Kadınlarda en sık görülen, kadın genital sistem kanserlerinden birisidir. Gelişmiş ülkelerde, en fazla görülmekte olup kadınlardaki 4. sıradaki kanserdir ve ölüme sebep olan kanserler içinde 7. sıradadır. ABD verilerine göre, 2008 yılında yaklaşık 40bin yeni hasta saptanmış ve bunların yedi bin 500 kadarı da ölmüştür. Genellikle 60-70’li yaşlarda, büyük çoğunluğu 50 yaş üzerinde görülür.

Risk faktörleri nelerdir?

Hastalığın oluşumunda genetik faktörler de önemlidir, yüzde 5 kadarı lynch sendromu (herediter nonpolipozis kolorektal kanser) ile ilişkilidir. Rahim kanser gelişimindeki bilinen en önemli risk faktörlerinin başında, kilolu olmak gelmektedir. İdeal kilonun 25 kilo üzerinde olmak (vücut kitle indeksi>30) kanser riskini 10 kat artırmaktadır. Geç menopoz, doğum yapmamış olmak, şeker hastalığı, progesteron verilmeden östrojen kullanımı, tamoksifen kullanımı, hipertansiyon, polikistik over sendromu, endometrial hiperplazi kanser oluşumunu etkileyen bir hastalıktır.

Hastalığın östrojene bağlı olan, daha kilolu olanlarda genellikle iyi seyirli olan tipi vardır (tip I). Tip 2, kilolu olmayan ve atrofik endometrium zemininde gelişen, genellikle kötü seyirli olan tiptir.

Belirtileri nelerdir?

Hastalığın ilk belirtisi kanamadır, bazen akıntı şeklinde de olabilir. Kanama çok hafif lekelenme gibi veya bazen çok fazla olabilir, anormal kanama hastaların %90’ında olabilmektedir. İlerlemiş hastalıkta karında şişlik, ağrı, idrar torbası veya bağırsaklara yayılım varsa bu organlara ait şikayetler ortaya çıkar.

Hastalık nasıl anlaşılır?

Hastalığın kesin tanısı, rahimden parça alınarak patolojik değerlendirme sonucu ortaya konulur. Hastalığın yayılımını anlamak için tomografi, MR gibi tetkikler yapılabilir. Bu tetkiklerle hastalık ve yayılım durumu netleştikten sonra tedavi planlanır.

Tedavi nasıldır?

Hastalık genellikle, anormal kanamalarla kendisini belli ettiği için, hastaların çoğu ilk 3 ay içinde doktora başvurmaktadırlar. Erken dönemde tanı konulan hastalarda, tedavi başarı oranları çok yüksektir. Rahim kanserinin asıl tedavisi, cerrahidir. Ameliyattan sonra yapılacak tetkik sonucuna göre, ilave tedavi gerekip gerekmediği planlanır. İlave tedavi olarak, genellikle hastalık tekrarını önlemek için şua tedavisi (radyoterapi) yapılabilir. Bazen ilaç tedavisine de ek olarak ihtiyaç duyulabilmektedir. Genç ve doğurgan yaş grubunda hastalığın görülmesi çok nadir olup, bu yaşlarda ilaç tedavisi yapılabilir (organ koruyucu tedavi.) Tedavi sonrası, gebelik gerçekleştikten sonra daimi tedavi yapılabilir. Tedavi edilen hastalarda, ilk 3 yılda tekrar riski en yüksektir. Bu sebeple, bu dönemde yakın ve uygun sıklıkta aralıklarla takip edilmek çok önemlidir. Sağlıkla kalınız.