Gabriel Garcia Marquez’in belki de içlerinde en tanınırı olduğu ancak Jorge Luis Borges, Carlos Fuentes gibi yazarların da unutulmasının haksızlık olduğunu düşündüğüm bir edebiyat akımı var.
“Magical Realism”… “Büyülü Gerçekçilik”… Sözlük tanımı ve sözlükteki tarihi şöyle…:
Büyülü gerçekçilik, normal ya da gerçekçi kabul edilen sanat akımlarında olmaması gereken sihirli ve mantık dışı öğeleri içeren sanat akımı.
Terim, ilk önce Alman sanat eleştirmeni Franz Roh tarafından değiştirilmiş gerçekliği gösteren bir tabloyu tanımlamak için kullanılmıştır. Daha sonraları ise Venezuelalı Arturo Uslar-Pietri bazı Latin Amerikalı yazarların eserlerini bu akım altında sınıflandırdı. Kübalı yazar Alejo Carpentier (Uslar-
Pietri'nin bir arkadaşı) "lo real maravilloso" ("harika gerçeklik") terimini Bu Dünyanın Krallığı(1949) romanının önsözünde kullandı. Carpentier'in önerdiği kavram, içinde doğal ve zorlamasız görünen ancak mucizevi öğeler barındıran bir tür yükseltilmiş gerçeklikti.
Büyülü gerçekçiliğin büyüsünde roman kişisi aşkından veya kahrından ölür (mecazi değil, gerçek anlamda ölür), kelebekler yol tarifi verebilir veya sivrisinekler adınızı vızıldar vb… Ancak tüm bunlar sanki son derece doğalmış, yerleri rutinin olağan akışındaymışçasına hiçbir şey olmuyormuşçasına
olur…
Bana göre en güzel örnekleri: Marquez’in çok sevdiğim iki kitabı olan “Yüzyıllık Yalnızlık” ve “Aşk ve Öbür Cinler” kitaplarındadır.
Her şeyin gürültü ve patırtısı bir tarafta, hiçbir şeyin ıssızlığı diğer tarafta…
İki kişi arasındaki “hiçlik” bir de bakmışsınız sizin için “her şey” olmuş… Veya sahip olduğunuz her şey gözünüzde hiçbir şey oluvermiş …
Hiçlik, her şeyle doldurulabilecek tek şey değil mi belki de… Hiçbir şey, her şeye dönüşebilme potansiyeli taşıdığı için bu şey ne şey olursa olsun, “her şey” olabilir. Ve her şey de ne şey olursa olsun sonunda “hiçbir şey”e dönüşebilir.
Bizler de öyle… Başkası için ifade ettiğimiz anlamı yönetemeyiz. Başkasındaki anlamımız her şeyken, hiçbir şeye; hiçbir şeyken de her şeye dönüşebilir… Bazen hiçliğimiz her şey olur, bazen her şeyimiz hiçbir şey. “Her şey”in kaynağı “hiçbir şey” olduğundan, hiçbir şeyin her şey olması mümkün.
Ulaşmak istediğimiz ama ulaş(a)madığımız kişiyle aramızdaki hiçlik, zaman zaman olmuyor mu bizim için her şey hayatımızda... Hiçliğine ne doldurduğuna bakar her şey. Ve her şeyin de neyin hiçi olduğuna… Bu şekilde dönüşür her şey hiçe ve hiçten de her şeye…
Büyülü gerçeğimiz; hiçbir şeyin yani hiçliğin her şeye dönüşebilme potansiyeli, büyülü gerçekçiliğimiz; hiçlikten her şey yaratabilirliğimiz.
Hiçbir şeymişcesine var olanlar, hiçbir şey yapmıyormuşçasına yapılanlar, hiçbir olmuyormuşçasına olanlar yeğ değil mi her şeymiş gibi olanlardan, her şeymiş gibi yapanlardan.
Olunabilecek her şey olabilmek için galiba, “hiç” kalmak gerekiyor biraz da.
Her şey olabilirsin bu hayatta, olabileceğin her şey olabilmek için “hiç” kal ama.
Büyülü gerçekçiliğin tanımında yer alan “hayatın olağan akışına aykırılığından olmaması gerekenler” aslında hiçbir şey, tam da bu nedenle olabilirler her şey.
Hiçliğiniz ne oldu… Hiçliğinize ne oldu… Kimileri gibi kendinize her şeymişsiniz gibi mi gelirdiniz yoksa siz de, kendinizde biraz hiç miydiniz…