İngiltere'de 3 yaşındaki Zach Avery adlı çocuk erkek olduğunu reddedip, kız çocukları gibi giyinmek istediğini söylüyor ve saçına kurdele taktırıyor.
Çocuklarını cinsiyetsiz yetiştirmeye karar veren Kanadalı KathyWitterick ve David Stocker çifti üçüncü çocuklarının cinsiyetini sır gibi saklıyor ve ona "erkekliğin ya da kadınlığın gereklerini dikte etmeyeceklerini" beyan edip, cinsiyetini seçme hakkını kendisine tanıyacaklarını belirtiyor.
Çocuklarda cinsel kimliğe dair üçüncü haberimiz ise ABD'den geliyor. Time'da yer alan bir habere göre, ABD'de yapılan bir araştırma, 11 yaşından küçük, her 10 çocuktan 1’inin cinsiyet uyumsuzluğu yaşadığını ve bu çocukların fiziksel, psikolojik ve cinsel istismara daha çok maruz kaldıklarını, erken yetişkinlik dönemlerinde travma sonrası stres bozukluğu yaşama ihtimallerinin daha yüksek olduğunu ortaya koyuyor.
İşte bu gündemden hareketle, Çocuk ve Ergen Psikiyatrı Uz. Dr. Gökçe Küçükyazıcı'ya çocuklarda cinsel kimlik, cinsiyetsiz çocuk yetiştirme ve cinsiyet uyumsuzluğu üzerine sorularımızı yöneltiyoruz, bazı bölümler.
Çocuklar kaç yaşlarında cinsiyetlerinin farkında olurlar?
Çocuklar 2-3 yaş civarında cinsiyet farklılığını anlar ve kendisinin erkek veya kız olduğunu söyleyebilir. Çocuk kendi cinsiyetinin getirdiği bazı fiziksel ve biyolojik özelliklerle doğar. Aile ve kültürel faktörlerin etkisiyle birlikte çocuğun cinsel kimliği oluşur.
Cinsiyet eğitimi aile tarafından verilmesi gereken bir eğitim mi? Çocuk, kız ve erkek olmakla ilgili soruları sorduğunda nasıl yanıtlamalı, ne söylemeli?
Bunun için çocuğa özel bir eğitim verilmez. Hayatın ilk yıllarında anne-çocuk ilişkisi, baba-çocuk ilişkisinin niteliği çocuğun cinsel kimliğinin belirlenmesinde çok önemlidir. Sağlıklı bir ebeveyn çocuk ilişkisi içerisinde çocuk sahip olduğu cinsiyeti anne-babasından aldığı mesajlarla öğrenir ve bununla gurur duyması gerektiği hissettirilir.
Çocuk kız ve erkek olmakla ilgili soruları 3 yaş civarında sormaya başlar. Basit ve onun anlayabilecği bir dille kısa cevaplar verilmeli, gereksiz ayrıntıya girilmemelidir.
Çocuklara cinsiyet tanımı yaparken toplumun, kadına ve erkeğe yüklediği görevlere değinmek gerekir mi?
Çocuklar söylenenlerden çok bizim yaptıklarımızdan ve davranışlarımızdan öğrenir. Bunu göz önünde bulundurarak çocuğumuza doğru model olmak en önemlisidir. Çocuğa herhangi bir cinsiyetin diğerinden üstün veya değerli olduğuna dair yanlış mesajlar verilirse çocuk da güçlü ve üstün olduğunu düşündüğü cinsiyete tabi olmak isteyebilir. Veya bir kız çocuğu babasıyla birlikte daha çok vakit geçirebilmek veya onun gözünde daha popüler olabilmek için erkek cinsiyetinin daha çok ilgi duyduğu sporlara yönlenebilir. Başka bir örnekte kız çocuğu olmayan bir aile erkek çocuklarını kız gibi giydirip, saçlarını uzatarak çocuğu karşı cinsiyete özendirebilmektedir.
Cinsiyetsiz çocuk yetiştirmek ne derece doğru bir yaklaşımdır? Çocuğu giyeceği kıyafetler ve seçtiği oyuncaklar konusunda serbest bırakmalı mı?
İnsan yavrusu belli bir cinsiyet ile doğar. Bu nedenle cinsiyetsiz çocuk yetiştirmek gibi bir durum olamaz. Zaten her anne baba çocuğa doğumundan itibaren "oğlum" veya "kızım" diye hitap ederek cinsiyeti hakkında bilgi vermektedir. Normal şartlar altında kız çocuğu annesininin cinsel kimliği ve bununla ilişkili davranışlarını model alarak evcilik oyunlarında bebeklerle oynayacak, yemek pişiriyor gibi yapacaktır. Yani anne ne yapıyorsa oyunlarında, giyim kuşamında benzer şeyleri sergileyecektir. Erkek çocuğu da babasını taklit edecek, oyunlarında erkek cinsiyetinin davranışlarını sergileyecektir.
Toplumda sıklıkla yapılan, erkeklere mavi renk, kızlara pembe renk giysi/oyuncak alınması, yine benzer şekilde erkeklere araba, kızlara bebek alınması konusunda ne düşünüyorsunuz? Bunlar bireyi tektipleştiren etmenler mi? Daha farklı bir yol izlenmesi gerekir mi?
Renkleri ve oyuncakları takıntı haline getirmemek gerekir. Çocuk kız olsun erkek olsun her renkten kıyafeti giyebilir. Bir kız çocuğu arabayla, erkek çocuğu da bebekle oynayabilir. Burada renk ve oyuncağın çeşidinden çok o esnada oynanan oyunun içeriği, kıyafetin ne olduğu ve oyun esnasında alınan cinsel rol önemlidir. Örneğin erkek çocuğunun evcilik oyununda anne olması, etek giymek istemesi cinsel rolüne uygun değildir. Ancak çocuk yetiştiği ortam itibariyle sürekli kadınların bulunduğu ortamdaysa bu tip davranışlar da gözlenebilir. Hemen endişeye kapılmamamak gerekir. Bu tip çocukların hayatına kendi cinslerinden ve onlara model olabilecek birilerin girmesi ve onlarla kaliteli zaman geçirmeye başlaması çok faydalı olacaktır.
Cinsiyet uyumsuzluğu yaşamak nedir? Ne tür belirtilerle anlaşılır?
Cinsel kimlik bozukluğu gösteren çocuklar kendi biyolojik cinsiyetlerinden memnuniyetsizliklerini ve karşı cinsten olmak istediklerini ısrarla dile getirirler. Giyimlerinde karşı cinsiyetin giyim kuşamını taklit eder ve bu konuda ısrarcı davranır. Oyunlarında karşı cinsiyetin rollerini alır ve o cinsiyetten olduğunu hayal eder. Karşı cinsiyetin oyun ve eğlencelerine katılmayı isterler. Ancak klinik pratikte gerçekten cinsel kimlik bozukluğu tanısı alan çocuk sayısı azdır, genellikle ebeveynleriyle özdeşim sorunu yaşayan çocuklara daha sık rastlamaktayız.
Cinsiyet uyumsuzluğu yaşayan çocuğa nasıl yaklaşmak gerekir?
Bu çocuklara baskı yapıp korkutmamak gerekli. Öncelikle ebeveyn ve çocuğun ilişkileri, ebeveyn tutumları, ailenin yaşam şekli gözden geçirilmeli, anne babanın nasıl davranması gerektiği yönünde bilgilendirilmelidir. Cinsel açıdan özdeşim kurması beklenen ebebveyn çocuğun hayatında daha fazla yer almalı, birlikte o cinsin dünyasını tanıması için fırsat tanınmalıdır. Her erkek çocuğu futboldan veya karate yapmaktan hoşlanacak diye birşey yoktur, çocuk yüzme, voleybol gibi sporlara yönlendirilebilir. Aynı yaklaşım kız çocuklar için de geçerli olmalıdır.
ABD’de yapılan bir araştırmaya göre 11 yaşından küçük ve cinsiyet uyumsuzluğu yaşayan çocuklar, ileriki yaşlarında fiziksel, psikolojik ve cinsel istismara daha çok maruz kalıyorlar. Bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu tip çocukların hem ebeveynleri hem de akranları tarafından istismara uğramaları çok olasıdır. Ayrıca bu çocuklarda depresyon ve kaygı bozuklukları, travma sonrası stres bozukluğu sık görülebilmektedir. Bu nedenle bu çocukların erken yaşlarda ele alınıp, ailelerin doğru yönlendirilmesi çok önemlidir.
Röportaj: Itır Yıldız