Hz.Rābiʿatü-l-ʿAdeviyyetü-l-Ḳaysiyye’nin isminin verildiği meydanda binlerce insan öldürüldü.Mısır’daki katliama (yeterince olmasa da) tepkiler giderek artarken insan olarak tepkimi nasıl gösterebilirdim? Sokaklarda yürümekle, slogan atmakla bir yere varılmayacağını düşünüyorum.İçim acıyordu. İnsanın insana kıydırılması hangi kitapta yazar? Facebook resmimi kaldırıp sloganlaşan o resmi koydum.Altına da “haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır” diye yazdım.
İlk tepki Gezi olaylarına aşırı destek veren, hatta öfkesinden “ordu nerede” diye yazılar yazan Atatürk aşığı bir hanımefendiden geldi.
Bana cevap olarak “haksızlık karşısında susmam, susmadım da ama onların bu simgesini de yapmam. Çünkü bence "barışcıl" bir anlamı yok” demiş hanımefendi. Sanki o resmi sen de koy demişim. Bu resim, barışa çağrıdır demişim gibi.
Wikipedia’nın çocuk hakları ile ilgili yazısını yazımı desteklemesi açısından buraya almayı uygun buldum. Bakınız çocuk haklarının tarihçesi nasılmış.
Yirminci yüzyılın başlarında çocukların erişkinlerden farklı haklara sahip olduğu, dolayısıyla da bu hakların ayrıca tanınması gerektiği konusunda, değişik ülkelerde farklı hareketler ortaya çıkmaya başlamıştır. Leh eğitimci JanuszKorczak'ın 1919 yılında yayımlanan How toLove a Child (Bir Çocuğu Nasıl Sevmeli) adlı kitabında çocuk haklarından sözetmiştir. 1917 yılında, Ekim Devriminin ardından Proletkult örgütünün Moskova şubesi bir Çocuk Hakları Bildirgesi üretti. Ancak çocuk haklarını savunma konusunda ilk etkili girişim 1923 yılında EglantyneJebb tarafından taslağı hazırlanan ve 1924 yılında Milletler Cemiyeti tarafından kabul edilen Cenevre Çocuk Hakları Bildirisidir. Bu bildirge Birleşmiş Milletler tarafından kuruluşunda kabul edilmiş, 20 Kasım 1959 tarihinde Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirisi olarak güncellenmiş ve 20 Kasım 1989 tarihinde daha geniş olan Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme ile değiştirilmiştir. Bu sözleşme, BM üyesi ülkelerin ikisi hariç tamamı yani 193 ülke tarafından kabul edilmiştir.Amerika Birleşik Devletleri ve Somali hariç en fazla sayıda ülke tarafından onaylanan insan hakları belgesidir.
Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'nin çok sayıda maddesi çocukların sağlıklı bir yaşam sürdürmelerini desteklemektedir. Sözleşme'nin 6. maddesine göre her çocuk esas olarak yaşama hakkına sahiptir.
Son paragrafı yineleyelim.Neymiş o altıncı madde?
“Her çocuk esas olarak yaşam hakkına sahiptir.”
Bunu Amerika ve Somali hariç 193 ülke kabul etmiş.
Dünya düzenini kendince kurmayı esas görev edinmiş ABD ile hani şu içimizin acıdığı fakir Somali, çocukların yaşam hakkı başta olmak üzere tüm haklarını kabul etmiyor, imzalamıyor sözleşmeyi.
Bu çok mu önemli?
Eh, imzalayan ülkelerin bazıları çocuk ölümlerine, öldürülmelerine duyarsız kalabildiğine göre çok da önemli değildir gibi bir sonuç çıkarmak mümkün elbette. Ancak her çocuğun doğmaya, sağlıklı şekilde büyümeye hakkı olduğu gerçeğini gölgeleyemez.
Şimdi alttaki resme bakalım.
Sonra hepimiz kendimize soralım.
Bu çocukların yaşamaya hakları yok muydu?
Dünyanın neresinde olursa olsun, siyaset ya da koltuk kavgası, ekonomik rantlar, hırslar, inançlar, inançsızlıklar velhasıl adını ne koyarlarsa koysunlar bu çocukların ve nicelerinin canını almayı kendine hak görenleri nasıl hazmedeceğiz?
Kendi çocuğumuzun eline kıymık batsa, bir damla kanı aksa içimiz kıyılıp, dizlerimizin bağı çözülürken başkalarının çocuklarının ölmesinden nasıl hoşnut kalabiliriz?
Ve nereden, kimden, kimlerden gelirse gelsin ülkelerin barışını bozacak tüm artniyetli davranışlara karşı, hep suskun, hep korkak mı olacağız?
Çocukları öldürecek kadar gözünü kan bürümüşlerin cirit attığı bir dünyaya gözlerimizi kapayarak “kendi ülkemdeki çok önemli sorunları öncelikli olarak dert edinmeye de hakkım var” diyecek kadar aymaz mı olacağız?
O sebepledir ki haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır diyorum, diyenlere katılıyorum.
İnsanları anlamakta giderek zorlandığımı itiraf etmeliyim. Biz nasıl bu hale geldik?
Irak üzerinde oynanan oyunlar canlı yayında tüm dünyaya seyrettirilirken,Doğu Türkistan Uygur Türkleri, Karabağ Türkleri, Kerkük Türkmenleri, Güney Azerbaycan Türkleri öldürülürken, Afganistan yıllardır acılarla kıvrandırılırken, Bosna’da her yıl yeni mezarlar hazırlanırken, Filistin’in gözyaşları dinmezken, Suriye’nin insanları zulümden kaçıp bize sığınırken, özetle Haçlı seferleri tarih sayfalarınahiç gömülmeden binbir entrika ile günümüzde devam ederken, Mısır’daki katliama karşı duruşun resimsel ifadesine dahi tahammül edemeyerek “Dinin simgelerle siyasete alet edilmesine karşıyım” demek hangi akla hizmettir?
Hrant Dink öldüğünde “Hepimiz Hrant’ız, hepimiz Ermeni’yiz diye pankartlarla sokakları dolduranların, Taksim’de ağaç kesilecek, buna karşıyız diye ortalığı kasıp kavuran, yakan yıkanlara destek verenlerin gönül kâseleri Müslümanların katledilmesi karşısında neden tamtakırdır?
Ey insan.
Üstün bir izzet ve şerefe mazhar kılındığı bildirilen yaratık. Ne zaman aslına döneceksin?
Kur’an-ı Kerimden bir bilgi:
Dininizden ötürü sizinle savaşmayan, sizi yerinizden, yurdunuzdan etmeyen kâfirlere gelince, Allah sizi, onlara iyilik etmeden, adalet ve insaf gözetmeden menetmez. Çünkü Allah âdil olanları sever.
Allah sadece, dininizden ötürü sizinle savaşan, sizi yerinizden yurdunuzdan kovan ve kovulmanıza destek veren kâfirleri dost edinmenizi meneder. Her kim onları dost edinirse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir.Ey iman edenler! Allah'ın kendilerine gazab ettiği bir güruhu dost edinmeyin. Onlar ki ölüp kabre giren bir kâfir nasıl âhiret mutluluğundan ümidini kesmişse, kendileri de âhiretten öyle ümitlerini kesmişlerdir. (Müntehine Suresi)