CANLI YORUMLAR
CAN ATAKLI
CAN ATAKLI
Gazeteci-Yazar

EL'İN NOEL'İNİ KISKANIYORUZ

Ama...
20.08.2012

Öncelikle hepinizin bayramı kutlu olsun.

Bu yazının yayına girdiği gün, bayramın ikinci gününü kutluyoruz.

Bu yıl bayramın bir günü pazara geldi. Böylelikle, haftayı bir ucundan bir ucuna bağlayıp tatil günü süresini uzatmak mümkün değil.

Tabii yine işini kılıfına uydurup, perşembeden çarşambaya tatil yapanlar var.

Gözüm yok.

Bizim için zaten, "Resmi tatil" günleri önemsiz.

Gazeteler de televizyonlar da bayram seyran dinlemiyor. Her gün aralıksız işimizi yapmak zorundayız.

Neyse o ayrı bir konu.

Bayram nostaljisi yapmak, "Nerede o eski bayramlar" falan demek istemiyorum.

Buna karşı aklıma takılan bir iki konuyu sizlerle paylaşmalıyım.

1980'lerin ortalarından bu yana dini bayram günlerimiz, o günlerin özelliğine göre değil de, "Kaç gün tatil var" mantığına göre algılanıyor.

Evet, "Nerede eski bayramlar" değil ama "Nerede o eski bayramların bayramlığı" konusu kafamı kurcalıyor.

Bayramlar birlik ve beraberlik içinde, küslükleri unuttuğumuz, sevgi ve saygıyı yücelttiğimiz günlerdir.

Büyükler ziyaret edilir, eller öpülür, küçüklere bayram heyecanı yaşatılır.

Ama şimdi bayramlar tatil demek.

Tabii ki anlıyorum, özellikle büyük kentlerde oturan, iş, güç, trafik içinde bunalan insanlar biraz ferahlamak istiyor.

Ama bu ferahlama, bu kaçış, değerlerimizi de müthiş erozyona uğratmıyor mu?

Örneğin, lafa gelince Hıristiyan aleminin Noel bayramını kıskanırız.

Noel günlerini anlatan Amerikan filmlerini duygusal biçimde izleriz.

El'in oğlu 2 bin yıldır Noel bayramını hakkıyla kutlar.

Ortalama bir Amerikan ailesi için Noel'de bir büyüğün evinde toplanmak, birlikte yemek yemek, sevgi ve saygı selinin içinde kendini kaybetmek olmazsa olmazdır.

Tatil ondan sonra başlar.

Bizde ise şimdilerde sadece şekerleme şirketleri, reklam yapmak için bu duygusallığı kullanıyor.

Kimsenin tındığı yok aslında.

Ama RTÜK'ün şikayet hattına telefonlar yağıyormuş.

"Bu reklamları kaldırın, içimiz daralıyor."

İşe bakın ki, insanlar o kutsal değerlerini korumak yerine bunu yüzlerine vuranlardan şikayetçi.

"Ne diye hatırlatıyorsun kardeşim, sinirimizi bozma."

Ama tuhaftır, bayram gibi kutsal bir günün gereklerini yerine getirmeyen halkımızın giderek muhafazakarlaştığı, dine daha yakınlaştığı ileri sürülüyor.

Demek ki bu koca bir yalan.

Çevreme bakınca bir muhafazakarlaşma eğilimi görüyorum ama galiba bu sahte.

Ülkenin içinde bulunduğu iklime uygun davranmaya çalışıyor sanki herkes.

Daha önce de yazmıştım. Ramazan'la birlikte tatil yerlerindeki Türklerin sayısı birden azaldı.

Çünkü kimse Ramazan'da tatilde olmak istemiyor. "Tatildeysen oruç da tutmuyorsundur" suçlaması ile karşılaşmaktan korkuyor belli ki.

Tatilde olmasa da oruç tutmuyordur belki ama, hiç olmazsa tutuyor gibi görünebiliyor.

Oysa tatilde oruç tutsa bile inandırıcı olmayacağına inanıyor.

Eh bu kafada olan tabii ki bayramda kaçıp gidecektir bir yere, çünkü bunun bir yaptırımı yok. Kimse ağzını açıp bir şey söylemeyemez ki.

Bu konuyu geçelim.

Eskiden bayram günleri kapı çalındığında ya ziyaretçi gelirdi ya da mahallenin çocukları.

Hesapta şeker isterlerdi, ama asıl dert harçlıktır.

Ben de az kapı çalmamıştım. Şeker yerine hepimize onar kuruş veren teyzeleri amcaları çok severdik.

Akşama doğru herkes cebindeki parayı çıkarır, hesaplardı.

İki üç lira toplamış olanlar sevinçten havaya uçardı.

O zamanlar, evlerde bozuk para tutulurdu. 10 kuruş 25 kuruş falan, ki çok sayıda çocuğa harçlık verilebilsin.

Şimdi kapımız çalındığında açmıyoruz.

İnanın açmıyoruz.

Çünkü, gelen ne ziyaretçidir ne de çocuklar.

Olsa olsa davulcudur.

Üstelik davulcular sadece bayramda da gelmiyor.

Ramazanın 15'inci gününde damlıyorlar kapıya. Hem de gece vakti, tabii ışığı görüyor ya.

15 gün bahşişiymiş.

"Yahu kardeşim, ben sahura senin davulunla değil saatimle kalkıyorum" desem ne fayda.

Ya da oruç tutmadığımı itiraf etsem, bahşişten sıyrılabilir miyim?

Ne mümkün.

Davulcu elinde tokmak, boynunda trampetten bozma küçük bir davul, kılıksız mı kılıksız kapıda bekliyor.

Onunla mı uğraşacaksın, veriyorsun beş lira, "Oldu mu abi?" diyor.

Ne vereceğiz peki?

Gönlünden ne koparsa aslında da, 20'den aşağısı kesmiyor.

Bir 20'de bayram sabahı ya da yine ışığı görüp geldikleri gece vakti.

Çok bozuldu bayramlar çooook.


Yorum Yaz

Yasal Uyarı:Bu iletişim platformunda yorum yazanların, bilgi ve düşünce paylaşanların veya herhangi bir kanaldan site veya ziyaretçileriyle iletişim kuranların görüş ve düşünceleri, site editörlerini, modaretörlerini ve site hazırlayıcılarını bağlamamaktadır. Bu görüş ve düşüncelerin sorumluluğu tamamen ilgili kişilere aittir. Sitemizde reklam unsuru içeren yorumlara ve yönlendirici linklere yer verilmemektedir. Yorumlarınızı yazarken lütfen bunu dikkate alınız. Aksi halde iletileriniz yayından kaldırılacaktır.
Adınız:
Soyadınız:
Email:
Sikayet & Öneri:
Talebinizi Seçiniz :