaştırmak çok anlamlı değil. Buna rağmen yaşlanma sürecinin kişilerde bıraktığı benzer izler, objektif kriterler mevcut.
Vücudumuzun hangi bölümü yaşla birlikte asla değişim göstermez?
Bence en geç yaşlanan organ gözler. Yanaklar sarksa da, kaşlar düşse de gözler her zaman için canlılığını korur.
Günümüzün en efektif anti-ageing uygulamaları neler?
Toplumda bireyler arası ilişkilerde, iki insan arasındaki ilk kontakt yüzlerle oluyor. Gözler, bakışlar, mimikler iki insan arasındaki iletişimde primer rol oynar. Bu sebepledir ki, yüze birçokları tarafından büyük önem atfedilir. Yine yaşlanmanın ilk belirtilerinin yüzlerde kendini göstermeye başladığı da bilinen bir gerçek. Bu sebeple yüz gençleştirme ve yaşlanmayı yavaşlatmaya yönelik girişimlere plastik cerrahide büyük önem veriliyor. Yüz gençleştirmede yaklaşım, kalitatif ve kantitatif yumuşak doku değişimlerinin birbirinden ayrılmaya başlamasıyla ilerleme kaydetti. Kantitatif değişiklikler geleneksel olarak cerrahi yöntemlerle tedavi edilir. Kalitatif değişiklikler ise cilt soyma, doku enjeksiyonları ve etkenlerin ortadan kaldırılmasıyla tedavi edilir. Yani artık yüz gençleştirmede kabul gören yaklaşım, her türlü hastada direkt cerrahi girişim yerine öncelikle koruyucu tedbirler ve ardından da non-operatif yani cerrahi dışı yöntemlerledir.
Anti-ageing uygulama ya da tedaviler yaşlanmaya karşı etkili mi?
Bu kirliliğin içinde doğru yolu bulabilmek gerçekten güç.
Yaşlı görünmek kaçınılmaz mı?
Bu hepimiz için doğal, önlenemez ve yaşanması gereken bir süreç. Burada yapmamız gereken, ‘güzel yaşlanmayı’ başarabilmek. Buradan hareketle gençleşmek için gelen hastalarımla öncelikle bunları konuşuyorum. Sonrasında beraberce neler yapabileceğimizi planlıyoruz.
2- “YAŞAM TARZINIZ NE KADAR YAŞLANACAĞINIZI BELİRLER”
Diyet yapmak artık günümüz insanının bir parçası. Ancak bu yalnızca görüntü ile alakalı değil, yaşam biçimi olmalı. Tabii bir de işin sağlık boyutu var. Çünkü kiloyla gelen hastalıklarla baş etmek gerçekten zor. Diyetle ilgili merak ettiklerinize Uzman Diyetisyen Turgay Köse cevap verdi.
Diyet ve egzersiz sağlık ve yaşam tarzı üzerinde ne kadar önemli?
Dünya Sağlık Örgütü tarafından ölümlerle ilgili olarak tanımlanmış 17 risk etmeni var ve bunlardan 7 tanesini diyet ve egzersiz ile önlemek mümkün. Yine verilere göre her bir merdiven basamağı çıkıldığında ömür 1 saniye uzamakta iken; kilolu insanların aldıkları her yeni kilo ömürlerini 20 hafta kısaltıyor.
Başka anti-ageing özellikler var mı?
Yaşlanma durdurulamaz ama ihtiyarlık geciktirilebilir. Beklenen yaşam süresini ve kalitesini yeterli, dengeli ve sağlıklı beslenme ile artırmak mümkün. Bebeklikte beslenmenin çocukluk çağına, çocukluk çağında beslenmenin gençlerin durumunu etkilemesi gibi; yaşlılar, her dönemdeki beslenme ve yaşam biçiminin etkilerini taşırlar.
Yaşlanma için en iyi durum senaryosu nedir?
Yaşamdan beklenti çok önemlidir. Bir toplulukta “kaç kişi uzun yaşamak ister?” denilince büyük bir çoğunluk el kaldırılır. “Kaç kişi sağlıklı bir yaşam ister?” denildiğinde belki daha fazla sayıda elin havaya kalkmasıyla karşılaşılır. Olayı şu şekilde çarpıtırsak; “98 yaşına kadar yaşayacaksınız, ama hayatınızın son 32 senesi yatalak olarak geçecek”. Ya da “çok sağlıklı olacaksınız, kimseye muhtaç olmayacaksınız. Ancak 34 yaşında öleceksiniz.” Sonuçta her 2 durum da sizi “uzun ama sağlıklı bir yaşam” beklentisi ile karşı karşıya getirecek. Sanırım en iyi senaryo bu olsa gerek.
Bunun için pratik yaklaşım nedir?
Bunun temelinde eğitim yer alıyor. Kişi beslenmesine dikkat eder, kilo fazlalığı olsun olmasın egzersiz yaparsa ve bunu da yaşam şekli haline getirirse yaşlanmak kabus haline gelmeyecektir. Belirli aralıklarla; check-up yaptırmak, vücut analiz cihazları ile vücuttaki yağ, kas, su oranını ve metabolizma hızını öğrenmek, koruyucu sağlık hizmetlerinden yararlanmak, sağlık konularında ilgili uzman görüşlerini dinlemek yeterlidir.
Daha iyi ya da genç görünmemize yardım eden spesifik yiyecekler var mı?
Yaşlandıkça enerji ihtiyacında etkinlik derecesine göre azalma olmakla birlikte, genel olarak besin öğeleri ihtiyacı azalmaz, tersine artabilir. Bugünkü veriler ışığında, yaşlıların vitamin ve minerallere ihtiyaç miktarları yetişkinlerinki kadardır. Önemli olan, yaşlılıkta tüm vitaminlerin besinlerle yeterince alınmasıdır. Özellikle B grubu vitaminleri ve C vitaminin ek olarak verilmesinin yaşlılara iyi geldiğine yönelik araştırmalar mevcut. Son yıllarda, E vitamininin yaşlılığı geciktirici etkisi olabileceği üzerinde duruluyor. Bu vitaminin hücre zarındaki yağların bozulmasını önlemede rolü olduğu, bu yolla hücre sağlamlığının korunduğu ileri sürülüyor. Meyvelerde bulunan birçok antioksidan, yaşlanmanın panzehiri olarak görülüyor. Vitaminler, mineraller ve enzimler sayesinde yaşam kalitesi gelişiyor ve ortalama yaşam süresi uzuyor. Sağlığın yanı sıra güzellik iksiri görevi de gören meyve ve sebze suları, içerdikleri vitaminlerle saç, tırnak, cilt şikayetlerini de ortadan kaldırıyor.
İnsanların yedikleriyle ilgili tutumları hakkında ne söylersiniz?
Genelde insanımız diyet yapmak ile aç kalmayı eşanlamlı olarak görüyor. Gündüz diyet yapan pek çok insan aç kalmanın etkisi ile gece ziyafet yapıyor. Bütün gün aç gezmek metabolizma için son derece zararlı bir durum. Önerilen ise sık aralıklarla azar azar beslenilmesi. Gerçek ağırlık kaybı vücuttaki yağ kitlesinin azalması ile mümkün. Dengeli diyetlerde yağ, çok düşük oranlardakarbonhidrat içeren diyetlerde su ve açlık durumunda kas kaybı olmaktadır. Diğer bir konu ise çikolata, patates ve muz gibi besinler kişide mutluluk hissi uyandırmaktadır. Buna karşılık spor ile birlikte endorfin ve seratonin hormonları salgılanır, kişiye 2–4 saat mutluluk verir. Öte yandan yemek yemenin yorgunluğu gidereceği görüşü de yaygındır. Halbuki kişi yorgunluk hissettiğinde biraz yürüyüş yapsa dolaşım hızlanacağı için kendini daha iyi hisseder.
Diyet ‘motto’nuz nedir?
Yakın bir tarihte Avrupa’da 3000 kişi üzerinde yapılan bir çalışmada sadece diyet yapanların yüzde 10, sadece spor yapanların yüzde 1, buna karşılık diyet ve sporu bir arada sürdürenlerin ise yüzde 89 oranında başarı sağladığı saptanmış. Bunu destekleyen pek çok çalışma ile karşılaşmak mümkündür. Nasıl yanan bir mumun üzerine bir bardağı ters çevirip kapattığınızda sönerse, vücutta depolanan yağlar da oksijen varlığında yanar. O nedenle kilo vermek için oksijen tüketimini artırmak yani hareket etmek şart. Yakın bir tarihe kadar Dünya Sağlık Örgütü, “20 dakikaya kadar vücut ancak ısınır ve sonrasında yağ yakar” derken bu görüş şu şekilde değişti: “Gün içinde azar azar da olsa yapılan egzersizin toplam süresi önemlidir. Günde 10 bin adım atmak gerekir.” Bana göre 3 kere 20’şer dakika yürümekten ziyade, hazır vücut ısınmışken bir kerede 60 dakika gibi uzun süreli aktiviteler yapılması daha faydalı. Öte yandan sporu sadece aktivite yapılan sürede harcanan enerji olarak görmemek gerekir. Sonrasındaki 4 saatlik süre içerisinde de metabolizma hızlı çalışır.
milliyet