Aralık ayının ortasında Mete'yi İstanbul'da çocuk endokronolojisine Atilla Bey'e götürdüm ve doktorumuz bizden büyüme testleri yaptırmamızı istedi. O sıralar Mete boğaz enfeksiyonu geçiriyordu. Yetmezmiş gibi enfeksiyon kulağına da sıçradı ve antibiyotik kullanmaya başladık.
Hasta olduğu için daha fazla Meteyi zorlamamak adına çocuk doktorumuz İzlem hanım “şu durumda büyüme testlerini yaptırmak için iyileşmesini bekleyin” tavsiyesinde bulundu.
Belki aranızda bilenler vardır. Bu test için vücuduna bir ilaç veriliyormuş ve 0-30 ve 60 dakikada kan alınarak bazı değerlere bakılıyormuş. Aç karnına verilen ilaç da mide bulantısı yapabiliyormuş.
Biz Mete'nin antibiyotiğinin bitmesini bekledik. Antibiyotik bitti ve Mete'nin iyi olma hali sadece 3 gün sürdü. 3 gün sonra çocuk yine hasta.....
Bu sırada biz testleri Ankara'da yaptırmaya karar verdik. Verdik ama kar kış, Bolu dağı.... Gözümüzü korkuttuğundan bir türlü yola da çıkamadık. Zira bir defasında kar da Bolu dağı yolunda bir macera yaşamışlığımız bulunuyor.
En sonunda 22 ocak akşamı Ankaraya gitmek için yola çıkmayı başardık. Ertesi sabah da gözümüzü açar açmaz doktorun kapısında beklemeye başladık.
Doktorumuz Sibel hanım Meteyi muayene etti ve büyüme testlerini yapmaya gerek görmedi. Çünkü 18 Aralık-23 Ocak tarihleri arasında Metenin boyu 3.3 cm uzamış ve açığını kapatmıştı. Sol el grafisi de yaşına uygundu.
Sibel hanım Meteyi son derece sağlıklı ve sosyal bulduğunu söyleyerek içimizi rahatlattı. Babamız sevinçten havalara uçtu :))
Sibel hanım kendi oğlunun da iştahsız bir çocuk olduğunu, bu durumun ne kadar zor olduğunu bildiğini söyledi. Ne istiyorsa onu verin, onu yesin bizim yer yerimiz top köfte olmuştu sadece onu yiyiyordu dedi.
Ne yemek istiyor diye sordu? Mete makarna, pilav istiyor....
Sonrasında cuma günü başka bir doktorla daha randevumuz vardı. Aslında biz bu doktora bilinçli olarak gitmedik. Teyzemin tavsiyesi üzerine gittik.
Doktorumuz Gülsüm hanım çocuk doktoru olmasıyla birlikte aynı zamanda “Gelişimsel psikoloji” üzerine uzmanlaşmış.
1,5 saat boyunca biz anlattık, o dinledi... Metenin doğduğu günden itibaren yaşadığımız tüm hastalıkları ona nasıl yemek yedirdiğimizi anlattık.
Ben Mete de büyüme geriliği olma ihtimalini düşündüğümüzden Meteye yemek yedirmeli miyim yoksa kendi haline mi bırakmalıyım konusunda sürekli içimde çeliştiğimden bahsettim.
Gülsüm hanımda Metenin şeker hastalığına yatkınlığı olduğunu bu sebeple vücudunun kendini fazla kilo almayarak koruduğunu, aslında vücudumuzun neye ihtiyacı olduğunu çok iyi bildiğini söyledi. Ne yemek istiyorsa onu yesin dedi. İlla ki protein yesin diye uğraşmayın, mesela birkaç gün hiç köfte yemez sonra bir bakmışsınız 5-6 köfte birden yer ve siz bile şaşırırsınız bu kadar çok köfteyi nasıl yedi diyerek dedi.
Neleri sevip neleri sevmediğini sordu. Ben mesela peynir yemediğini söyledim. Gülsüm hanımda peynir yediğinde Metenin kendini rahatsız hissedebiliyor olabileceğinden, lâkin ben köftenin içinde peyniri pişirdiğimde yapısınında ki değişiklikten dolayı onu rahatsız etmediği için yiyebildiğinden söz etti.
Ağzımıza ilk lokmayı atmamızdan sonra geçen 25-30 dakikalık sürede beynimizin doydum sinyalini aldığını bu sebeple daha uzun süre masanın başında oturmaya zorlamanın anlamsız olduğunu da bir kez daha vurguladı.
Sadece “tadına bakma kuralı” koymamızı tavsiye etti ki ben zaten bunu kural olarak olmasada yemek istemediği zamanlar “bir kez tadına bak, beğenmezsen yeme” şeklinde söylüyordum.
Gülsüm hanım da bugüne kadar doğru yaptığımızı bundan sonra da böyle devam etmemiz gerektiğini söyledi.
Eğer sen çocuk yemek istemediği halde onu yemeğe zorluyorsan ona “sen daha doyduğunu bile bilmezsin” diyerek hakaret etmiş oluyorsun. Sen zorla ağzına yemeği koydun o ağzında tutar, tut ki bir şekilde yuttu o zaman da kusarak sana “senin değil benim istediğim olacak” mesajı verir.
“Çocuğun ağzıyla ve popusuyla savaşmayın” dedi.
Ben bu sözü daha önce de okumuştum ve çok beğenmiştim, “Çocuğun ağzıyla ve poposuyla savaşmayın, kazanamazsınız.”
Gülsüm hanım daha önce duymadığım, bilmediğim bir şey söylemedi belki bana ama içimi o kadar rahatlattı ki.... Odasından bir kuş kadar hafif çıktım.
Hafiflememim sebebi hem Gülsüm hanımdan hem de Sibel hanımdan duyduklarım.
Evde babamızla da konuştuk. Metenin büyüme geriliği olmadığına göre artık onu yeme konusunda rahat bırakmaya farkında olmadan bir yanlışa düşersek birbirimizi uyarma kararında anlaştık.
Sibel hanım Meteye kıyamadı “kanına girmeyelim” diyerek ondan kan tahlili istemedi . Mayıs sonu Haziran başı gibi tekrar görüşeceğiz. Bu sürede büyümesini takip edip gerekirse o zaman kan tahlili yaparız demişti ama Gülsüm hanım kan tahlil istedi. Şimdi Cuma günü çıkacak olan tahlil sonuçlarımızı bekliyoruz.
Bu arada artık sizlerle bir hafta pilav bir hafta makarna tarifi paylaşacağım.... İsterseniz ilk makarna tarifimizle başlayalım.
Kaynaması için tencereye suyu ve tuzu koyuyoruz....... :))
Sağlıklı, neşeli bir hafta dileklerimle...