Unutun! Çünkü böyle bir şey ne mümkün ne de normal. Çocuklar hastalanarak büyür der büyüklerimiz, çok doğru söylerler. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Gökhan Mamur, çocukların zamanla dış dünyaya adapte olacaklarını, bunun için de ailelerin çocuklarını dış dünyaya kapatamaması gerektiğini söylüyor.
Çocuk yaşamının ilk 2 yaşında genelde evdedir ve toplumla çok bağlantısı yoktur. Ama toplum içine girince hele ki okula başladıktan sonra mikroplarla sıkça tanışmaya ve ardından da çatışmaya başlar.
İlk başlarda (2-9 yaşlarda) tecrübesiz olan çocuk vücuda, virüs girdiğini anlamaz çünkü onu düşman olarak algılamamıştır. Ancak daha sonra bu mikrop vücutta hastalığa neden olunca, savunma sistemi onu bir düşman olarak kabul eder ve onu yok etmeye çalışır.
Vücuda giren her virüsün yok edilme yöntemi farklıdır. Bu nedenle nezle gibi hastalıklar erişkinlerde üç-beş günde, çocuklardaysa iki-dört haftada geçer. Bu aşamadan sonra savunma sistemi kendine o virüsü yok etme konusunda kendini geliştirir. Böylece o mikrop çeşidi tekrar vücuda girmeye kalkıştığında hastalık yaratmadan ilk başta vücuttan içeri girmesi engellenir. Buna da bağışıklık kazanma denir ve sık görülen enfeksiyonların üstesinden gelme çabası yaklaşık 9-10 yaşa kadar devam eder. Bu yaştan sonra küçük enfeksiyonlar daha hafif ve kısa sürede atlatılır.
Sağlıklı bir vücutta, duyuları aracılığıyla beynine göndereceği bilgileri dağarcığına katarak çocuk öğrenebilir. Bu duyular görme, duyma, dokunma, koku ve tattır. Okul ortamında en sık kullanılan duyularsa sizin de tahmin ettiğiniz gibi görme ve duymadır. İşte bu nedenle okul öncesi, birinci basamak olarak çocuğunuz çocuk doktoruna götürün. Orada hikayesinde, muayenesinde ve aşılarında herhangi bir sorun varsa çözülsün. Adından göz ve işitme testi için göz ve KBB uzmanına giderek en sık kullandığı iki duyunun sağlığı konusunda emin olunacaktır.
İlkokul öncesi eğitim
Doğduğumuz andan itibaren başlar ve çocuk beyin gelişiminin dörtte üçü ilk 4 yaş içinde tamamlanır. Beyin bu dönemde bir sünger gibidir. Çocuklarımız oturmayı, yürümeyi, koşmayı, yemek yemeyi ve hatta bir veya birkaç dili hiçbir hayat tecrübesi olmadan yaşamlarının ilk 2 yılında öğrenir.
Okul öncesi eğitim, zihinsel, bedensel, duygusal, sosyal ve kültürel bir gelişim sağlamayı hedefler ve profesyonellerin sunduğu resmi bir eğitimle de bunun kalitesi artar ve hedefe yönelik olur. Bu çeşit eğitime katılan çocukların okula devam etme ve başarı oranları daha yüksektir.
Anne ve babalar endişelenmeyin
Bir de işe anne ve babanın bakış açısıyla bakalım. Anne babalar bilir. 1,5-2 yaştan itibaren hiçbir erişkinin gücü çocuğunun peşinden koşmaya, oyunlarına tam anlamıyla katılmaya yetmez. Tüm gün birlikte geçirilir ve çocuk sıkılır. Doğa çocuklara inanılmaz bir güç ve enerji vermiştir. Bu nedenle çocuğun başka bir çocukla birlikte olması, enerjisini harcaması gerekiyor. O şekilde rahat ve derin uyuyabiliyor. O ortamlarda çocuklar sosyalleşiyor. Tüm bunlar yaşanırken çocuk fiziksel olarak da dış dünyadaki tüm etkenlere karşı direnç ve bağışıklık kazanmış oluyor.