Sonunda beklediğimiz sıcaklar geldi..

Şöyle iliğimiz kemiğimiz ısındı....Oh mis....

Sıcaklar geldi hoş geldi de sıcaklarla birlikte iştahıda çuvala koyup denize attık yine....Bunlar iyi günlerimiz bunun daha temmuz sıcakları var ağustos sıcakları var.... Bu aylarda Mete genelde dondurmayla beslenmeyi tercih edecektir diye düşünüyorum. Ankarada ki doktordan döndüğümüzden beri Meteye sebze yedirmeye çalışmıyorum. Hatta öyle ki köftesinin içine havuçmuş, pırasaymış falan bile koymuyorum. Sebzeden geçtim... Nasıl olsa
günün birinde kendi isteğiyle yiyecek. 
Sebze yememesinde bu kadar geniş olmamın bir sebebi Metenin meyveyi çok çok sevmesi.... Küçük bir kavunu tek başına yiyebiliyor desem.... A bak temmuz ağustos sıcaklarında muhtemel yenecekeler listesinde kavun-karpuzda top 3 de yerini alır.Sebze ve meyveden sonra makarna ve pilavıda geçersek geriye et kalıyor sadece.... Tavuk pek severek yediği bir et çeşidi değil ki zaten bende marketten tavuk almayalı yıl oldu. Pazardan alıp kestirdiğimiz tavuk-horozları da haşlayıp çorba yapıyorum. Tavuk kısmını bu şekilde tüketiyoruz.Balığa gelince bebekken yediği gibi iştahlı yemesede burada küçük bir anı... Sardalyayı elimden kapıp kılçıklarıyla yemişliği olmuştu bir defasında.... Balık yerken orta derece de zorlanıyoruz.
Bazen kendisi benden balık pişirmemi istiyor. Büyük balık alıp fırında pişiriyorum yada çorba yapıyorum. Balık çorbasının içinde havuç-patates de oluyor. Bir iki lokma da olsa sebze sonuçta. Haşlarken suyuna soğanda koyuyorum.
Çocuk beyninde patates sebzeden sayılmıyor sanırm. Patates konusunda sorun çıkaran çocuk hiç duymadım bugüne kadar.

Bu arada ben genellikle balık, tavuk, et haşlayacağım zaman içine mutlaka kereviz sapı, havuç ve soğan koyuyorum. Sonrasında da bunları tel süzgeçte çatalla ezip suyuna karıştırıyorum. Daha bir lezzetli oluyor. Buzluğa atıp çorba yapacağım zaman bu suları kullanıyorum. Mevsimiyse pırasa
yada mesela şu mevsimde taze sarımsak saplarınıda ekliyorum.Et konusunda gelince eti bütün halde yemiyor... Yanakta biriktirme huyumuz var... Bu huyda bana çektiği kesin :)) Bir ara minicik doğranmış dana sote alıyordum onu yiyiyordu. Ondan öncesinde de kuzu inciği yanağında biriktirmeden yiyordu lakin o günler şimdilik mazide kaldı. Geriye kalıyor kıyma....Kıymadan da ne yapıyoruz köfte...

Süt konusunda sorun yaşamıyoruz. Tabi bu hergün lıkır lıkır süt içiyoruz manasına gelmesede...Sütü sorunsuz içiyoruz... Yoğurt derseniz pek haz etmiyor ama ben yoğurt konusunda ısrarcı davranmasamda azimli davranıp evde yoğurt mayalıyorum. Hatta minik kavanozlara ballı-muzlu ve ballı-çilekli mayalamışlığımda var.

Marketlerde satılan hazır yoğurtların bazıların üzerinde renkli şekerler mevcut hani ve çocuklar şekere bayılır. İşte bende bu mantıkla yola çıkarak yoğurt sevdirme olayına şöyle giriştim. O renkli minik şekerlerden aldım. Evde bulunan meyveleri blenderden geçirdim. İçerisine bal ekleyip evde
mayaladığım yoğurtlarla karıştırıyorum üzerine de minik şekerlerden serpiştiriyoruz. Serpiştiriyoruz dedim çünkü yoğurdun üzerine şeker serpiştirme görevi Meteye ait. Böylece sabah uyandığımızda Mete “anne bana tatlı yap” cümlesini sıkça kullanmaya başladı. Hangi tatlıyı yapayım oğlum
diyorum. Çilekli diyor... Hani yoğurt koyuyorsun... Üzerine kalp koyuyoruz....

Şimdi burada bazılarınız şeker kısmına takılabilir. Ben burada kar zarar hesabı yapıyorum. Yediği şeker miktarı yoğurtdan az olduğu sürece bence sorun yok.Evde yoğurt mayalıyorum demiştim ya az önce size. Evde mayalanan yoğurt marketlerdeki gibi haftalarca ekşimeden duramıyor. Ama ben o ekşiyen yoğurtları üzerinden kaç hafta geçmiş olursa olsun atmıyor çorba olarak değerlendiriyorum. Hatta aldığım süt kesilirsede kaynatıyorum.
Kaynatma esnasında ben içerisine hiç bir şey eklemiyorum. Daha sonra bu sütü süzüp lor olarak değerlendiriyorum. Suyunuda cam kaseler içinde buzluğa atıp çıkarıp çıkarıp ekşiyen yoğurtla yoğurt çorbası yapıyorum.

Peynir yeme konusunda da istekli olduğumuz söylenemez. Peyniri tost içerisindeyse ve birde erimiş cheddar patates üzerindeyse gıkımız çıkmadan yiyiyoruz. Diğer zamanlarda mırın kırın ediyoruz. Tek başına kahvaltıda peynir yemiyoruz. Bu durum içinde bulduğum alternatifler şöyle... Mesela
kahvaltıda patatesli yumurta yada omlet mi yiyecek hani şu sarımsak rendelemek için satılan mıknatıslı minicik rende şeklinde ki rendeler varya işte; yemek sıcakken kaşarı bu minik rende ile rendelerseniz çok ince rendeliyor ve yemeğin sıcaklığıyla peynir eriyip görünmez oluyor ;)

Birde peynirli köfte yapıyorum. Köfteyi şekillendirirken ortasına ufak bir parça dil peyniri koyuyorum bazende kaşar peyniri. Dil peyniri köfteye kaşardan daha güzel bir lezzet veriyor. Denemenizi şiddetle tavsiye ederim.




Köfte konusuna geri dönecek olursak... Değişik köfteler yapayım sıkılmasın diye düşünüyorum. Bazen klasik köfte, bazen kaşarlı köfte veeee Hırtlama Köfte...

Hırtlama köfte adını sevdiğim ve denemek istediğim bir köfte çeşidiydi. Denedim... Ben çok minik yapmıştım pişirirken biraz kuruttum. Pişirdiğim akşam yedik. Ertesi akşama kalanlarıda yoğurt çorbası yapıp içerisine koyarak değerlendirdim.

HIRTLAMA KÖFTE

Malzemeler:

- Yarım kilo dana kıyma
- 1 su bardağı mısır unu
- 1 tatlı kaşığı kekik
- Tuz
- Kızartmak için 2 çorba kaşığı tereyağ

Yapılışı:

- Kıymanın içine yarım su bardağı mısır unu, kekik ve tuzu ekleyip yoğuruyoruz. Çok büyük olamayan yuvarlak köfteler hazırlıyoruz.
- Kalan mısır ununu tabağa döküp köfteleri içine atıp sallayarak una bulanmalarını sağlıyoruz.
- Kuru bir süzgeçe koyup köftelerin üzerindeki unun fazlasını eliyoruz.
- Tereyağını kızdırıp köfteleri kızartıyoruz.





Sizin bildiğiniz farklı köfte tarifleri varsa benimle paylaşırsanız denemek isterim. Yoğurt ve peynir konusunda sebzede olmadığımdan fazla azmetmemin nedeni hafta kalsın artık....


Mutlu, huzurlu, afiyette bir hafta geçirmeniz dileklerimle....