Anne ve babaların çocuklarıyla olan iletişiminin şekli, sergiledikleri tavır, tutum ve kararlılığın derecesi, tüm hayatlarını iyi ya da kötü etkiliyor.
Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Dr. Arzu Önal, anne ve babanın farklı dilde konuşması, biri evet derken, diğerinin hayır demesi, çocuğun sınırları bilmeden yetişmesine neden olduğunu söylüyor. Çocuk yetiştirmekteki “sınır stratejisi”, ergenlik dönemindeki arkadaşlıklarını, yetişkinlikteki hayatlarını nasıl geçireceklerini de belirliyor.
Çocuklara neden sınır koymak gerekiyor?
Çocukların günlük yaşamda ilk fark ettiği şey, anne ve babaların sınırları oluyor. Eğer sınır konulmazsa sürekli duvara çarpmak, yani istenmeyen davranışları ısrarla tekrar etmek istiyor. Çarpayım ki beni durdursunlar diye düşünüyor. Bazı anneler ve babalar, çocuklarına karşı o kadar esnek davranıyor ki, çocuk duramıyor, çarpamadığı için de annesini, babasını, evde bulunan başka insanları, arkadaşlarını ısırıyor, tırmalıyor, kendi saçını, yüzünü yoluyor, kısacası zarar veriyor. Annesi hiç tepki vermeyince de ilgisini çekebilmek için daha da şiddetlendirerek yapmaya devam ediyor. Çocuklar kendilerine ‘dur’ denilmezse sınırları zorluyor.
İki-üç yaş, ergenliğin provasıdır
Çocuklarının her şeye ‘hayır’ dedikleri bu dönem 2 yaşında başlıyor, tedavi görmezse 8-9 yaşına kadar devam ediyor. Çocuk okulda istekleri yapılmadığı için tepki gösteriyor, köşede kalıyor, arkadaşları yanaştırmıyor. Bu çocuklar ergenlik döneminde çevresi tarafından dışlanıyor. Çocuk okuldaki mutsuzluğunu da eve taşıyor. Aileler, çocukları ne kadar küçük yaşta uzmana başvurursa, gelecekte çocuklarının sağlıklı ilişkiler kurabilmeleri o kadar kolay oluyor.
Anne ve babalar en sık hangi hataları yapıyor?
- Türk aileleri bir şeye söz verdikleri zaman yapıyor. Özellikle de maddi bir şey için söz vermişlerse yapıyorlar. Ancak sıra davranışlarla ilgili bir kısıtlamaya gelince, örneğin o gün yaramazlık yapmışsa, annesi dışarı çıkmamasına yönelik bir ceza vermişse, anne bunu çocuk ağlıyor, mızmızlanıyor diye dayanamayıp uygulamaktan vazgeçiyor.
- Verilen cezanın uygulanmadığını gören çocuk, benzeri bir durumda yine aynı şekilde tutturup ağlayarak sonuca ulaşıyor.
- Anne ve baba çocuğu koyacakları sınır ya da verecekleri ceza konusunda birlikte karar veriyor. Ancak çocuğun bu karardan haberi yoksa ve çocuğun düşüncesine göre birdenbire kısıtlamayla karşı karşıya kalıyorsa daha beter tutturuyor. Sonunda anne ve babanın sabrı taşıyor, çocuklarına sert davranıyorlar ya da bir tokat atıp susmasını sağlıyorlar.
- Çocuk neden kısıtlandığını bilmeyip dayak yeyince, anne ve babasına güveni sarsılıyor.
- Ailede hem anne hem babanın uyumlu olduğu çok az durum var. Anne ve baba ayrı telden çalınca çocuklar sınırları asla öğrenemiyor.
- Anneler hekimle ilişkilerde çok açık davranıyor. Daha rahat iletişim kuruyor. Ancak babalar çocuklarını psikiyatri hekimine getirdiklerinde, çocuklarının her isteğini yerine getirmekten ötürü gayet mutlu davranıyor, işbirliğine çok yanaşmıyor.
- Babaların yaklaşımı daha çok çocuklarının sorunlarının büyüyünce geçeceği yönünde oluyor. Çocuk sonuçta ‘bu yanlıştı yapmayayım’ diyemez. Babalar küçücük çocuklardan bu olgunluğu sergilemesine bekliyor. Oysa çocuklara davranışları konusunda belli sınırların konulması gerekiyor.
Çocuk Eleştirilmeyi Öğrenmezse, Büyüyemiyor
Eğer çocuk inat dönemine girdiği iki yaşında hekime getirilirse, anne ve baba da hekimin önerilerini uygularsa çocuğun kişiliği gerçekten çok iyi şekilleniyor. Çocukluk sorunlarına zamanında müdahale etmek ve ruhsal gelişimine bu dönemde önem vermek gerekiyor
Çünkü çocukluk döneminde çözülmeyen sorunlar yetişkinlikte daha sert tepkilere, çözümsüzlüklere yol açıyor. Sorunlu çocuklar büyüdüklerinde örneğin sevgilisi terk ettiği zaman, kendini suçlu, yetersiz, güvensiz hissediyor. Anne ve babasının yanında eleştirilmeyi öğrenmiş, hatta bazen de sert bir şekilde eleştirilmiş çocuklar, başkaları olumsuz tepkiler gösterdiğinde bunları olumlu algılıyor. Hep kabul görmüşse, biri onu eleştirdiğinde çok sert tepki gösteriyor, karşısındakini küçümsüyor. Bu insanlar gelecekte başarısız oluyor, yalnız ve mutsuz bir şekilde yaşıyor.