İnsanın ölümlü olduğunun farkına varması için yakınlarında birinin, sevdiği değer verdiği hayatına anlamsız bir noktadan çok farklı bir anlam kattığı birinin ölmesi gerekir. Geçenlerde bir zamanlar garsonluk yaptığım özel üniversitenin karşısında sayısız cafe - restoran olan bir mekanda, öğle
yemeklerinde anlaşmalı olduğumuz Ozalitçi'de çalışan Orhan abinin ölüm haberi geldi.
Kan kanseriymiş son bir yıldır, ölünce haberim oldu. Bir buçuk yaşında çocuğu ve de genç bir karısı vardı. Mutlu ve mesut görünüyordu Facebook profilinde, kendi ellerinin ve minik yavrusunun ve de karısının ellerinin olduğu fotoğrafları koyuyordu sayfasına...Özeniyordum...
Evlendiğim zaman bende aynı kareleri farklı açılardan çekip koyabilirdim profilime. Kaç beğeni alırsa alsın.
Ölen birinin duvarına ''Allah rahmet eylesin '' yazdım. Ne büyük acı, ölen birine elimizin altındaki tuşlu zımbırtılardan seslenmek, vedalaşmak, ne acı. Oysa ben Orhan abiden aldığım siparişleri elektronik sipariş aygıtına girmezdim bile, esnaftı o da bizim gibi, özen isterdi, sohbet isterdi, mercimeğin
kıvamından çok önümüzdeki hafta oynanacak derbinin sonucu etkiliydi memnuniyetinin ölçüsünde. Kan kanserinden ölünce Lösev'e 5 liralık bağış yapasım geldi içimden,ama tl yoktu telefonda,tarifemin dışına çıkmaya takatim yoktu. Param yoktu işin doğrusu, sonraları şimdilerde çalıştığım yerdeki sekreter ablamızın yeğeniyle oda arkadaşı olduğunu öğrendim Orhan Abinin. Hayat dolu bir insan olduğunu söyledi sekreter Ayşe abla,yeğeninin durumu daha kötüymüş ama o tedavi olmuş,bizim Orhan abi enfeksiyon kapmış ilik naklinde, sonra toparlayamamış,insanın kahrolası geliyor Albayım,insanın yokolası geliyor.
Sonraları ise devam ediyoruz hayatımıza, hayat devam ediyor, insanlar yürümeye, kuşlar göç etmeye,mezarlar dolmaya devam ediyor, yıkılıyoruz, şehir yıkılıyor gözümüzde, yeniliyoruz. İnsan yine de umutlanmak istiyor , yine de sarılmak istiyor hayata sekiz kolla, ben burdayım, daha ölmedim demek istiyor ama bir madencinin yeraltında nefessiz kalışı kadar Orhan Abinin nefessiz kalması parçalıyor benim hayallerimi. Hayal dediğin zaten yapboz parçası, bir tamamlasan bin eksik kalıyor ,hep bir parça kaybolur ya, bulunmaz bizim gibi dağınık adamların yapbozları hep bir parça eksik kalır.
Şimdi bana kadınca kıskançlıklardan ve de isteksizliklerden söz etme n'olur, yaşamayı Orhan abi kadar istemedik biz, biri gider biri gelir dediler bize, biz demesek bile bize bunu dediler, hep derler zaten , ''cehennem başkalarıdır '' diye boşuna dememiş üstad. Biri giderse biri gelmez, biri giderse kalan bir eksilir kendinden, gelen başkadır.
Başka birini teslim edilecek hayallerimiz olduysa, gelsen o başkası, başka birine teslim edemem ben o hayalleri diyorsan, teslim etme, bir gün birimiz ilik
naklinden enfeksiyon kaparız, perişan oluruz sonra, bırak da perişan olmaya yüzümüz olsun, bunca adaletsizliğin arasında bizim aramızda bir parça güven olsun, inanç olsun.
Bırakta Tanrı bizi korusun ..