Takıntı (obsesyon), kişinin belli bir düşünce ya da duygunun tekrarlayıcı baskısı altında olması halidir. Bu halin anormal olduğu fark edildiği halde, kurtulamıyor olması yaşamı olumsuz etkiler. Birey bu baskının ağırlığını hafifletmek için bir takım tekrarlayıcı davranışlara başvurur. Bu davranışların gereksizliğinin farkına varsa da, yapmaktan kendini alıkoyamaz. Bir şekilde üstesinden gelip de bu davranışları tekrarlamazsa dayanılmaz bir içsel sıkıntı yaşar.
Takıntının, genellikle soya çekim varlığında ve 4 yaş civarında cinsel kimlik dönemindeki bir örselenmeye bağlı olarak ortaya çıktığı öne sürülür. Takıntılı davranışlar arasında; çiş, kaka, salya, mikrop, zehir gibi zararlı ve kirlilik duygusundan arınmak isteği hakimdir. Sürekli yıkanır, ellerini yıkar, abartılı hijyen kuralları ile yaşamını ve kendisi ile birlikte yaşayanları alt üst eder. Kapıları, pencereleri, kilitleri, ocağı, arabanın frenini tekrar tekrar kontrol etmekten kendini alıkoyamaz.
Her şeyin düzenli, yerli yerinde, simetrik ve kendi kontrolünde olmasını ister. Toplama, biriktirme huyu vardır. Şanslı sayıları, uğurlu, uğursuz sayıları vardır. Her şeyi kendi uğurlu sayısı ölçüsünde yapmak ister. Kapıdan üç kere girer çıkar, kulağını üç kere çeker, üç ker tahtaya vurur. Ölüm ve doğal afetlerden aşırı korkar. Dinsel kuramların, ayıp günah ve cinsellik kavramlarının aşırı baskısını hisseder. Yalnızlığı tercih eder. (Aynı kişide bu takıntılı davranışların tamamının bulunacağı anlamı çıkartılmamalıdır.)
Anksiyete varlığında birey her an her koşul ve mekanda beklenmeyen bir tehlike ile karşılaşmak korkusuyla ve tehlikeyi önceden sezebilmek adına çevresel uyaranlara pür dikkat kesilir. Öyle ki, çevreyi olduğu gibi kaydetmeye başlar. Markalar ezberlenir, sayı harf ve rakam tekrarları başlar. Yap-boz oyunları süratle yapılır. Bir gittiği yolu bir eşyanın yerini ısrarlı hatırlamalar başlar. “Kim ne dedi? Kim ne yaptı?” merakı artar. Sorular, sorular bitmek tükenmek bilmez sorular sormaya başlar. Akabinde belli kıyafetleri giymek, el yıkamak, eşya ya da oyuncakları dizmek gibi takıntılı davranışlar ortaya çıkabilir. Bu davranışlar bireyin içinde bulunduğu sıkıntılı hali kısmen rahatlatır. Anksiyete halindeki birey için takıntılı davranışların bu yönünü bilmeyenler, takıntılı davranışlarından dolayı onu cezalandırırlar.
Araba dizmek vs. gibi bazı çocuk oyunları takıntılı davranış zannedilebilir. Burada sözü edilen, bu davranışların kontrol edilemez, aile ve çocuğun yaşam kalitesini bozar boyutta ortaya çıkıyor olmasıdır.
Davranışları anlatan kelimelerin yetersizliğinden midir, duyguların soyutluğundan mı bilinmez, herkes gibi davranamamak genellikle “istemek-istememek”, “sevmek sevmemek” gibi kelimelerle anlatılır. Okul kapısında altına kaçıranlar okula gitmeyi sevmezler, asansöre binemeyenler merdiven çıkmayı severler gibi… Esasında bir şeyi yapmak istemiyorum/sevmiyorum/ hoşlanmıyorum diyen kişi, aslında o işi yapamayan kişidir. “Neden o işi yapamıyor?” diye araştırılmak yerine, “o işin sevilmediğine” hükmetmek adettendir.
Prof. Dr. Sabiha Paktuna Keskin, Çocuk Davranışlarındaki Korkuyu Tanımak ve Baş Etmek